Ahmet TAŞGETİREN
31 Mart’ın kazananı CHP oldu, bu açık. Şimdi siyasetin bir gündemi, CHP’nin “mahalli iktidar”da ne yapacağı, nasıl bir sınav vereceği sorusuyla ilgilidir.
CHP seçimden önce bir yönetim değişikliği yaşadı. Yeni kadro “Değişim” mottosuyla başladı, kurultaya gitti ve sonucu öyle aldı. Acaba “Değişim”in içeriği nasıl olacaktı?
Seçim süreci bu yolda bir işaret verdi mi? Belki, bir ölçüde…
Özgür Özel seçimden sonra yaptığı konuşmada “Sosyal demokratlar” yanında “Milliyetçi demokratlar”, “Muhafazakâr demokratlar” ve “Kürt demokratlar”la iletişime önem vereceklerini söyledi.
Bunu tüm bu toplumsal alanlarla iletişim sürdürecekleri ve bu alanların duyarlılıklarına dikkat edecekleri şeklinde okumak mümkün.
Partinin öne çıkan isimlerinden Ekrem İmamoğlu ve Mansur Yavaş başta olmak üzere, pek çok adayın böyle bir kesişme noktasında siyaset yaptığı söylenebilir. Üstelik bu alanda yadırgatıcı bir davranışlarına da bugüne kadar tanık olunmadı. Bunu, CHP’li siyasetçinin bu alanlarda bir şey sergilemesi söz konusu olduğunda genellikle “potlar kırılması”na alışkın olduğumuz için söylüyorum.
CHP’den Balıkesir Büyükşehir Belediye başkanlığına seçilen Ahmet Akın, seçimi kazandığı gecenin sabahında tarihi Zağanos Camiinde şükür namazı kaldı.
Nasıl karşılanmıştır bu olay CHP dünyasında?
Aslında Türkiye gibi “Halkı Müslüman” diye bilinen bir ülkede, siyasetçi hangi sosyo – kültürel zeminde bulunuyor olursa olsun, “dindar” diye niteleyeceğimiz bir insan gibi 5 vakit olmasa bile, bazı namazlarda toplumla kaynaşıyor olmasından daha tabii bir şey olmamalı. Cuma namazları, bayram namazları, -cenaze namazlarına zaten iştirak ediliyor- ülkesinin halkıyla ortak duyguları paylaşmanın tabii iklimleridir. Yahya Kemal bu alandaki yabancılaşmayı, Ezansız Semtler isimli muhteşem yazısında Büyükada’da gittiği bir bayram namız vesilesiyle şöyle anlatır:
“Dört sene evvel Büyükada’da oturuyordum, bayramda bayram namazına gitmeye niyetlendim. Fakat frenk hayatının gecesinde, sabah namazına kalkılır mı? Sabah erken uyanamamak korkusu ile o gece hiç uyumadım. Vakit gelince abdest aldım, Büyükada’nın mahalle içindeki sâkit yollarından kendi başıma camiye doğru gittim. Vaiz kürsüde vaaz ediyordu. Ben kapıdan girince bütün cemaatin gözleri bana çevrildi. Beni, daha doğrusu bizim nesilden benim gibi birini, camide gördüklerine şaşıyorlardı. Orada o saatte toplanan ümmet-i Muhammed, içine bir yabancının geldiğini zannediyordu. Ben içim hüzünle dolu yavaş yavaş gittim. Vaazı diz çöküp dinleyen iki hamalın arasına oturdum. Kardeşlerim, müslümanlar; bütün cemaatin arasında yalnız benim vücudumu hissediyorlardı. Ben de onların bu nazarlarını hissediyordum. Vaazdan sonra namazda ve hutbede onların içine karışıp, Muhammed sesi kulağıma geldiği zaman gözlerim yaşla doldu. Onlarla kendimi yek dil, yekvücut olarak gördüm. O sabah o Müslümanlığa az âşinâ Büyükada’nın o küçücük camii içinde, şafakta aynı milletin ruhlu bir cemaati idik. Namazdan çıkarken, kapıda âyandan Reşid Âkif Paşa durdu. Bayramlaşmayı unutarak elimi tuttu;
«Bu bayram namazında iki defa mes‘ûdum, hamdolsun sizlerden birini kendi başına camiye gelmiş gördüm! Berhüdâr ol oğlum, gözlerimi kapamadan evvel bunu görmek beni mütesellî etti!» dedi.”
CHP’ye “Değişim süreci” yaşatacaklara, Yahya Kemal’i okuduklarında ne hissettiklerini sormak isterdim.
Geçmişte birkaç yazımda, İngiltere’de başbakanlık yapmış olan Tony Blair’in İngiltere vatandaşı Müslümanları anlamak için Kur’an’ın bütününü okuduğunu söylediğini paylaşmıştım. Kendi ülkemizdeki siyasetçilerin, devlet yöneticilerinin bu alanda çok hassas olamadıklarını dikkate alarak…
CHP yola din konusunda radikal tavırlarla çıktı. Taa başlangıçta… Devrimler “Dini yeniden biçimlendirme” iradesi taşıyordu sanki. CHP’de laikliğin “özgürlükçü” yorumundan bahsetmek için taaa Ecevit zamanlarını beklemek gerekti. Onun bile Merve Kavakçı olayında nasıl hırçınlaştığını biliyoruz. Sonra da mesela başörtüsü konusunda “CHP direnişi” devam etti gitti. Kılıçdaroğlu bir açılım yaptı bu konuda CHP dünyasında…
Şimdi seçim meydanında İmamoğlu ile başörtülü kadınlar arasında kurulan iletişim, ister istemez siyasi yorumcuların dikkatini çekiyor. Neden? Çünkü bu fotoğraflara dün rastlamak mümkün değildi.
Bu memlekette Müslümanlık var, milliyetçilik var, Kürt kimlik duyarlılığı var, Alevi kimlik duyarlılığı var, modernlik var, laik duyarlılık var…. Bunlardan tek bir alanda yoğunlaşan bir siyasi parti olmak mümkün, ama Türkiye’nin bütününe hitap etmek, daha ötede ulaşmak istiyorsanız ister Ak Parti olun, ister CHP, tüm bu alanların duyarlılığını bilmek durumundasınız. İzmir’e ve Diyarbakır’a aynı dille hitap etmenin önemi neyse, Konya ya da İzmir’e hitap ederken sözlerinizi savunmak zorunda kalmamanız aynı önemi taşıyor.
Şu veya bu toplum kesimine kendi değerleriniz istikametinde bir mesaj taşımak istiyor olmanız durumunda da iletişimde “hassasiyet”i kuşanmak durumundasınız.
Bu yazı “CHP ve değişim” ekseninde başladı. Bana göre bu noktada CHP’ye çok sağlıklı ve ortak paydaların tespitini öngören bir “toplum okuması” gerekiyor yola çıkarken…
Yazarlar
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUMuhalefet barış sürecinde yer alacak mı? 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasCHP artık iktidar alternatifi mi 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGazze’nin tarihe düştüğü kayıt, dünyaya verdiği ders 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURNetanyahu’nun üstadının yolu İstanbul’a nasıl düşmüştü? 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKendi halkına cihad ilan etmiş bir Diyanet İşleri Başkanı 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunSuyun akışı ya da meramı barış olmak 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCan Atalay 'komisyon' üyesi olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuKomisyon ve SDG… 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer Tahincioğluİnsanlığa karşı suç için “Hitler” kriteri: Bombayla öldürülen, yaralanan insanlar “mağdur” sayılmadı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRHer yangın yeni ihale demek... Beslenme sırası felaket tüccarlarında: Tomruğa hücum! 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Türkiye’yi Sarsan Bir Yıl… 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYeni çözüm süreci 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGECibuti Başkonsolosu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞ“Terörsüz Türkiye (!!!)” Komisyonu aritmetiği ve CHP 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilNeden gelişmiş bir ülke değiliz? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERPatrona hediye gibi kanun, işçiye erteleme 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezKuznets Eğrisi Hipotezi ve Türkiye 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDört Tarz-ı Siyaset 31.07.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKomisyon oturumları canlı yayınlansın 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUN“Siz de Çekoslovakyalılaştıramadıklarımızdan mısınız?” 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİOrmanlarımızı kim mi yakıyor? 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
17.07.2025
13.07.2025
11.07.2025
9.07.2025
29.06.2025
10.06.2025
5.06.2025
22.05.2025
18.05.2025
13.05.2025