Ahmet TAŞGETİREN
1 Ekim 2024’te başlayan süreç ilerliyor. Beklentilere göre PKK bugün – yarın silâh bırakacak. Yani Kürt siyaseti üzerindeki “silâhlı vesayet” sona erecek. Bu, başlı başına bir dönüm noktası.
Ben süreç boyunca “PKK’nın siyasi uzantısı” olmakla suçlanan DEM’in sürece belirgin bir “heyecan”la sahip çıkmasına dikkat çektim. Bahçeli ile nerede ise kanka olundu. Cumhurbaşkanı’nın mesafeli duruşunu aşmak için gayret gösterildi. Hala da o heyecanlı sahipleniş sürüyor.
“Neden?” diye sordum. “Bunu neden yapıyor olabilir ki DEM?” Bunu sormanın sebebi şuydu:
-PKK bölgede DEM’i destekliyor, DEM’den başka siyasi oluşumları tehditlerle engelliyor, KCK tabanı kontrol ediyor vs… Bu destekler ortadan kalktığında DEM güç kaybetmeyecek mi?
Sonra, daha olumlu nasıl bakılabilir, diye düşündüğümde, DEM de üzerindeki silâh vesayetinden rahatsız olmuş olabilir, bu silâhlı vesayetin partinin geniş toplum kesimleriyle buluşmasını engellediğini, “Türkiyelileşme” gibi bir söylemin PKK varlığı ile birlikte sürdürülemeyeceğini değerlendirmiş olabilir gibi bir yaklaşıma geldim.
Acaba böyle mi?
DEM adına yapılan açıklamalarda partinin diğer tüm partilerden daha çok bir “Türkiye partisi” olduğu, çünkü Türkiye’nin her yöresinden oy aldığı iddiası var. DEM’in Türkiye’nin her yöresinde bir karşılığının bulunduğu doğru, ama bu sanki, tüm Türkiye’yi kapsayan politikalar takip edildiğinden daha çok, Kürtler’in Türkiye’nin her tarafına yayılmış olmasıyla bağlantılı. Belli ki DEM’in kendine özgülüğü, Kürt siyasi yapılanması olmasıyla bağlantılı.
PKK silâh bıraktıktan sonra, yani Kürt siyasetinin “Dağ bağlantısı” sona erince, yani Kürt siyaseti üzerindeki silahlı vesayet sona erdikten sonra ve DEM, kendi başına karar verir hale geldikten sonra kendini nasıl konumlandıracak?
Burada bir soru var:
-Süreçte Öcalan’a çok belirleyici rol verildi. Bunu devlet de verdi, DEM de verdi. Devlet, bir anlamda DEM – Öcalan – Kandil ilişkisini normalleştirdi. DEM süreçte bu eksende rol üstlenerek bu ilişkiyi kabullenmiş oldu. “Barış”a doğru yol alındığı için bu ilişki yadırganmadı da.
Anlaşılıyor ki, PKK bundan sonraki süreçte paydaş olmayacak. Onlar için muhtemelen sadece, “Nasıl rehabilite edilebilirler?” sorusu üzerinde arayışlar olacak. Süreç zaten PKK’nın misyonunun bitişi ile alakalı.
Soru şu: Bundan sonra Öcalan’ın “yeni Kürt siyaseti” ile ilgili konumu ne olacak?
Aslında PKK vesayeti Öcalan vesayeti idi. Evet hapisteydi, ömür boyu hapisteydi ama yine de “Önder” olarak görülüyordu ve gerek 2013’teki süreç, gerekse bugünkü süreç, bizzat devlet tarafından “Öcalan üzerinden” devreye konulmuştu. Sürecin gong vuruşunu yapan Devlet Bahçeli bile son kertede Öcalan’ı “Kurucu önder” nitelemesi ile sürecin merkezine oturtmuştu.
DEM nezdinde de Öcalan’ın sıradan bir Kürt siyasetçi gibi görülmediğini anlamak zor değil. Kaldı ki DEM yöneticileri tarafından Öcalan’ın süreç içinde başlamak üzere sonraki dönemde de devrede olması talebi sık sık seslendiriliyor.
“Öcalan – DEM ilişkisi nasıl gelişecek?” sorusunu önümüzdeki siyasi süreçte daha çok konuşacağız.
Asıl soru, DEM’in bundan sonraki siyaset dilinin ne olacağı ile ilgili…
İktidar cenahı, bu işe, biraz da “Anayasa değişikliği, Erdoğan’ın yeniden seçilmesi” gibi muhtemel siyasi gelişmelerde oy hesabı çerçevesinde bakıyor olabilir. DEM’liler bu gibi beklentilere nasıl cevap verir, orası da ayrı bir bahis.
Asıl soru, artık ortada “Kürt siyasi hareketi” diye ifade edilebilecek siyasi mecra kalıp kalmayacağı ile ilgili. Bu soru DEM ile ilgili olarak da sorulabilir, silâhlı vesayet kalktığına göre artık daha özgür ortamda varlık kazanacak yeni Kürt siyasi oluşumları ile ilgili olarak sorulabilir?
Bu, “Bu ülkede hâlâ Kürtler adına talep edilecek şeyler var mı, yoksa herhangi bir Türkiye partisi tüm ülke halkının hakları çerçevesinde Kürtlerin de talebi yerine gelir” yaklaşımı ile bağlantılıdır.
Bu yaklaşım, “Kürtler Türkiye için nedir?” sorusu ile de bağlantılıdır. “Öcalan’ın rolü” falan bunlar bir anlamda “Eski dönem”e ait söylemlerdir. DEM için Öcalan, diyelim Demirtaş’tan, herhangi bir DEM liderinden daha etkin ise, veya “Kurucu önderliği” bile hatıradan ibaret olmaktan başka bir şey ise, henüz normalleşme gerçekleşmemiş, dolayısıyla Kürt siyaseti üzerinde vesayet gölgesi kalkmamış demektir.
Kürt siyaseti alanında daha çözülecek yığınla sorun var, dolayısıyla Türkiye için de sorun var…
BÜYÜK ACI: MSB, önce 5, ardından 8, sonra da 12 askerimizin bir mağara operasyonu sırasında metan gazı zehirlenmesi ile hayatını kaybettiğini açıkladı. Büyük, çok büyük acı. Şehitlerimize Allah’tan rahmet, ailelere başsağlığı ve sabırlar diliyorum.
DÜZELTME: Pazar günkü yazımda dört halifeden ikisinin şehit edildiği yazılmıştı. Hazreti Ömer, Hazreti Osman ve Hazreti Ali olmak üzere üç halife şehit edilmiştir. Ayrıca Hazreti Osman’ı şehit edenin Hazreti Ebubekir’in oğlu Muhammed olduğu ifade edilmişti. Kaynaklar Muhammed’in Osman’ın evine girdiğini, Osman’a hakaret ettiğini, ancak Osman’ın “Baban seni böyle görmek istemezdi” demesi üzerine bıraktığını, cinayeti birlikte girdiği diğerlerinin işlediğini yazıyor. Düzeltir, özür dilerim.
Yazarlar
-
Ahmet TAŞGETİRENKürtlere “çöplük” diye bakan bir adam 11.07.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuVahim ama ciddi değil… 11.07.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNİktidarın siyasi acizliği 11.07.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURYerli ‘Hayırlı Cuma’ya doğru… 11.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYolsuzluk ve fetva 11.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Palalı hukuk… 11.07.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUBir Körfez ülkesinden kısa gözlemler… 11.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZPKK’nın silah bırakması ve feshi: Siyasetin gerekleri, toplumsal beklentiler 11.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer Solgun“Türkiyeli değil, Türk!” 11.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİÖcalan’ın 7 dakikası 10.07.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciÜlke batıyor umurunuzda mı? 10.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNETanrı Janus’un Çözüm Süreci 10.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYASilahların Değil, Siyasetin ve Toplumsal Barışın Gücüne İnanmak ve Mücadeleyi Büyütmek... 10.07.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖcalan'a açılan ekranlar CHP'ye kapanırsa 10.07.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKirli ellerin ‘temiz el’ seferberliği! 9.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayFaiz indirimleri başlıyor, ya sonrası? 9.07.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERDenizli teleferiğindeki kayıt dışı 25 milyon nerede? 9.07.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAliyev ile Paşinyan’ın Zelenskileşme sendromu ve fırsattan tuzağa Zengezur 9.07.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞErdoğan’ın büyük siyasi gafı: “CHP Ankara merkezli siyaset yapmalı” 7.07.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanAvrupa'da bir heyûlâ kol geziyor 7.07.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçHalk TV ve Sözcü TV'nin karartılması hakkında 7.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANMuhalefetsiz muhalefet; medyasız medya!... 7.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti’ye bu kötülüğü yapmayın… 7.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞ“TÜRK TİPİ KOMÜNİST OLDUK…” 7.07.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye, küresel karmaşanın ve içsel tıkanmanın tam ortasında duruyor 7.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUBir hegemonya diyarı olarak Türkiye… 6.07.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANCHP operasyonlarında yeni eşik 6.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRCHP'YE YAPILAN OPERASYONLARA KARŞI NE YAPMALI? 6.07.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
9.07.2025
29.06.2025
10.06.2025
5.06.2025
22.05.2025
18.05.2025
13.05.2025
10.05.2025
8.05.2025
1.05.2025