Ahmet TAŞGETİREN
Ak Parti'nin kendi tabanını tahkim (konsolide) etmek için kamplaştırıcı dil kullanmasını öteden beri eleştirdim. Gerekçem: Ak Parti'nin ruh dokusunun, aldığı oydan çok daha geniş toplum kesimlerini kapsayıcı nitelikte olduğu, ya da olması gerektiği kanaatiyle alakalı. Ben öteden (taaa Erbakan Hoca'dan) beri “Biz 78 milyon -bugün 80 milyon- insanın partisiyiz” söylemini önemsedim ve bu söylemin içinin davranışlarla doldurulması gerektiğini düşündüm.
“Din dili”nin “Kalb dili” olması gerektiğini düşündüm hep.
Danışmanlığını yaptığım Erkam Radyo'nun tanımlayıcı sözcüğü“Kalbin Sesi” ifadesini de ben teklif ettim.
“Bizim siyasetimiz”in bir boyutunun “İslam Daveti” ile alakalı olduğuna da inandım. Biz öyle görmesek de dışardan bakanların bizim “Müslüman kimliğimiz”le “Siyasetimiz” arasında ilişki kurabileceğini, artılarımızın insanların yüreklerine artı, eksilerimizin eksi olarak yansıyabileceğini düşündüm.
Bu yaklaşım, “Naif” diye nitelenebilir, ama ben insanın siyasetinin de değerleriyle iç içe olduğunu düşünüyorum.
O sebeple de toplumu kategorize ederek, hatta başkaları zaten kategorize ediyor gerekçesiyle- kategorize ederek, kendi alanımızı tahkim adına bir kesimi dışlamayı pozitif söylem çerçevesinde görmüyorum. Açık yazayım: Evet ve Hayır'ları “ihanet” bağlamında görmenin her şekline karşıyım.
Bunun için “Balkon dilini öne çekmek” gibi bir başlık koydum yazıma. “Öne çekmek” yani, referandum sonrasında “Balkona çıkılacaksa” orada söylenecek olanların iç dokusunu bugünlerde seslendirmek...
Herkes biliyor, Ak Parti seçim zaferlerinden sonra balkona çıktı ve halka “Seçim sürecinde ne söylendi ise söylendi, şimdi tüm Türkiye olarak kalplerimizin ortak çarpması zamanı” çerçevesinde konuşmalar yaptı. Ak Parti bu söylemi sevdi. Aslında bu söylem, ilk defa icra edildiğinde, Ak Parti'ye oy vermeyen toplum kesimleri tarafından da sevildi. “İşte böyle” dendi. Kucaklayıcı tavır selamlandı. Daha sonra gerginlikler arttıkça, “Balkonda şöyle konuşulmuştu” gibi hatırlatmalar yapıldı. Sonra da sanki “Balkonda konuşuluyor, orada kalınıyor” gibi ifadelerle serzenişler dile getirildi.
O dönemler, seçim söz konusuydu, parti yarışlarında “sertlikler – kendi kampını tahkim etme refleksleri” tolere ediliyordu. Bugün sistem değişimi çerçevesinde bir halk oylaması söz konusu. İşin lokomotifi olarak Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Ak Parti herhalde çok yüksek bir “Evet” yüzdesi çıkmasını ister. Taşın altına elini koyan ve riske katılan MHP - Bahçeli de, düşük yüzdelerden rahatsızlık duyacaktır.
Peki nasıl yükselir oylar?
Tabanlar, kategorize edilmiş söylemlerle konsolide edilerek mi?
Üstelik trol takımının hiçbir ahlaki hassasiyet göstermeden önüne gelene çamur attığı bir ortamın, bu kategorizasyonda rol alması hatta “ön yüz” haline gelmesi ile mi?
“Balkon konuşması”demek, parti ayrımını aşıp, “Ak Parti'ye oy vermiş vermemiş herkese hizmet için buradayız” demektir.
İşte bu dilin, bugün referandum için devreye sokulmasını kastediyorum “Balkon konuşmasını öne çekmek”le.
Ortamı -toplumsal algıların nasıl seyrettiğini- doğru görmek lazım.
Olağanüstü halin yeni gelecek sisteme bir yükleme yaptığını, “Böyle bir sistem mi oluşacak?” sorusunun zihinlerde iz bıraktığını görmek lazım.
Diyelim “Bana savaş açmış bir çevre” neresinde duruyor bu “Evet” kampanyasının? Beni boğunca, beni yazdırmayınca kaç puan gelecek Evet'e? Benim gibi onlarca insan var, hepsi bir çamur odağının boy hedefi... Kim nereye yerleştiriliyor, bir kampanya planlanırken?
Ben derim ki, Tayyip Erdoğan'ın hizmetleri anlatılsın, memleket sevdası anlatılsın, 80 milyona yönelik kuşatıcılığı öne çıkarılsın, “Evet diyen de Hayır diyen de bizimdir” söylemi öne çıksın. Bence düşmanlaştırmaktan çok daha etkili olacaktır. Yine diyorum, evet demokratik sonuç olacaktır ama, yüzde 40'larda “İhanet”le tanımlanan bir “Hayır” Türkiye için sağlık göstergesi olmayacaktır.
Son not: Tayyip Bey'le birlikte Abdullah Gül'ü ve Ahmet Davutoğlu'nu sevmek günah değildir.
Yazarlar
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUMuhalefet barış sürecinde yer alacak mı? 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasCHP artık iktidar alternatifi mi 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGazze’nin tarihe düştüğü kayıt, dünyaya verdiği ders 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURNetanyahu’nun üstadının yolu İstanbul’a nasıl düşmüştü? 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKendi halkına cihad ilan etmiş bir Diyanet İşleri Başkanı 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunSuyun akışı ya da meramı barış olmak 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCan Atalay 'komisyon' üyesi olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuKomisyon ve SDG… 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer Tahincioğluİnsanlığa karşı suç için “Hitler” kriteri: Bombayla öldürülen, yaralanan insanlar “mağdur” sayılmadı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRHer yangın yeni ihale demek... Beslenme sırası felaket tüccarlarında: Tomruğa hücum! 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Türkiye’yi Sarsan Bir Yıl… 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYeni çözüm süreci 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGECibuti Başkonsolosu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞ“Terörsüz Türkiye (!!!)” Komisyonu aritmetiği ve CHP 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilNeden gelişmiş bir ülke değiliz? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERPatrona hediye gibi kanun, işçiye erteleme 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezKuznets Eğrisi Hipotezi ve Türkiye 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDört Tarz-ı Siyaset 31.07.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKomisyon oturumları canlı yayınlansın 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUN“Siz de Çekoslovakyalılaştıramadıklarımızdan mısınız?” 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİOrmanlarımızı kim mi yakıyor? 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
17.07.2025
13.07.2025
11.07.2025
9.07.2025
29.06.2025
10.06.2025
5.06.2025
22.05.2025
18.05.2025
13.05.2025