Ahmet TAŞGETİREN
Ekonomi yazarı değilim, ama ekonomi yazacağım.
“Öyleyse ne alaka?” diye sormayın. Çünkü yazacağım şey, tam da ekonomist olmadan ekonomiden ayrışamayan insanların bakışını anlatmayı amaçlıyor.
İktidarın ekonomi konularında sürdürdüğü bir dili var. İçeriyi idare etme dili bu. Ne demek içeriyi idare etmek? “Siz bakmayın yazılanlara söylenenlere. Aslında iyi gidiyorsunuz” demek. Bunun tahtında müstetir (altında gizli) bir mesaj daha var, o da “Siz aslında yaşardıklarınıza da bakmayın” gibi bir muhteva taşıyor. Mesela Hazine ve Maliye Bakanı “Dolar aldı başını gidiyor, bunu nasıl yorumlamak lazım?” gibi bir soruya “Ne o yoksa sen maaşını dolarla mı alıyorsun?” gibi bir cevap vermek, tam da karşıda oturan gazetecinin şahsında tüm topluma “Sizi ne ilgilendirir doların yükselmesi?” gibi bir tavır göstermektir. İşte tam da bu “Siz aslında yaşadıklarınıza bakmayın” mesajıdır.
Bakan bilmez mi kendisi dahil Türkiye’de maaşı ile çalışan milyonlarca insanın her ay eline geçen paranın dolar karşısında ne kadar eridiğine baktığını? Bu iş artık Türkiye’de “Bir asgari ücretle 2002’de kaç simit, kaç kilo şeker, kaç kilo et alınıyordu, gibi “kaç dolar, kaç gram altın alınıyor?” noktasında seyrediyor, bakan bunu bilmez mi? Bakan bilmez mi, çiftçinin kullandığı her malzemede biraz dolar var, şoförün aldığı mazotta dolar var, sanayicinin üretimine kattığı ürünlerin yüzde bilmem şu kadarı dolarla… Nerede ise çocuklar bayram harçlıklarını dolarla istiyor bu memlekette. Niye? Çünkü öyle üç-beş lira bayram harçlığı olarak komik kalıyor da onun için.
Bu durumda Bakan’ın o yaklaşımı, bile bile sözü mecrasından kaydırmak oluyor. Belli ki Bakan buna halkı inandıracağını düşünüyor. İşte tam da bunu söylüyorum. İktidar “halkın yaşadığı gerçek karşısında işin vahametini kabul etmek ve bu vahim durumdan çıkış çarelerini anlatmak yerine laf kaydırmayı tercih ediyorsa, daha kötüsü, karşısında bu laf kaydırmalara inanacak saflıkta bir halk bulunduğunu düşünüyorsa Türkiye’nin dramı budur.
Bunun bir başka boyutu Türkiye’nin notunu düşüren derecelendirme kuruluşlarının açıklamaları konusunda sergilenen tavırda görülüyor. İktidar adına yapılan açıklamalarda bu kuruluşların not düşürmeleri genelde “Türkiye’ye yönelik komplonun bir parçası” olarak okunuyor. Şöyle ki: “Türkiye tırmanışta, dış güçler bunun önünü kesmek için farklı alanlarda hamleler yapıyorlar, derecelendirme kuruluşları da ekonomi alanındaki sabotajların aktörleri…”
Benim dünyada bir takım güç odaklarının Türkiye’ye ve İslam dünyasına komplo kurabilecekleri ihtimalini göz ardı etmeyeceğim bilinir. Ama başka gerçekleri de var dünyanın…
-Türkiye’nin ekonomisini büyütmek için kendi tasarruflarının kâfi gelmediği gerçeği,
-Dışardan (Buna İngiliz’inden Amerikalı’sına, Çinli’sine, Rus’una,Yahudi’sine, Rum’una kadar tüm dünya finans çevreleri dahil) kredi bulma zorunluluğu,
-Kredi açan ya da yatırım yapan herkesin ülkenin borç ödeme güvenilirliğine ya da yatırımın güvenli olup almadığına baktığı, bunu bir şekilde incelettiği,
-Kendini pazarlayan ülkelerin ya da firmaların da ne kadar güvenli – verimli olduklarını anlatmak üzere raporlar hazırlattıkları…
-Hatta bunların zaten tabak gibi ortada olduğu ve görüldüğü…
-Mesela Moody’s gibi bir kuruluşun Türkiye’nin notunu B1’den B2’ye indirmesinde gerekçe olarak kullanılan hususların zaten bilinen şeyler olduğu, buradaki yeniliğin not düşürmekten ibaret bulunduğu…. Zaten biliniyor.
Soru şu: Türkiye’nin Moody’s’e yönelik “Bize komplo kuruluyor” şeklindeki tepkisi dışarda bir anlam taşıyor mu? Mesela bu söylem bir finans kuruluşunu ikna ediyor ve “Biz bu Moody’s’in komplosuna iştirak etmeyelim” yollu bir uyanışa vesile oluyor mu? Yoksa belki de zaten Türkiye’ye karşı hesabı bulunan “kötü niyetli?” finans odakları, aşka gelip “Madem kredi açmazsak Türkiye’yi çökertme imkânı var, öyleyse kapatalım muslukları” mı diyorlar? Ne de olsa bu finans odaklarının büyük kısmı Siyonist merkezlerle ilişki içinde.
Yoksa “Paranın dini imanı yok” sözü mü geçerli? Siyasi hesaplaşma bir platformda devam ederken, başka bir platformda da Türkiye’yi oldurmayacak – öldürmeyecek, ama bankalarda duran parayı da nemalandıracak bir finans akışını sağlamayı mı tercih ediyorlar?
Burada asıl meseleyi görmemiz gerekirse o da ne yazık ki şudur: “Bize komplo kuruyorlar” söyleminin asıl hedefi “Dışarısı” değil “İçerisi”dir. Çünkü dünyayı azıcık anlayan kişi, bu tür beyanların dünyada kimseyi etkilemediğini bilir. Evet ümüğünüzü sıkarlar ama “Sen benim ümüğümü neden sıkıyorsun?” gibi bir isyandan kılları bile kıpırdamaz. Sen güçlü olacak, ümüğünü sıktırmayacak, “ümüğüm sıkılıyor” diye de ağlamayacaksın. Çünkü bu tür ağlamalar “Dışarısı”nın keyfine keyif katıyor.
Bu sözün asıl problemli yanı, “İçeri”yi uyutma amacı taşıyor olmasıdır. “Komplo teorisi alıcı buluyor” yaklaşımı, siyasi iktidarın “halka karşı samimiyet” boyutu itibariyle çok çok sorunlu. Bir gün asıl “samimiyet sorgulaması” yapılırsa işte o zaman yandı gülüm keten helva noktasına gelinmiş olacaktır.
Yazarlar
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUMuhalefet barış sürecinde yer alacak mı? 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasCHP artık iktidar alternatifi mi 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGazze’nin tarihe düştüğü kayıt, dünyaya verdiği ders 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURNetanyahu’nun üstadının yolu İstanbul’a nasıl düşmüştü? 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKendi halkına cihad ilan etmiş bir Diyanet İşleri Başkanı 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunSuyun akışı ya da meramı barış olmak 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCan Atalay 'komisyon' üyesi olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuKomisyon ve SDG… 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer Tahincioğluİnsanlığa karşı suç için “Hitler” kriteri: Bombayla öldürülen, yaralanan insanlar “mağdur” sayılmadı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRHer yangın yeni ihale demek... Beslenme sırası felaket tüccarlarında: Tomruğa hücum! 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Türkiye’yi Sarsan Bir Yıl… 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYeni çözüm süreci 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGECibuti Başkonsolosu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞ“Terörsüz Türkiye (!!!)” Komisyonu aritmetiği ve CHP 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilNeden gelişmiş bir ülke değiliz? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERPatrona hediye gibi kanun, işçiye erteleme 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezKuznets Eğrisi Hipotezi ve Türkiye 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDört Tarz-ı Siyaset 31.07.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKomisyon oturumları canlı yayınlansın 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUN“Siz de Çekoslovakyalılaştıramadıklarımızdan mısınız?” 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİOrmanlarımızı kim mi yakıyor? 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
17.07.2025
13.07.2025
11.07.2025
9.07.2025
29.06.2025
10.06.2025
5.06.2025
22.05.2025
18.05.2025
13.05.2025