Demokrasi ve hukuktan uzaklaştıkça ekonomi kötüleşti ama halkın yoksullaşması bile ekonomi ve hukuka dönüşe zorlamadı. Belki iktidarın, saflarına yeni bir ortak daha katarak kaybettiği oyu telafi etme ihtiyacı buna zorlayabilir mi?

Çünkü bazı anketler, Terörsüz Türkiye sürecinin vaatlerini iktidarın yerine getirmesi ve dolayısıyla Öcalan'ın taleplerini karşılaması hâlinde DEM seçmeninin nasıl davranacağını ölçüyor.

Meselâ, DEM'in Cumhur İttifakına katılmasına seçmeninden vize çıkar mı?

Sonuçlar, en azından iktidarın oy kaybını tamamlayacak bir destek eğilimine işaret ediyor.

İktidarı teşvik etmeye yetmez mi?

Gördüğüm son anket; her iki DEM seçmeninden birinin, Öcalan'ın talepleri karşılanırsa Cumhur İttifakına itiraz etmeyeceğini gösteriyordu. Bence iktidarı motive etmeye yeter.

Nitekim terörü bırakma karşılığında "demokratik toplum" sözünü tutmaya dönük bazı alâmetler de belirdi.

Gelin, alt alta yazıp toplayalım. Bakalım, bu karşıdan gelen, herkes için demokrasi ve hukuka benziyor mu?

Meclis resepsiyonunda MHP'nin hukuk kurmayı Feti Yıldız’a, 8 Ekim’de AİHM’in kesinleşecek Selahattin Demirtaş kararı soruldu.

AİHM, Demirtaş'ın tutukluluğunun hukuki değil siyasi olduğuna ve tahliyesine, bir kez daha karar vermişti. O yeni değildi ama MHP'li Yıldız'ın cevabı değişmişti, beklenmeyecek ölçüde yepyeni bir karşılık verdi.

Feti Yıldız, Anayasa'ya göre AİHM kararlarının bağlayıcılığını ve uyma mecburiyetini hatırlattı. Demirtaş'la ilgili bir şeyler yapılması gerektiğini söyledi.

Yani MHP, Demirtaş'la ilgili AİHM kararlarına Anayasa gereği artık uyulmasını istiyor. Tanımama, uymama, saygı da duymama tavrında radikal bir değişiklik söz konusu. Etkisi bugün görülecek.

Kendi insanımıza sağlanacak adâletin, siyasi müzakerelere bağlanması değil ama geç de olsa Anayasa'ya uyma zorunluluğunun hatırlanması, Demirtaş için hukukun üstünlüğüne dönülmesi sevindirici.

Ancak Demirtaş tek örnek değil. Osman Kavala, Can Atalay ve benzerleri için de Anayasa Mahkemesi, AİHM kararları var. Onlara uymak da Anayasa gereği.

Vaktiyle bu mecburiyeti söyleyenlere neler dendiğini hadi bıraktık bir kenara. Adamına ve siyasi ihtiyaca göre hukuk uygulanırsa ona hukuk düzeni denir mi?

ÖCALAN'IN İSTEDİĞİ DEMOKRASİ HUKUKU KİME?

İkinci bir gelişmeyse şu; DEM Heyeti, Öcalan'la görüşüp yeni bir mesaj getirdi.

"27 Şubat açıklamasında belirttiğimiz, sürecin gelişmesinin siyasi ve hukuki gerekliliklere bağlı olduğu cümlemizin arkasındayız" vurgusu öne çıkıyor.

DEM ve Eş Başkanı Hatimoğulları, anlamını açıkladı.

Öcalan, "hukuksal gerekliliklerin doğru ve bütüncül bir bakış açısıyla tespit edilerek hayata geçirilmesini" bekliyor. Meclis Komisyonu ve başka kesimlerle görüşerek daha fazla gecikmeden "demokratik müzakere" başlatmayı istiyor.

Özgür çalışabilmesi, sürecin yürümesi için "Umut Hakkı ile TCK, TMK ve yerel yönetimler yasası"nda değişiklikler gerekliyken "kayyum yasası lağvedilmeli"ymiş. Net ve ivedi olarak.

Anlaşılacağı gibi Öcalan, oyalamadan ve gecikmeden şikayetçi. "Cumhuriyetin yeni yüzyılının barış ve demokrasi hukuku üzerine kurulması gerektiğini" ifade ediyor.

Öyleyse... Bu yüzyılda birinci, ikinci, üçüncü sınıflara ayrılan kompartımanlar mı olacak? Yahut DEM'e açılacak kompartımanda CHP ve diğer muhalefete de yer ayrılacak mı?

Geliyoruz üçüncü gelişmeye...

Cumhurbaşkanlığı Başdanışmanı Uçum; X'teki son Pazar Yazısı'nda Meclis Komisyonu'nun Öcalan'la görüşmesini savundu. Bunu, DEM'in "demokratik siyasetle bütünleşmesi"ne katkı sağlar diye gerekçelendirdi. Ve dağdan gelecek PKK'lıların "topluma entegrasyonu"na katkı...

Peki DEM, demokratik siyasetle illa belli bir ittifaka girince mi bütünleşecek? Demokratik siyasetle bütünleşmeden kastı ne, ittifak şartı mı var?

Kısacası, bazı alâmetler belirdi ama karşıdan gelen, herkes için demokrasi ve hukuk mu, hâlâ belirsiz.

Ekonomide şahlanma miladı gibi, demokrasi ve hukuka dönüş umutları da yaklaştıkça bizden uzaklaşmaz umarım.