Doğan AKIN
ABD'de yaşayan Balkan kökenlilerin Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı (GYV) aracılığıyla yaptığı davete katılan gazetecilerin Pensilvanya'da Fethullah Gülen ile buluşmaları birçok iddiaya konu oldu.
İddiaların Prof. Mehmet Altan üzerinde yoğunlaşan (el öptü, ateşli konuşmalar yaptı, Gülen'in yumruğunu masaya vurmasını istedi, kanapede oturan Gülen'in karşısında yerde oturdu v.s.) bölümü, mesleğimiz açısından önemli bir manipülasyon – dezenformasyon örneği olarak hatırlanacak. Zira Pensilvanya'daki buluşma için Altan'a atfen öne sürülen iddiaların tamamının yanlış olduğu anlaşıldı.
Gerçek Gündem internet sitesindeki yazılarında bu yanlışlara düşen, gelen açıklamalar üzerine Altan'a ilişkin iddialarını önemli ölçüde geri çekmek durumunda kalan isim Barış Yarkadaş'tı. Yarkadaş'ın, Mehmet Altan'ın Gülen'in elini öptüğü iddiasının doğru olmadığı ortaya çıkınca bu kez “el etek öpercesine davrandığını” yazması, bu ülkede gazeteciliğin temel sorunlarından birini bir kez daha karşımıza koyuyor. Yazısında geçirdiği “Yıllardan bu yana 'Birey, birey, birey...' diyen ve ensemizde boza pişiren Mehmet Altan bu tabloya ne diyor? Cumhuriyet'in 'seçkinlerin ve elitislerin rejimi olduğu''nu söyleyen Altan, 'eşit olmamayı' içine nasıl sindiriyor” türündeki ifadelerle Altan'a karşı ideolojik pozisyonunu ilan eden Yarkadaş, doğru olmadığı ortaya çıkan iddialarını geri çekerken de bu pozisyonunu koruyor. Ve bu nedenle gerçeklere değil, doğru olmayan iddialarla mağdur ettiği Prof. Altan'a karşı yanlışlara sadakat gösterdiği bir noktaya sürükleniyor.
Gazeteciler için hiçbir görüşün gazetecilikten öncelikli olamayacağını bir kez daha hatırlatarak devam edelim.
Yarkadaş'ın yazısında dile getirdiği diğer nokta ise, Fethullah Gülen'in yaklaşık bir saat süren sohbet sırasında Başbakan'a ve hükümete yönelttiği eleştirilerdi.
Gülen'in, “yazılmamak kaydıyla” yapılan ve Altan'ın yanı sıra Mahmut Övür (Sabah), Erkam Tufan Aytav (GYV), Yavuz Oğhan (Radikal), Ekrem Dumanlı (Zaman), Amberin Zaman(Taraf) ve Ardan Zentürk'ün (Star) katıldığı bu sohbette barış süreci ve Başbakan Tayyip Erdoğan'ın bazı tavırları konusunda duyduğu bazı kaygıları esirgemediği anlaşılıyor.
Aldığım bilgilere göre, sohbet sırasında Gülen'e, “Türkiye'de hâlâ bir darbe olabileceğine inanıp inanmadığı” da soruluyor. Gülen'in bu soruya verdiği cevap, Mart 1999'dan beri yaşadığı ABD'den Türkiye'ye neden dönmediği sorularına verdiği cevapları da teyit eden bir içerik taşıyor.
Erdoğan çağırmış, Gülen 'Dönemem' demişti
Başbakan Tayyip Erdoğan'ın, geçen yıl haziran ayında, Gülen cemaatinin organize ettiği 10. Türkçe Olimpiyatları'nda yaptığı çağrıyı hatırlayın. 14 Haziran 2012'deki o törende Erdoğan,“Kardeşlerim, gurbet hasrettir. Hasret bedeli çok ağırdır, faturası çok ağırdır. Biz, gurbette olup, şu vatan topraklarının hasreti içerisinde olanları aramızda görmek istiyoruz. Diyoruz ki, bu sıla hasreti artık bitmelidir, bitsin istiyoruz. Gurbeti bir kenara, hasreti bir kenara bırakalım, diyorum”sözleriyle Gülen'e “Türkiye dön” çağrısı yapmış ve salondan büyük bir alkış almıştı.
Erdoğan'ın çağrısına Gülen'in verdiği cevabı da hatırlayın. Fethullah Gülen, Türkiye'ye dönerse “rövanş peşinde koşanların” devreye girebileceğini, idarenin ve kendisinin başına “dert açılabileceğini” açıkça duyurduğu o cevapta, özetle şunları söylemişti:
“Şimdi bunu hemen söyleyeyim, orda o (Erdoğan) kendine yakışanı yaptı. Fakat o ilk değil, onu söyleyeyim. Sayın Cumhurbaşkanı da, o da açıktan açığa dedikleri de oldu, bir vasıta ile bana ulaştırdıkları da oldu, söyledikleri de oldu. Ricali devletten daha başkaları da kendilerine yakışan o civanmertliği her zaman sergilediler. Ben defaatla duydum... Artık Türkiye'ye gelme zamanı değil mi, filan dediler. (...)
Şimdi onlar davet ederler, gel derler normal. Millet de onlar davet etmeleri lazım geliyor gibi onlara bakabilirler ve nitekim zannediyorum orada alkışın ritmi, dozu biraz yükselince de herhalde öyle bir talep imajı aldı sayın Başbakan.
Halk da öyle diyebilir yani onlar çağırdığı zaman çağırmasalar ben gidemem, Türkiye emin, böyle güvenlikli bir yer değil, dolayısıyla başıma gaile açarım, dert açarım başıma. Arz edeceğim şeyler böyle yakışıksız şeyler olabilir de. Ben hiç bir zaman böyle başıma dert açacağım mülazası yaşamadım yani.
“Fakirin bileceği şey gittiğimde oraya birileri, işin rövanşı peşinde koşan birileri, bazı müesseselere zarar vermek suretiyle idareyi zor durumda yüzde bir ihtimalle bırakacaklarsa şayet, Türkiye'deki olumlu şeylerde bir duraklama olacaksa şayet, ben bir müddet daha ömrüm vefa ederse burada kalmayı, ülkeme, milletime, ülkemde olan o şeylere zarar vermemek için daussıla deyip sıla sevdasıyla kahve içtiğim kahveleri bile böyle hatırlayarak ve sonra ondan kaçarak burnumun kemikleri sızladığı anda ondan uzaklaşarak burada kalacak, yaşayacağım."
Güç zehirlenmesi ve darbe sorusu
Yani Gülen, geçen yıl, Türkiye'yi hâlâ “emin bir yer” olarak görmediğini dile getirdi.
Pensilvanya'daki son sohbette, Gülen'in Türkiye'de sıkıntıların olduğunu, ancak güzel şeyler de yaşandığını söylediğini anlıyoruz. Barış sürecinin önemini teslim ettiğini, ancak PKK'nın tek aktör olmadığı, süreçte diğer aktörlere de dikkat etmek gerektiğini dile getirdiğini öğreniyoruz.
Gülen, Türkiye'de iyi şeyler olduğunu söyledikten sonra kaygılarını da kayda geçirirken, Başbakan Erdoğan'a gönderme olarak değerlendirilen “Türkiye'de güç zehirlenmesi yaşandığı” ifadesini kullanıyor. Yarkadaş'ın yazısında geçen bu ifadenin doğru olduğunu söyleyebiliriz.
Nitekim, SkyTurk360'da çarşamba akşamı Murat Sabuncu ile birlikte sorularımızı yanıtlayan Prof. Mehmet Altan da, sohbetin yazılmamak kaydıyla yapıldığını belirterek kullanılan ifadelere girmedi, ancak Gülen'in “iktidara yönelik eleştiri ve kaygılar dile getirdiğini” söyledi.
Evet, Gülen sohbet sırasında “Türkiye'de hâlâ bir darbe olabileceğine inanıp inanmadığı” sorusuna da muhatap oluyor. Fethullah Gülen bu soruya, Türkiye'ye dönmeme kararını gerekçelendirirken dile getirdiği görüşleri koruduğunu belli eden önemli bir cevap veriyor:
“Her şey rölantide!...”
http://t24.com.tr/yazi/fethullah-gulen-turkiyede-yine-darbe-olur-mu-sorusuna-ne-cevap-verdi/6669
Yazarlar
-
Vahap COŞKUNÇözüm Sürecinin Hukuki Mutfağı 22.07.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUBu kadar “kötülük”ten “iyi” bir şey çıkar mı? 22.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİDağlar ve tüneller 22.07.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEAltan Öymen 22.07.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKKürt açılımının toplumsal meşruiyeti nasıl artar? 21.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞOPERASYONLARIN ARKASINDA ABD Mİ VAR? 21.07.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANTartışmayı kazanmaktan önce becermek gerek 21.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluDevlet, başta dürüst olmazsa sonra kimseyi inandıramaz 21.07.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanSuriye tiyatrosunda üçüncü perde 21.07.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIR“Türk-Kürt-Arap kardeşliği” Orta Doğu’ya dönük yeni bir hamle mi, yoksa yeni toplumsal meşruiyet ara 21.07.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞErdoğan, temel saflaşmanın eksenini 10 yıl sonra bir kez daha değiştirmeye çalışıyor: ‘Millîlik’ yer 21.07.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNVahşetin idaresi! 21.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTarih, milliyetçilik, muhafazakarlık 21.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYASelahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ’ın Tutukluluğunun Devamı Siyasi Bir Karardır: 21.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEMurat Çalık’tan halkın payına düşenler 21.07.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU‘Terörsüz Türkiye’ başarılı olsun isteniyorsa… 21.07.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağacı taşımanın suç olduğu ülke: Portekiz 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasi meşruiyet ve matematik 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKardeşinin cenazesine gidememek 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇ“İçerde Nutuk, dışarda Kur’an!” 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim Kirasİslamcılık ve post-İslamcılık ve modernizm ve milliyetçilik 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYABeşiktaş düzene karşı çıktı: Sessiz devrimin adı olacak 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENKürtler, Türkler ve Araplar 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilÖtekileştirmek Ve Ötekileştirdiklerimizle Yüzleşmek – “Kürt Sorunu”na Alternatif Bir Bakış 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURKutuplaşmanın son mağduru; CHP’nin ilk imam hatip müdürü Celal Hoca 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZCumhurbaşkanı’nın ittifak çıkışı ve silahsızlanma sürecinin gölgesinde muhalefet 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRSiyaset çıkar, itibar, zenginleşme aracı olmadığında… 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer Solgun“Geri zekalıya anlatır gibi” 19.07.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
1.09.2020
2.04.2020
28.10.2019
2.02.2018
20.06.2018
1.02.2018
5.02.2018
24.04.2018
19.02.2018
24.01.2018