Ahmet TAŞGETİREN
Sorum gelmiş geçmiş tüm Ak Partililere diyebilirim ama, herkes de biliyor ki orada tek belirleyici Cumhurbaşkanı Erdoğan’dır.
Öyleyse ona soralım:
Bugün gücünüzün zirvesindesiniz. Gelmiş geçmiş bütün devlet yöneticilerinden daha fazla yetkiye sahip olduğunuz konusunda herkes hemfikir. Yani yapmak isteyip de yapamayacağınız şey olmadığını hemen herkes kabul ediyor. Allah’ın bildiğini kuldan saklamak niye, adı konmamış “Kuvvetler Birliği”nin bütün özellikleri hükümferma. Dilediğiniz kanun çıkıyor, kararnameler zaten elinizin altında.
23’üncü yılına girdi iktidarınız. Az bir zaman değil. Çok bir zaman. Kimsenin görmediği mürüvvet bu. Masallardaki gibi bir parmak şıklatmanız yeter bir şeyler olması için.
Soru aynı:
-Böyle bir ülke mi hayal etmiştiniz?
23 yıl önce yola çıkıldığı günleri hatırlayın.
Siyasi – ideolojik çizginiz devletle ve kurulu düzenle problemliydi. Kapatılan partilerin içinden geliyordunuz. Devlet, İslâm’la ilişkinizi sorunlu olarak görüyordu. Halktan oy alsanız bile, öncelikle kurulu düzenle meşruiyet probleminiz vardı.
Onun için hem kendi siyasi – ideolojik çizginiz bakımından hem de sorun biriktiren ve ülkenin ayağından aşağıya çeken, sistemin sürekli yere kapaklanmasına yol açan, Devletin problemli olduğu tüm toplumsal alanlarla barışı hedefliyordunuz.
Devlet dindarlarla barışsın, Kürtlerle barışsın, Alevilerle, hatta gayrı müslimlerle barışsın. Barışsın yani, problem alanlarına çözüm getirilsin.
İslâmcı çizginin “Batı’ya rezerv koyan” tüm yaklaşımlarını aşıyor, AB’den harıl harıl “müktesebat” ithal ediyordunuz.
Siyasette Kopenhag kriterleri, Ekonomide Maastricht kriterleri, Hukukta Venedik kriterleri gelsin, “Devlet Hukuk devleti olsun” diyordunuz. AİHM’in kararları son merci olsun!
“Üstünlerin hukuku değil, hukukun üstünlüğü” diyordunuz.
Hemen biraz önceki yolunuzda “Önce ahlâk ve maneviyat” vardı.
“Dâvâ” dediğimiz “dâvâ” da önce erdem diyordu. “Erdemliler Hareketi” tanımlamasını çok sevmiştiniz.
“Mağrur olma padişahım senden büyük Allah var” sözü, iktidar sahiplerini ürküten bir uyarı idi. Böyle menkıbeler içinden süzülen bir siyasetti yolu aydınlatan…
Zaten “eşitler arasında birinci” idiniz. Yani mutlak iktidar sahibi gibi görmüyordu hiç kimse kendini…
23 yıl sonra bugün…
Nasıl, devletle toplumun farklı katmanları arasındaki ilişki nasıl?
Hukuk nasıl işliyor?
İnsanlar ne hissediyor devlet adına yapılan uygulamalar karşısında?
Devletin tepesindeki gücünüzle, sokaktaki vatandaşın özgül ağırlığı arasında bir kıyaslama yapıldığında ortaya nasıl bir sonuç çıkıyor?
Nasıl, çevrenizdeki herhangi bir insanda “Mağrur olma padişahım senden büyük Allah var” deme cesareti var mı?
Şurada haksızlıklar var, şurada aç insanlar var, şurada kaynamayan tencereler var, şurada milyonlarca işsiz var… şurada mafyatik oluşumlar var, şurada devlet çarkını kendi çıkarına göre işletenler var….
Korkuyor insanlar sokakta iki cümle etmekten, derdini anlatmaktan…. İnsanlar burnundan soluyor, insanlar yukarıya doğru “Gelsinler bir hafta bizim gibi yaşasınlar” diye sesleniyor.
Bilmiyorum ki, Beştepe’den toplum yeterince görünüyor mu? Kolay değil oradan mesela 200 bin kişinin hâlâ konteynerlerde gecelediğini, ayazda sabahladığını görmek… Birileri gösterecek ki görülsün Beştepe’den… Ya “Her şey iyi gidiyor Başkanım” deniyorsa…
Hukuk tam da böyle işlesin diye mi yola çıkılmıştı? Toplumun yargıya güveni düşüyor, düşüyor, düşüyor… Ne yapar bir ülkeyi yöneten Başkan böyle durumlarda?
Açlık büyüyor, büyüyor, büyüyor… Ne yapar bir ülkenin Başkanı böyle durumlarda, “Sabır” mı tavsiye eder, first lady’si “Lokmaları küçültün” mü der?
Yani bir toplum var ortada… İnliyor. Duyabilirsek inliyor evet. Ne yapar bir ülkeyi yöneten insanlar böyle durumlarda, içlerine girip ellerini yüreklerinin üzerine koyup, paylaşır mı sancıları?
Başka türlü olması mümkün değil miydi?
Dünyaya hukukun üstünlüğünde önder bir ülke görüntüsü vermek mümkün değil miydi? Nasıl gelindi buralara? Gücün bir merkezde yoğunlaştığı ama arada adaletin kaybolduğu bir zemine nasıl gelindi?
Hiç olmazsa bunun muhasebesini yapmak mümkün mü?
Yoksa biz de bir “Kurulu düzen” oluşturduk ve onun bağımlısı haline mi geldik?
“Allah affetsin” denilen günler oldu. Gelinen ülke vasatında böyle bir özeleştiri yapmaya ihtiyaç var mı? Meselâ, canını parklara – kahvehanelere atan emeklilere, evine ekmek götüremeyen işsizlere dönüp “Böyle bir ülke düşlememiştik, affedin” deme gereği duyulur mu?
Bilmem ki, belki de yukarılardan çok daha mutlu – mesut bir toplum görülüyordur. İnsanların şakır, şakır oynadığı, halay çektiği, genç kızların- delikanlıların bayram ettiği, yarınlara umutla bakılan bir toplum vasatı. Keşke ben yanılmış olsam…
Yazarlar
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUMuhalefet barış sürecinde yer alacak mı? 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasCHP artık iktidar alternatifi mi 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGazze’nin tarihe düştüğü kayıt, dünyaya verdiği ders 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURNetanyahu’nun üstadının yolu İstanbul’a nasıl düşmüştü? 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKendi halkına cihad ilan etmiş bir Diyanet İşleri Başkanı 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunSuyun akışı ya da meramı barış olmak 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCan Atalay 'komisyon' üyesi olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuKomisyon ve SDG… 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer Tahincioğluİnsanlığa karşı suç için “Hitler” kriteri: Bombayla öldürülen, yaralanan insanlar “mağdur” sayılmadı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRHer yangın yeni ihale demek... Beslenme sırası felaket tüccarlarında: Tomruğa hücum! 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Türkiye’yi Sarsan Bir Yıl… 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYeni çözüm süreci 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGECibuti Başkonsolosu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞ“Terörsüz Türkiye (!!!)” Komisyonu aritmetiği ve CHP 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilNeden gelişmiş bir ülke değiliz? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERPatrona hediye gibi kanun, işçiye erteleme 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezKuznets Eğrisi Hipotezi ve Türkiye 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDört Tarz-ı Siyaset 31.07.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKomisyon oturumları canlı yayınlansın 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUN“Siz de Çekoslovakyalılaştıramadıklarımızdan mısınız?” 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİOrmanlarımızı kim mi yakıyor? 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
17.07.2025
13.07.2025
11.07.2025
9.07.2025
29.06.2025
10.06.2025
5.06.2025
22.05.2025
18.05.2025
13.05.2025