Ahmet TAŞGETİREN
1937’ye kadar Anayasa’da laiklik yoktu ama herkes biliyor ki bu dönemde İslam’a ve Müslümanlara yönelik katı, hatta “Jakoben” diye nitelenebilecek, “bazı kelleler gider” üslubunda laikçi uygulamalar mevcuttu.
Demek ki, Anayasa’da laiklik olmasa bile, bir yönetim, İslam’ın ve Müslümanların hayat alanlarını cehenneme çevirebiliyor.
“İnançlara saygılı laiklik” yaklaşımı, aslında laikliğin Müslümanlara hayatı dar eden yorumuna karşı bir talebi yansıtıyor. Başka herhangi bir inanç grubuna yönelik değil, çünkü Türkiye’de laikliğin ana karakteri İslam’ı ve Müslümanları sınırlandırma niteliği taşıyor.
Laikleşme, Osmanlı’nın İslam aidiyeti ve hakim millet anlayışının dönüştürülmesine yönelik bir operasyondur. Bu operasyonun bir yönü, Osmanlı’nın zayıflama ve çözülme döneminde Hıristiyan Batılı devletlerin gayrı Müslim azınlıklara eşit statü arama - oluşturma, sonra da o unsurlardan bağımsız üniteler çıkarma hamleleri ile ilgilidir. Bu, Osmanlı döneminde devletin anlayışını dönüştürme niteliğindedir. Cumhuriyet’e gelince Batılı devletlerin bu misyonunu, Müslüman halkı dönüştürme istikametinde, bizim devlet devralmıştır.
Bu süreçte İslam herhangi bir din, müslüman da herhangi bir vatandaş statüsüne indirilmek istenmiştir.
Ancak ben Cumhuriyet’in yine de “derin bilinç planı”nda, İslam’ı da, Müslümanları da “herhangi bir vatandaş” olmanın ötesinde gördüğünü düşünüyorum. Bu kaçınılmaz bir şeydir de. Güvenlik değerlendirmeleri yaptığında derin bilinç, Müslüman halkı dayanılabilecek ana unsur olarak görmekten kurtulamaz.
Burada Cumhuriyet’in, yukarda Batılı devletlerden devraldığını ifade ettiğim “Müslüman halkı dönüştürme misyonu”nu gerçekten isteyerek mi yaptığını yoksa kerhen ve zorlanarak mı böyle bir işe soyunduğunu irdelemek gerekebilir. Çünkü böyle bir misyonun, deyim yerindeyse yerli - milli bir hassasiyetle bütünleşmesi mümkün değildir.
Laikliğin, üzerinde, bu kadar savaş verilecek boyutta, olmazsa olmaz, tartışılmaz, kılına dokunulmaz bir konu olarak gündemimize girmesi gerçekten şaşırtıcıdır.
Şöyle sorulabilir:
- Şu an, Anayasa’da laikliğin var olduğu, buna karşılık belli ölçüde dindar Müslümanların da özgürlük duygusu yaşadığı bir ortam, neden dün yoktu?
Bu soruya şunları da ilave edebiliriz:
- Türkiye neden Tek Parti döneminde, sonraki zamanlarda böyle bir laiklik yorumunu hayata geçiremedi? Neden ezanı asli ifadeleriyle okuma imkanı tanıdığı için bir Başbakan asıldı. “Cumhuriyeti korumak kollamak” gerekçesiyle onca darbe yapıldı, yani millet iradesine asker tarafından el konuldu? Neden partiler kapatıldı, kapatılmak istendi? Cumhuriyeti korumak kollamak neden millet iradesi ile çelişti? Neden hukuk, kitap okuyan insanlara suçlu muamelesi yapacak şekilde tanzim edildi? Neden dini müesseseler kapatıldı?
Türkiye, bir laiklik yorumunun, demokrasiyi, hukuku, eğitimi, dış politikayı hatta ekonomiyi zehirlediği süreçlerden geliyor. Ben mesela 28 Şubat’ı “İslam çok oldu” gerekçesinin hareketlendirdiği bir “İslam’ı azaltma operasyonu” olarak değerlendiriyorum. Yıl 1997’dir.
Ak Parti için “Laiklik karşıtı eylemlerin odağı olma” suçlaması ile kapatma davası açıldığı ve halkın yüzde 47 küsurundan oy almış bir partinin ipten döndüğü tarih 2008’dir.
Ak Parti’nin İslam ülkeleri ile işbirliğini geliştirmesinin dışardaki güç odakları ile içerden birileri tarafından “Eksen kayması” gibi yorumlandığı tarih bu tarihlerdir.
Ben, “Laikleşme süreci” ile Osmanlı’ya ve sonraki zamanlarda Türkiye’ye karşı gerçekleşen emperyalist kuşatmanın paralel geliştiği gibi bir düşünceyi önemsiyorum.
İş, sadece devletin inançlara karşı eşit mesafede olması ve her inanç grubunun kendi inancını özgürce yaşaması işi değildir. Eğer devlet ve bu ülkenin Müslümanları, Türkiye’yi kimliksiz bir aidiyetin konusu olarak görselerdi, her şey, her şey çok başka olurdu. Laik kimliksizleştirmeye rağmen devlet de Müslüman halk da böyle görmüyor. Bunu anlamak için sadece şartlanmaları aşıp, olayı biraz bilinçle okumak gerekiyor. Bilinçle evet.
Yazarlar
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUMuhalefet barış sürecinde yer alacak mı? 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasCHP artık iktidar alternatifi mi 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGazze’nin tarihe düştüğü kayıt, dünyaya verdiği ders 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURNetanyahu’nun üstadının yolu İstanbul’a nasıl düşmüştü? 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKendi halkına cihad ilan etmiş bir Diyanet İşleri Başkanı 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunSuyun akışı ya da meramı barış olmak 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCan Atalay 'komisyon' üyesi olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuKomisyon ve SDG… 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer Tahincioğluİnsanlığa karşı suç için “Hitler” kriteri: Bombayla öldürülen, yaralanan insanlar “mağdur” sayılmadı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRHer yangın yeni ihale demek... Beslenme sırası felaket tüccarlarında: Tomruğa hücum! 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Türkiye’yi Sarsan Bir Yıl… 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYeni çözüm süreci 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGECibuti Başkonsolosu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞ“Terörsüz Türkiye (!!!)” Komisyonu aritmetiği ve CHP 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilNeden gelişmiş bir ülke değiliz? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERPatrona hediye gibi kanun, işçiye erteleme 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezKuznets Eğrisi Hipotezi ve Türkiye 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDört Tarz-ı Siyaset 31.07.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKomisyon oturumları canlı yayınlansın 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUN“Siz de Çekoslovakyalılaştıramadıklarımızdan mısınız?” 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİOrmanlarımızı kim mi yakıyor? 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
17.07.2025
13.07.2025
11.07.2025
9.07.2025
29.06.2025
10.06.2025
5.06.2025
22.05.2025
18.05.2025
13.05.2025