Ahmet TAŞGETİREN
AB ile restleşme dorukta. “Müzakereler dondurulsun”a karşılık “Bak... Kapıları açarız!”
Bundan sonra ne olabilir?
AB ile ilişkiler bitiş noktasına doğru mu gidiyor?
Türkiye’nin iç sistem restorasyonu ve özellikle “siyasetin üzerindeki askeri vesayetin kaldırılması” için “AB normları”nın, “Kopenhag kriterleri”nin İslamcı geçmişten gelen bir siyasi kadro tarafından Türkiye’ye heyecanla taşındığı günlerden bugünlere... Bir yandan Türkiye tarafından ısrarla vurgulanan “Tam üyelik” talebi, diğer yandan özellikle Merkel’in - Sarkozy’nin “Olsa olsa imtiyazlı ortaklık” dirençleri...
“AB’ye girmeyeceksek bile buna sonunda biz karar vermeliyiz, belki de AB seviyesinde bir demokrasiye ve ekonomik kalkınma noktasına ulaşırsak Norveç gibi biz katılmak istemeyebiliriz” yollu, özellikle Abdullah Gül tarafından seslendirilen yaklaşım. AB ile sıfır bir ilişki mi söz konusu, diye sorulsa, bunun imkan ve ihtimali yok cevabını, Türkiye’de istisnasız herkesin vereceği açık. Bu ne Avrupa cenahından söylenebilir, ne Türkiye tarafından.
Avrupa’da ne kadar Türk var? Ne olacak onlar? Avrupa sınır dışı mı edecek, biz geri mi çağıracağız? Onlar orada durdukça -ki onların oradaki varlığını biz, Sayın Cumhurbaşkanı da dahil- Türkiye’nin küresel varlığının bir uzantısı olarak değerlendiriyoruz. Ne diyor Sayın Cumhurbaşkanı onlarla buluştuğunda: “İçinde yaşadığınız ülkenin dilini öğrenin, başarılı olun, o ülke ile iyi geçinin ve ana vatanınızı unutmayın.” Bu her bakımdan en pozitif yaklaşım.
AB’nin birçok ülkesi ile ekonomik ilişkilerimiz var, AB kökenli çok uluslu şirketler Türkiye’ye yatırım yapmışlar, her iki taraflı iş dünyası “Aman ilişkiler kopmasın” diye çırpınıyor.
AB ile ilişkilerin NATO - Güvenlik boyutu bir başka bağı oluşturuyor.
Bir de, “AB ile ilişkiler stratejik tercih” dediğimiz mesele var. Bu yaklaşım bize ait. İlişkiye neden “stratejik” notu düştük, herhalde bunun bir mantığı vardır. “Ekonomik” diyebilirdik, “kültürel” diyebilirdik, Batıcı mantıkla “Medeniyet tercihi” diyebilirdik. “Stratejik”dediğimizde, belki tüm boyutları içinde barındırıyor. AB ile ilişkilerin kopması, en azından bizim verdiğimiz “stratejik karar”ın revize edilmesi anlamına geliyor. O da, yine en azından kendi içimizde stratejik anlamda bir değerlendirmeyi kaçınılmaz kılıyor.
Tabii, Sayın Cumhurbaşkanı’nın “AB’nin bize ihtiyacı var” sözü de bir gerçeği ifade ediyor. AB’nin en azından patron ülkelerinin konuya “Avusturya hovardalığı” ile yaklaşmayacağı açık. AP’nin tavrı da hovardalıktan aşağı değil. O hovardalığın cevabı Sayın Cumhurbaşkanı’nın resti şeklinde olabilirdi.
Şu kesin: Türkiye Avrupa ilişkileri bitmez. “Türkiye bir Avrupa ülkesi” deyip durmadık mı yollardır. Bir ayağımız Avrupa’da, eğer coğrafi zeminde bakarsak. Tarih perspektifinden bakarsak, belik çoğu, zaman zaman savaşarak ama kimi zaman da “Avrupa’daki gelişmeyi nasıl memlekete taşırız?” arayışları ile -ki bunun son örneği, kökeni islamcı bir kadronun AB normlarını Türkiye’ye taşıma gereği duymasıdır- ilişkiyi sürdürmüşüz. AB’ye tam üye olarak neyi amaçlıyorduk? 80 milyonluk Müslüman ülke olarak AB’nin karar organlarında yer almayı. Bu stratejik hedef, İslam dünyasında da Türkiye adına heyecan uyandırmıştı.
Buna karşılık AB cenahında “Türkiye’nin müslümanlığı – AB kültürünün Hristiyan kökenli olduğu” yaklaşımı ve daha çok “Türkiye’ye karar organlarında böylesine bir ağırlık vermeme” refleksi ile“tam üyelik yerine olsa olsa imtiyazlı ortaklık” teklifinde bulunuluyordu. Bu teklifin baş savunucusu Merkel ile az kavga mı verildi, Sarkozy’ye az tepki mi gösterildi bu sebeple? Hatta bu, “Hristiyan dünyanın Müslüman bir ülkeyi bünyesine almama” kindarlığı ile izah edildi. Belki de bunun için “Bilmem kaç yıldır kapıda bekletiyorsunuz” diye isyan ediyoruz. Şimdi şu soruluyor: AB ile ilişkiler hiçbir şekilde bitmeyeceğine göre biz de nihayetinde “imtiyazlı ortaklık” tezine razı hale mi gelmiş oluyoruz? Belki de “AB zaten çöktü çökecek” değerlendirmelerinden yola çıkarak, şimdiden kendimize yeni bir yol arama gereğinden mi hareket ediyoruz?
Yazarlar
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUMuhalefet barış sürecinde yer alacak mı? 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasCHP artık iktidar alternatifi mi 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGazze’nin tarihe düştüğü kayıt, dünyaya verdiği ders 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURNetanyahu’nun üstadının yolu İstanbul’a nasıl düşmüştü? 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKendi halkına cihad ilan etmiş bir Diyanet İşleri Başkanı 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunSuyun akışı ya da meramı barış olmak 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCan Atalay 'komisyon' üyesi olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuKomisyon ve SDG… 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer Tahincioğluİnsanlığa karşı suç için “Hitler” kriteri: Bombayla öldürülen, yaralanan insanlar “mağdur” sayılmadı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRHer yangın yeni ihale demek... Beslenme sırası felaket tüccarlarında: Tomruğa hücum! 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Türkiye’yi Sarsan Bir Yıl… 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYeni çözüm süreci 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGECibuti Başkonsolosu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞ“Terörsüz Türkiye (!!!)” Komisyonu aritmetiği ve CHP 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilNeden gelişmiş bir ülke değiliz? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERPatrona hediye gibi kanun, işçiye erteleme 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezKuznets Eğrisi Hipotezi ve Türkiye 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDört Tarz-ı Siyaset 31.07.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKomisyon oturumları canlı yayınlansın 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUN“Siz de Çekoslovakyalılaştıramadıklarımızdan mısınız?” 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİOrmanlarımızı kim mi yakıyor? 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
17.07.2025
13.07.2025
11.07.2025
9.07.2025
29.06.2025
10.06.2025
5.06.2025
22.05.2025
18.05.2025
13.05.2025