Ahmet TAŞGETİREN
“Cumhurbaşkanı Erdoğan cumartesi günü tarihi bir konuşma yapacak” denilmişti, o konuşma Ak Parti’nin Kızılcahamam’daki 32. İstişare toplantısında yapıldı.
Konuşma, terör örgütünün “silâhları bırakma – yakma” gösterisinin peşinden geldi.
-Erdoğan konuşmasında öncelikle kitlelerin, kuşkularını gidermeyi öne aldı. Yapılanların Türkiye’ye yönelik hiçbir olumsuzluk taşımadığını vurguladı. “Öncelikle milliyetçiliği bilinen MHP’den bu beklenmez, bizden bu beklenmez” dedi.
-Erdoğan konuşmasında 1984 Eruh Baskınından bu yana terör örgütünün saldırıları ile 10 bini aşkın güvenlik görevlisinin şehit düştüğünü, 50 bini aşkın vatandaşın hayatını kaybettiğini belirtti. Acaba şu an terör örgütü ile gelinen süreç, şehitlerin ruhunu taciz eder miydi? Geride kalan anneler, babalar, eşler, kardeşlerin yüreği sancılanmaz mıydı? Erdoğan “Annelerin – babaların ellerinden öpüyorum” dedi, barış sürecinin başka annelerin yüreğinin yanmasını önleyeceğini ifade ederek oradaki sıkıntılı durumu gidermeye çalıştı.
-Erdoğan’ın konuşmasında ikinci ayak, sürece tepki gösterenlere yönelik suçlamaydı. Bunları “istismar” olarak niteledi ve “Sahte kahramanlar” diye suçladı. Hedef öncelikle İyi Parti ve sert üslubuyla Müsavat Dervişoğlu olmalıydı. Anlaşıldığına göre önümüzdeki süreçte Erdoğan ve Bahçeli, Müsavat Dervişoğlu’nun “milliyetçi söylemi”nin etkisini kırmak için çaba sarf edecekler.
Şu an şehit aileleri dünyasında burukluk, sessizlik, sürece yönelik kaygı bulunduğu gözleniyor. Ancak belli ki hakim medya alanı, onların kaygılarını kamuoyuna taşımak gibi bir tavrın içinde olmaz. Zaman örgütle barışın kitlelerce kabullenilmesini sağlama zamanı.
-Konuşmanın bir diğer ve ağırlıklı boyutu “Türk – Kürt – Arap” üçlemesine yönelik vurgu idi. Türkler’in Talas Savaşından sonra “İslâm’la müşerref olması”nın peşinden gelen süreçte Türkler, Araplar, Kürtler, Malazgirt gibi, Kudüs’ün fethi gibi, Moğol istilâsına karşı İslâm coğrafyasını savunmak gibi… Çanakkale gibi, Milli Mücadele gibi zor zamanlarda yan yana durduklarında herkes için hayırlı sonuçlar alınmıştı. Erdoğan bunu, üstelik Türkiye sınırları ötesinde… Irak ve Suriye’yi kapsayacak biçimde o kadar vurguladı ki, önümüzdeki süreçte, böylesine bir perspektifle hareket edileceği sonucunu okumak tabii olacaktır.
Bir süredir kullanımda olan “Terörsüz Türkiye – Terörsüz bölge” söylemi de Ankara’nın yeni perspektifi olarak okunabilir. Erdoğan’ın konuşmasından Irak merkezi yönetimi, Irak Kürt yönetimi, Suriye yönetimi ile ilişkileri de Türk – Arap – Kürt denklemi içinde gördüğünü anlayabiliyoruz. Musul, Kerkük, Halep, Şam… Diyarbakır, İstanbul, Ankara… Bir ara “Türkiye Kürtlerle büyür” ifadesi vardı, şimdi “Türkiye Kürtler ve Araplarla büyür” gibi bir söyleme doğru ilerliyoruz. Bu söylem “Türkiye İmparatorluğu” ya da bir araya devreye girip sonra tepkiler gelince “öyle bir şey yok” diye reddedilen “Neo-Osmanlı” tartışmalarını yeniden başlatır mı, iyi düşünmek lâzım.
Erdoğan ayrışmaların herkes için zaaf oluşturduğunun da bu çerçevede altını çizdi. Gazze’de yaşanan facia o zaafın eseri idi.
Türk – Arap – Kürt… Bunu bundan sonra Erdoğan’dan çok işiteceğimiz anlaşılıyor. “Tek millet, Tek Devlet, Tek Vatan, tek Bayrak …. “ diye başlayan söylemin yerini “Türk – Kürt – Arap birlikteliği” alabilir. Erdoğan’a göre süreç yeniden o birlikteliği sağlamaya dönük ilerleyecek.
-Erdoğan, sürecin Cumhur İttifakı’nın iki bileşeni, Ak Parti ve MHP ile DEM üçlüsünün inisiyatifi ile sürdürüleceğinin de altını çizdi. Erdoğan’a göre Meclis’te oluşturulacak komisyonda da bu “Üçlü”nün birlikteliği öne çıkacaktı. Erdoğan’ın sözleri, DEM’in “Cumhur İttifakı’nın üçüncü ortağı” mı olduğu değerlendirmelerine yol açtı. Erdoğan iki defa bu ifadeleri tekrarlamasına rağmen, komisyonda mesela Ana Muhalefet Partisi’nin ve diğer partilerin adından söz etmedi. Oysa komisyon teklifini ilk gündeme getiren Bahçeli, bütün partilerin katkısının gerekliliğini ifade etmişti.
Aslında sürece paydaş olan DEM sözcüleri de ısrarla ana muhalefetin süreç içindeki rolünün altını çizdiler. Ayrıca DEM üçüncü paydaş rolünü benimsemediğini seslendirdi.
Ancak Erdoğan’ın duruşu farklı.
-Erdoğan ile Ana Muhalefet arasında bir gerilim var, bu açık. Şu sıralar DEM’in koruma – kollama alanında olmasına mukabil ana muhalefet dünlerde DEM’e karşı yürütülen şeytanlaştırmaya eş bir şeytanlaştırmaya maruz durumda.
Erdoğan’ın konuşmasında DEM açıkça “şefkat” alanına alınmış durumda. Acaba Erdoğan “Süreç ana muhalefete rağmen ilerler” diye mi düşünüyor yoksa “DEM ile süreç ötesi işbirliği” hesaplarına bu tavrın daha uygun düşeceğini mi hesap ediyor, sorular?
-Erdoğan’ın konuşmasında bir yerde “Sünni – Alevi” konusu da geçti. Belli ki iktidarın aklında henüz çözümlenmemiş bir sorun alanı olarak “Alevilik” konusu var. “Diyalogla çözüm” sinyali de var konuşmada. Bakalım o alanda nasıl bir “Süreç” devreye sokulacak?
Erdoğan’ın Ak Partililerce defalarca ayakta alkışlanan konuşmasını dinlerken eminim pek çok kanaat önderinin zihninden CHP’li belediyeler ve daha da kökten tüm CHP’ye karşı yürütülen “yargı operasyonları”nın “Terörsüz Türkiye”nin neresine oturduğu sorusu da geçmiştir.
Ama kendi önceliklerini gündeme taşırken mücadele ettiği alanlardaki sızlanmaları dinlemek Tayyip Erdoğan’ın siyaset yöntemi değildir. Özgür Özel’e “Hadi normalleşelim” dediği günler taa 31 Mart sonrası gibi günlerde kalmıştır.
Yazarlar
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUMuhalefet barış sürecinde yer alacak mı? 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasCHP artık iktidar alternatifi mi 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGazze’nin tarihe düştüğü kayıt, dünyaya verdiği ders 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURNetanyahu’nun üstadının yolu İstanbul’a nasıl düşmüştü? 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKendi halkına cihad ilan etmiş bir Diyanet İşleri Başkanı 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunSuyun akışı ya da meramı barış olmak 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCan Atalay 'komisyon' üyesi olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuKomisyon ve SDG… 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer Tahincioğluİnsanlığa karşı suç için “Hitler” kriteri: Bombayla öldürülen, yaralanan insanlar “mağdur” sayılmadı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRHer yangın yeni ihale demek... Beslenme sırası felaket tüccarlarında: Tomruğa hücum! 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Türkiye’yi Sarsan Bir Yıl… 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYeni çözüm süreci 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGECibuti Başkonsolosu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞ“Terörsüz Türkiye (!!!)” Komisyonu aritmetiği ve CHP 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilNeden gelişmiş bir ülke değiliz? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERPatrona hediye gibi kanun, işçiye erteleme 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezKuznets Eğrisi Hipotezi ve Türkiye 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDört Tarz-ı Siyaset 31.07.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKomisyon oturumları canlı yayınlansın 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUN“Siz de Çekoslovakyalılaştıramadıklarımızdan mısınız?” 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİOrmanlarımızı kim mi yakıyor? 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
17.07.2025
13.07.2025
11.07.2025
9.07.2025
29.06.2025
10.06.2025
5.06.2025
22.05.2025
18.05.2025
13.05.2025