Ahmet TAŞGETİREN
Hayrettin Hoca’nın Yeni Şafak’ta yayınlanan (12-13 Haziran) iki yazısı. “Ayıkla Pirincin Taşını” ve “Doğrucu Davut Olmak.”
Taha Bey yazdı, Yıldıray Oğur yazdı, Akif Beki yazdı.
Ben de yazmalıyım, çünkü o yazıyı Hoca benim yazılarımı da düşünerek yazmış gibi okudum. Yazının özünü şu ifadeler yansıtıyor denebilir:
“….. iktidarın bir kısım mensuplarında ahlak, liyakat, adalet, hakkaniyet… bakımından arızalar, eksikler, çürüklükler oluyor, iyi niyetli bazı insanlar da yetkili sorumlular bunları niçin ayıklamıyorlar diye “haklı olarak” yakınıyorlar; yakınmakla kalmıyorlar, Doğrucu Davutluk adına olur olmaz zamanlarda biraz da abartarak ve genelleme yaparak şikayetlerini yayıyorlar. Siperde bekleyen muhalefet -ki, kendilerinde de ayıklanacak pek çok unsur olduğu halde bunu yapmazlar- fırsatı kaçırmıyor, iktidar dostlarının yersiz ve zamansız ifadelerini kullanarak amaçlarına ulaşmaya çalışıyor, bazen de ulaşıyorlar.”
Hoca ortaya çıkan sonucu “Dimyata pirince giderken evdeki bulgurdan olmak”olarak niteliyor, bunun “akla ve hikmet”e uymayacağını ifade ediyor. Ardından “Islah niyetine dayalı olup hikmete de uygun olan her uyarı, tenkit, gayret makbuldür elbette” şerhini düştükten sonra “ama” diye başlayıp “Doğrucu Davutluk adına düşmana fırsat vermek ve bindiğimiz dalı kesmek de makul ve meşrudur diyemem!” şeklinde noktalıyor.
Hoca daha önce de benzer bir uyarıyı “Doğrucu Davutluk” yerine “Ahlakçılık” ifadesini kullanarak yapmıştı. O zaman da ona göre “Ahlakçılık” adına “Düşmana hizmet edecek” eleştiriler yapılmamalı idi.
Yazılarımız zaman zaman tartışma konusu oluyor ya… Kadim bir dostum bir gün “Yazacağın her şey doğru olmalı ama her doğruyu söylememelisin” dedi. Buruk bir tebessüm oluştu dudaklarımda. Doğrucu Davut olmamalıydım!
Gelelim Hayreddin Hoca’nın yazısına. Ben Hocamı severim, sevdiğimi o da bilir. O da bana birlikte olduğumuz toplantılarda “Ahmedim” diye hitap eder. Mutlu olurum.
Bu yazılarından Hoca’nın mevcut “….. iktidarın bir kısım mensuplarında ahlak, liyakat, adalet, hakkaniyet… bakımından arızalar, eksikler, çürüklükler olduğunu” gördüğünü anlıyoruz.
Hoca’nın bu çürüklüklerin sadece söz konusu kişileri ya da sadece iktidarı yıprattığını düşünmeyeceğini, bunun Hoca’nın da ömrünü uğruna sunduğu bir “davaya - misyon”a zarar verdiği kanaatinde olacağına inanıyorum. Yanılıyor muyum?
“Misyon” ile böylesine bütünleştiğine inandığımız bir siyasi hareket adına yapılan hataların da misyonla irtibatlanacağını dikkate almamak doğru olmaz.
Eğer öyle ise, ve eleştiren insanlar tam da bu sebeple, yani “Bu işten davamız zarar görüyor, hiç olmazsa biz kendi içimizde bir ikaz, düzeltme mekanizması geliştirmeliyiz, bunu yapamıyorsak, insanlar kötülüğün bizim iktidarımızda da devam ettiği kanaatiyle asıl misyona yönelik tepkilere yönelecekler” diyorlarsa buna “Ahlakçılık” ya da “Doğrucu Davutluk” adına karşı çıkmak sağlıklı olur mu?
Hoca’nın da altını çizdiği sapma alanlarına bakalım:
-Ahlak
-Liyakat
-Adalet
-Hakkaniyet
Bu alanlarda arızalar, eksiklikler, çürümeler…
“Doğrucu Davut” olmama adına bunlardan hangisine göz yummalıyız, sorusu üzerinde Hayreddin hocam düşünmüş olmalıdır. Bunlar açıklanırsa biz de Hocama ulaşıp da onun maslahata uygun bulmadığı için dile getirmediği adalet, ahlak, liyakat, hakkaniyet alanlarındaki problem örneklerini görmüş oluruz.
Ya da bu konularda “ıslah niyetine dayalı, hikmete uygun” uyarının örneğini vermelidir. Mesela on binlerce insanın KHK’larla ihracı nasıl bir şey? Bu konuda görüş açıklarsa o zaman kendisine yönelik “Doğrucu Davut” ya da “Ahlakçılık”suçlamasının yapılıp yapılmayacağını, daha ileri gidip “Ne oluyor yahu, Hayreddin Hoca da mı düşmana hizmet etmeye başladı” suçlamalarının gelip gelmeyeceğini görmüş oluruz. “FETÖ’cülük” suçlaması ne zaman sona erdi Hoca için…
Muhterem Hocam, şöyle bir sorun var: Dindar kadroların iktidarında, iktidarı korumakla yanlışları düzeltmek arasındaki denge nasıl kurulacak? İktidarı “Din” ile aynileştirip her eleştiriyi “Dine karşı” göstermek mi, yoksa insanların hata yapabileceğini kabul edip, eleştiri boyutunu açık tutmak mı? Dindar kadroların iktidarına karşı çıkanların Din ile ilişkileri sorgulandığında Türkiye adına ortaya nasıl bir manzara çıkacağı üzerinde de düşünmek gerekiyor değerli Hocam.
Şöyle bir soru var Hocam: Dindarların iktidarında bir yanlışlık yapıldığında “Hocalar” iktidarın bir uzantısı haline mi gelir, yoksa insanların vicdanı mı olur? Din bu konuda ne der?
Hocanın yazısında şöyle bir cümle var: “Dünyayı güce dayalı zulümle yöneten güçler ne yazık ki, bazı adı Müslüman olan liderleri/ülkeleri teslim aldılar, ümmetin malını ve canını bu hainler sayesinde çalıyorlar.”
Bu ifadelerin adresi belli. “Bazı adı Müslüman liderler – ülkeler” den bahsediyoruz. Oralarda o liderlerin fetva aldığı, hatta o liderleri kutsayan “Hocalar” da var. Demek ki o liderlerin o hale dönüşmesini de onaylamıyoruz, onlara fetva veren Hocalar’ın konumunu da. Burada keşke her Müslüman ülkede bir iş yapılırken hata etmemek için kendisine bakılan “Mihenk taşı” gibi Hocalar olsa…
Muhterem Hocam, haddim olmayarak sizden Stefan Zweig’ın “Vicdan Zorbalığa Karşı ya da Castellio Calvin’e” isimli kitabına bir bakmanızı istirham edeceğim.
Yazarlar
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUMuhalefet barış sürecinde yer alacak mı? 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasCHP artık iktidar alternatifi mi 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGazze’nin tarihe düştüğü kayıt, dünyaya verdiği ders 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURNetanyahu’nun üstadının yolu İstanbul’a nasıl düşmüştü? 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKendi halkına cihad ilan etmiş bir Diyanet İşleri Başkanı 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunSuyun akışı ya da meramı barış olmak 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCan Atalay 'komisyon' üyesi olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuKomisyon ve SDG… 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer Tahincioğluİnsanlığa karşı suç için “Hitler” kriteri: Bombayla öldürülen, yaralanan insanlar “mağdur” sayılmadı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRHer yangın yeni ihale demek... Beslenme sırası felaket tüccarlarında: Tomruğa hücum! 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Türkiye’yi Sarsan Bir Yıl… 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYeni çözüm süreci 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGECibuti Başkonsolosu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞ“Terörsüz Türkiye (!!!)” Komisyonu aritmetiği ve CHP 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilNeden gelişmiş bir ülke değiliz? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERPatrona hediye gibi kanun, işçiye erteleme 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezKuznets Eğrisi Hipotezi ve Türkiye 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDört Tarz-ı Siyaset 31.07.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKomisyon oturumları canlı yayınlansın 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUN“Siz de Çekoslovakyalılaştıramadıklarımızdan mısınız?” 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİOrmanlarımızı kim mi yakıyor? 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
17.07.2025
13.07.2025
11.07.2025
9.07.2025
29.06.2025
10.06.2025
5.06.2025
22.05.2025
18.05.2025
13.05.2025