Ahmet TAŞGETİREN
14 Haziranda Cumhurbaşkanı Erdoğan yeni ABD Başkanı ile ilk defa yüz yüze gelecek. Bu, en son TRT mülakatındaki sözlerine de yansıdığı biçimde bizzat Erdoğan tarafından garipsenen bir durum. “Bunca müttefikiz, daha önceki -Bush, Obama, Trump- ABD liderleriyle iyi ilişkiler kurduk, Biden’la ilişkiler çok sıcak değil, bakalım 14 Haziran’da ne olacak?” mealinde sözler biraz kırgınlığı ifade ediyorsa, biraz da endişeyi yansıtıyor.
Cumhurbaşkanı adına bu mesafeli Amerikan tavrına karşı nasıl bir dil oluşturulacağı konusu önemli. Belli ki üzerinde çalışılıyor.
Bazı ipuçları gözleniyor.
Bir kere, genel iktidar ve iktidar medyası dilinde içeride, “ABD’ye kafa tutan ve tüm mazlumların hamisi lider profili” tercih ediliyor. Bunun etkili olduğuna, kitlelerin böyle bir lider profilini sevdiğine inanılıyor. Zaten Amerika Tayyip Erdoğan’a tepkili değil mi, onu devirmeye çalışmıyor mu, FETÖ darbe girişimi Amerikan markalı değil mi, Amerika bölge ülkelerini İran’dan sonra -belki İran’dan daha tehlikeli gördüğü- Türkiye’ye karşı örgütlemeye çalışmıyor mu, Sedat Peker’in Dubai’den yaylım ateşine soyunmasının arkasında da Amerika’dan şüphelenmek gerekmiyor mu, “Beka sorunumuz” Amerikan tehdidi ile ilgili değil mi, Amerika Türkiye’nin güçlenmesinden ve yeni bir güç oluşturuyor olmasından rahatsız değil mi….. öyle ise, Amerika’nın tehditlerine aldırmadan hatta ona kafa tutarak yola devam.
Şu çizdiğim tablo içerdeki dil. Amerika bu ise, gerçekten de ona müttefik falan denmez. Hatta “düşman” muamelesi yapılmıyorsa, köprüleri tamamen atmamak için olabilir.
Biden’ın seçilmesinden bu yana gözlenen tam bu değil. Bir kere telefon beklendi. Trump’ın o rezil mektubuna rağmen liderler seviyesinde karşılıklı temas imkanı arzulanan bir şeydi. 3 ay sonra bir telefon geldi, onda da ertesi gün “soykırım”la suçlama yapılacağı bilgisi veriliyordu. Bu çok rahatsız ediciydi. 14 Haziran’daki yüz yüze görüşme de bu atmosferde mi geçecekti?
ABD hala üst düzey bir ABD yöneticisini Türkiye’ye göndermiyordu. Hazırlık temasları çerçevesinde gele gele ABD Dışişleri Bakan yardımcısı gelmişti. Evet, Amerikan tarafında mesafe çıplak gözle görülecek kadar açıktı.
Bu görülmesine rağmen, Cumhurbaşkanlığı çevresinin medyaya yansıyan dili, uzlaşma zemini oluşturmaya yönelikti. Amerika’ya Türkiye’nin önemi hatırlatılıyor, Türkiye ile iyi ilişkinin Amerika’nın çıkarına olduğu belirtiliyordu.
1 Mart 2003te TBMM’de ABD’nin geçmesini çok arzuladığı tezkerenin reddedilmesi hadisesinden yola çıkarak bir şeye daha dikkat çekiliyordu. Mesela başından beri iktidara adanmış bir yayın çizgisi izleyen A Haber, Tayyip Erdoğan’ın o tezkerenin geçmesini istediğine, ancak Abdullah Gül ve arkadaşlarının el altından tezkerenin reddini sağladığına dair bir analiz yayınlamıştı. “Abdullah Gül sessiz ve derinden giderdi, sinsiydi. “
Bu arada bu meydan okuyucu politikanın bir yerinde Stratejik Derinlik yazarı “İslamcı Ahmet Davutoğlu”nun rolünün bulunduğunu kaydetmek de ihmal edilmiyordu.
Bu dilin iki türlü hedefi olabilirdi:
Bir: Ak Parti bünyesinde bir zamanlar Amerikan karşıtlığı olmuşsa, bu, dışardan uzlaşmacı görünen Abdullah Gül ve arkadaşlarının marifetiyledir. Böyle bir dil ABD nezdinde Erdoğanı hedef olmaktan çıkarma amacı taşır.
İki: Şu anda o grup Ak Parti dışındadır, Abdullah Gül’ün inisiyatifinde kurulan Ali Babacan’ın DEVA Partisi’nde örgütlenmiş, Davutoğlu da Gelecek Partisi’ni kurmuştur. Dolayısıyla ABD tavır alacaksa onlara karşı tavır almalıdır.
Bu dil ABD’yi ne kadar etkiler bilinmez. Gül’e, Babacan’a ve Davutoğlu’na karşı notlar düşülse bile, bu, Tayyip Erdoğan’ı ABD nezdinde yeniden akredite eder mi, tartışılır. Ama bu tavırda, ABD nezdinde prim yapmak için dünkü yol arkadaşlarını kurban vermek gibi bir görüntü nettir.
ABD nezdinde yeniden akredite olmak ile ABD’ye kafa tutuyor olmak hususunun kitlelere birlikte satılması sorunu genelde iktidar cenahında -kolay bir sorun- olarak görülür.
Burada tabii, bu son dilin ABD’de nasıl bir karşılık bulacağı meselesi önem kazanıyor. “Mesafeli dil, Erdoğan ve ekibini etkiledi, dillerini değiştirdi, ekonomileri de zorda, öyleyse bu soğuk iklimde devam” mı, yoksa, “madem onlar iletişim arıyorlar, Türkiye önemli ülke, Erdoğan üzerinden bölgeye yatırıma devam” yaklaşımı mı?
Tabii bir mesele de, iktidarla ortak görüntü veren Bahçeli ve Perinçek dili ile ortaya çıkıyor: Şu an ABD ile ilişkilerde zehir - zemberek bir dili benimseyen iktidarın bu iki destekçisini, ABD nereye koyar? Erdoğan Biden’la görüşmede onları nereye koyar? Böyle bir bilmece de var.
Yazarlar
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUMuhalefet barış sürecinde yer alacak mı? 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasCHP artık iktidar alternatifi mi 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGazze’nin tarihe düştüğü kayıt, dünyaya verdiği ders 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURNetanyahu’nun üstadının yolu İstanbul’a nasıl düşmüştü? 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKendi halkına cihad ilan etmiş bir Diyanet İşleri Başkanı 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunSuyun akışı ya da meramı barış olmak 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCan Atalay 'komisyon' üyesi olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuKomisyon ve SDG… 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer Tahincioğluİnsanlığa karşı suç için “Hitler” kriteri: Bombayla öldürülen, yaralanan insanlar “mağdur” sayılmadı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRHer yangın yeni ihale demek... Beslenme sırası felaket tüccarlarında: Tomruğa hücum! 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Türkiye’yi Sarsan Bir Yıl… 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYeni çözüm süreci 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGECibuti Başkonsolosu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞ“Terörsüz Türkiye (!!!)” Komisyonu aritmetiği ve CHP 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilNeden gelişmiş bir ülke değiliz? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERPatrona hediye gibi kanun, işçiye erteleme 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezKuznets Eğrisi Hipotezi ve Türkiye 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDört Tarz-ı Siyaset 31.07.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKomisyon oturumları canlı yayınlansın 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUN“Siz de Çekoslovakyalılaştıramadıklarımızdan mısınız?” 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİOrmanlarımızı kim mi yakıyor? 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
17.07.2025
13.07.2025
11.07.2025
9.07.2025
29.06.2025
10.06.2025
5.06.2025
22.05.2025
18.05.2025
13.05.2025