Cafer Solgun
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin, İmralı’da tecrit uygulamasının sona erdirilmesiyle Öcalan’ı parlamentoda DEM Partisi grubunda PKK’ye “silahlarınızı bırakın” çağrısı yapmaya davet etmesi, doğal olarak gündeme damgasını vuran bir gelişme oldu.
MHP’nin domine ettiği siyasi yelpazenin milliyetçi kategorisindeki diğer partilerin “fırsat bu fırsattır” dercesine ellerinde urganlarla arz-ı endam etmeleri bir yana bırakılacak olursa, tepki ve yorumlar genellikle “olumlu” idi. Kuşkusuz “Bu kadarını beklemiyordum” şaşkınlığıyla beraber…
Gerçekten de PKK lideri Abdullah Öcalan ve İmralı’daki diğer mahpuslar üzerinde uygulanan katı tecrit uygulamasından vazgeçilmesi, “terörün bittiğini ilan etme” şartına bağlanmış olsa da parlamentoda DEM grubuna hitap etme imkanı tanınması, “umut hakkı” bağlamında serbest bırakılma ihtimalini düşündürmesi, ilginç ve şaşırtıcı idi.
Aslında Bahçeli’nin Erdoğan’ın da açık desteğiyle yaptığı çıkışın ardından tecrite son verilip Öcalan’a bir biçimde kamuoyuna hitaben görüşlerini açıklama imkanı tanınması, bu gelişmenin “doğal” olarak akla getirdiği bir adım olurdu. Önceki yazımda değinmiştim: “… Acaba Öcalan devletin seçtiği bir gazeteciler grubunun önüne çıkarılıp bir ‘basın toplantısı’ ile mi çağrı yapacak? Uzun süre sonra avukatlarıyla görüşmesine izin verilip avukatları üzerinden mi örgüte çağrı yapacak? Yoksa bu işi bir ‘akil’ heyeti aracılığıyla yapmak mı daha etkili olur?”Ama Öcalan’ın parlamentoda konuşturulmasından söz edilmesi, gerçekten de “sürpriz” idi: bu, gerçekleşmeyecek olsa bile ve sırf Bahçeli’nin ağzından dile getirildiği için…
DEM Parti bu “açılım” karşısında önce kısa bir süre kontrpiyede kaldı ama neticede desteğini açıkladı. Hukukçular “umut hakkı” ve ev hapsi, açık cezaevi gibi olasılıkların gerçekleşmesi için ne tür yasal düzenlemeler yapılması gerektiğini araştırmaya, tartışmaya koyulmuşken eski Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı Gültan Kışanak, siyasilerin “el yükseltiyorum” polemiklerine katkı koyarak, “Belki 29 Ekim Cumhuriyet’in ilan edilişinin yıl dönümü vesilesiyle Öcalan’ın sesini duyabiliriz” dedi.
Benim aklımndan geçen de buydu doğrusu. Devlet tarihler, simgeler, semboller konusunda öteden beri “takıntılı” bir hassasiyete sahip. 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı vesilesiyle Öcalan’a daha önce defaatle dile getirdiği “silahlı mücadele miadını doldurdu” açıklamasından farklı olarak örgütü lağvetme açıklaması yaptırmayı, “tarihi” bir gelişme olarak planlamış olabilirlerdi pekala: “Son Kürt isyanı da böyle bitti” türü manşet ve anonslar eşliğinde…
Aslında bu haftaki yazımda, maalesef diyerek içerisine girilen yeni sürecin çok da “düz” bir hat izlemeyeceği, “tecrite son” kampanyası yapan PKK’nin Öcalan’ın olası bir “radikal” çağrısına cevaben hemen “başüstüne!” pozisyonu almasının zor olduğu üzerinde duracaktım. Tabii ki görebildiğim, çözümleyebildiğim nedenleriyle birlikte. TUSAŞ’a yönelik saldırı, yanılmayı tercih edeceğim bu öngörüyü doğruladı.
Aynı gün, KCK yöneticilerinden gelen açıklamalarda öne çıkan, “Silahlı güçlerimizi çekmeye İmralı değil biz karar veririz, demokratik çözüm tamam ama yaş tahtaya basmayız” vurgusu da sürecin “düz” bir hatta ilerlemeyeceğini ortaya koyan diğer bir faktör idi.
Bu arada TUSAŞ’a yönelik saldırının ardından Türk Silahlı Kuvvetleri, Irak ve Suriye’de çok sayıda hedefi yoğun biçimde bombaladı. Bombardıman esnasında sivil yerleşim birimlerinin de vurulduğu, sivil kayıpların olduğu iddiaları var. BRICS zirvesinden dönen Erdoğan’ın İstanbul’da topladığı Güvenlik Zirvesi toplantısından sonra yapılan açıklamada da, “Sınırlarımızın ötesinde teröristan kurulmasına asla müsaade edilmeyeceği” şeklinde ifadelere yer verildi.
Bu ortamda barış üzerine konuşmak, sanılanın aksine her zamankinden daha gerekli ve önemli.
***
Meselenin “karmaşık” niteliği, sahici ve kalıcı bir barış sürecinin hayata geçirilmesinde, kuşkusuz öncelikle tarafların “riskleri” göze alarak net bir tavır ve duruş sahibi olmasını gerekli kılıyor. Öte yandan tarafların tavır ve duruşlarını belirlemelerine şu veya bu düzeyde, doğrudan veya dolaylı biçimde etki eden başka aktörler de var.
Kaygan, girift ve çıkarları içiçe geçmiş, değişken ve bir konuda “müttefik” olanların bir başka konuda açık veya örtülü “karşıt” pozisyonlar aldığı bir zemin söz konusudur. Basitçe ve ana hatlarıyla özetlemek gerekirse, şöyle:
> Gazze’yi sivil asker ayrımı gözetmeden yok etmeye çalışan saldırganlığının kapsamını Amerika’nın da desteğiyle Hizbullah (Lübnan) ve İran’ı, Suriye’yi de içine alacak biçimde genişleten İsrail bu tabloda nerede durmaktadır?
> İsrail ve Amerika’nın hedefindeki İran, Bağdat hükümeti ve Irak Kürdistanının bir kesiminde (Süleymaniye) etkilidir ve Türkiye’nin burada sürdürdüğü operasyonlardan çok da hoşnut değildir. Çünkü kendi iç durumu ve dengeleri bir yana, Türkiye’nin bir Kürt sorunu olmasında politik ve stratejik çıkarları vardır…
> ”Dün” kadar yakın bir geçmişte Türkiye’nin hesaplarını “devrilecek” üzerinden yaptığı Esad ve Şam rejimi, bir yandan Türkiye’nin Rojava’ya yönelik operasyonlarından SDG’nin gücünün kırılması açısından memnundur ama öte yandan da kendi egemenliğinin tartışma konusu olması nedeniyle de rahatsız…
> Amerika’nın, omurgasını PYD ve YPG’nin oluşturduğu SDG’nin Rojava’daki fiili özerkliğini desteklediği malum. Aynı Amerika, bugüne değin PYD’nin PKK ile ayrışması, farklılaşması, kendi başına bir güç olması yönündeki çabalarından bugüne değin umduğu sonucu elde edemedi. Bu yönüyle Amerika ile NATO üyesi ve müttefiki Türkiye, PKK konusunda “müttefik” ama Rojava konusunda “karşı karşıya” bir pozisyonda durmaktadırlar…
Sürecin düz bir hat izleyerek sonuçlandırılmasının müşkülatı biraz da basitleştirerek anlattığım/özetlediğim bu tabloyla ilgilidir…
***
Bu devirde, silahlı mücadele, terör, şiddet, adına kim ne derse desin ve madalyonun diğer yüzündeki devlet şiddeti, baskılar, yasaklar, inkar, güvenlikçi politikalar, “son terörist öldürülünceye kadar” siyaseti, tarihi ve toplumsal kökleri bulunan hiçbir sorunu “çözmeye” muktedir değildir. Bastırabilir, sindirebilir, geriletebilir ama çözemez. Bastırılan sorun, bir şekilde yeniden ortaya çıkacaktır, çözüm isteyecektir. Kürt sorununun Türkiye bağlamındaki kısa hikayesi budur…
Şunu da vurgulamalıyım: Şiddet, günümüz şartlarında sorunun çözümü şöyle dursun aksine çözümsüzlüğüne, çözümsüzlüğün daha da ağırlaşmasına, çözümsüzlükten medet umanların kötücül hesap ve emellerine hizmet etmektedir.
Barışa dair, sorun ve sıkıntıları olsa da başka yöntem ve araçlarla mücadele etmek imkanı varken şiddet kullanmak, barış ve çözüm konusundaki meramınızı en hafif tabirle tartışmalı kılar.
Abdullah Öcalan önceki gün yeğeni ve DEM Parti milletvekili Ömer Öcalan ile görüştü. Görüşmenin ardından yeğen Öcalan’ın açıklamasından öğreniyoruz ki Öcalan, “Koşullar oluşursa bu süreci çatışma ve şiddet zemininden hukuki ve siyasi zemine çekecek teorik ve pratik güce sahibim” görüşündedir.
İktidar partisinin medyadaki sözcülerinden Abdülkadir Selvi, bunun Öcalan’a tanınan “son şans” olduğunu yazdı.
Oysa meselemiz “şans” değil, nihai bir barış inşa etmeye yönelik irade ve kararlılık meselesidir. Barış ihtimalini kana boğan kim ve hangi taraf olursa olsun, altında kalacağı tarihi bir vebal yüklenmiş olacaktır.
Cicero’nun ünlü sözüdür; “En kötü barış, en haklı savaştan daha iyidir.”
Söz konusu olan gerçekten bir “süreç” ise eğer, irade ve kararlılığını sınayan olaylar, gelişmeler karşısında sağlam durmak gerektir…
Yazarlar
-
Umur TALUİnsan hiç üzülmez mi… utanmaz mı hiç? 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUEski bir anıdan günümüzde yaşananlara çıkartılacak ders 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇ“İçerde Nutuk, dışarda Kur’an!” 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZCumhurbaşkanı’nın ittifak çıkışı ve silahsızlanma sürecinin gölgesinde muhalefet 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağacı taşımanın suç olduğu ülke: Portekiz 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR103 kişinin ölümündeki suçu sahte belgeyle gizlediler 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEKim bu Ümmet? 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasi meşruiyet ve matematik 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRSiyaset çıkar, itibar, zenginleşme aracı olmadığında… 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURKutuplaşmanın son mağduru; CHP’nin ilk imam hatip müdürü Celal Hoca 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilÖtekileştirmek Ve Ötekileştirdiklerimizle Yüzleşmek – “Kürt Sorunu”na Alternatif Bir Bakış 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKardeşinin cenazesine gidememek 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENKürtler, Türkler ve Araplar 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolOrta Doğu’da İsrail tehdidi 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer Solgun“Geri zekalıya anlatır gibi” 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim Kirasİslamcılık ve post-İslamcılık ve modernizm ve milliyetçilik 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuErdoğan’dan tarihi itiraf… 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYABeşiktaş düzene karşı çıktı: Sessiz devrimin adı olacak 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerULUSAL KİMLİK DAVASI 18.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRSÜRECE DOĞRU TUTUM 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTaşıyıcı koalisyonlar ve ormanın içindeki CHP 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Öcalan’ın Önerisi… 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİREN“Kutup başı” 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYBırakın ömür boyu otursunlar o koltuklarda 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim Kahveciİşsizlik Vergisi… 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluCoğrafyanın kader olmadığı ülke... 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanZenginin malı züğürdün çenesi: Bu tekneler neden yanıyor? 15.07.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHepiniz oradaydınız be-2 15.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYATarihi Anlamak, Yargılamak Değil; TKP ve TBKP, Yasallık, Yenilenme ve Kürt Özgürlük Hareketi Üzerine 15.07.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNGeri Dönüşsüz Yol 15.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanPKK silahları yaktı acaba şehre de demokrasi gelir mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanSoykırım ekonomisini ifşanın bedeli 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIK11 Temmuz’dan sonra sıra neye geldi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKMutlular, kızgınlar, endişeliler: Kürt sorunu nasıl çözülecek? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞErdoğan’ın imkânsız hayali: Suriye’de Rojava’yı Türkiye’de CHP’yi kendi kaderine terk etmeye razı bi 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞTARİHSEL “TKP’NİN TARİHİ” YAZILMALI… 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRYeni süreç, yeni stratejiler: İktidardaki çatlaklar ve çelişkiler muhalet için tuzak mı, yoksa fırsa 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENKürt ulusunun kavgasında bir sosyalist lider 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünTürkiye kazandı… 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayDış borç ve sosyalist kemer sıkma 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNBundan sonra top devletin sahasına geçiyor 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYüz yıllık düğümü çözme yolunda cesur adım Devlet Bahçeli’den geldi 13.07.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
11.07.2025
6.07.2025
30.06.2025
20.06.2025
15.06.2025
1.06.2025
23.05.2025
10.05.2025
27.04.2025
19.04.2025