Elif ÇAKIR
Bu köşeyi okuyanlar adalet, hukuk, insan hakları, demokrasi ve artık ekonomi gibi ülkemizin can yakıcı sorunları karşısında zaman zaman iktidar siyasetçilerinin büründükleri ölüm sessizliklerini sorguladığımı bilirler.
AK Parti içinde Türk siyasal tarihimize adını “devlet adamı” olarak yazdıran, meselelere devlet adamı sorumluluğu içerisinde yaklaşan, gerek kapalı kapılar ardında gerektiğinde de kamuoyuna açık alanlarda konuşan, itiraz eden Cemil Çiçek ve birkaç ismin daha olduğunu söyleyerek haklarını teslim edelim. Ama AK Parti içindeki çoğunluk siyasetçilerin yaşanan bunca hukuksuzluk, ayyuka çıkan adaletsizler karşısında sessiz kaldıkları bir hakikat.
Bu sessizliğin nedeni duyarsız olmaları mı? Duyarsız olduklarını söylemek haksızlık olur.
Duyarsızlık değil mesele özgürlük. Konuşma, itiraz etme özgürlüğüne sahipsen konuşursun, itiraz edersin ama bu hakkını yitirenler can yakan sorunlar karşısında susmayı tercih ederler. Bu bir tercih meseledir, insan tercihlerinden ibarettir. Her tercihin artısı eksisi vardır ve bu tercihleri yaparken bunun maliyetinin ne olduğu da bilinir.
Bu sessizlik iklimini anlatan en güzel örnek AK Partili Bülent Turan’ın “Erdoğan olmasa biz AK Partili vekiller bir hiçiz” cümlesidir. Bu söz aynı zamanda AK Partinin iki dönemini ortaya koyan bir cümledir. Bütün siyasi varlığını, itibarını, bugün geldiği makamları Erdoğan’a borçlu olanlar liderlerinin yanlış politikalarını eleştiremezler. Nitekim bugün yaşanan onca hukuksuzluğa, adaletsizliğe, açıktan hukuk cinayetlerine en çok hukukçu vekillerin ses çıkarması gerekiyor ama ağız ucuyla dahi olsa itiraz olmuyor.
Yine ekonomide giden yanlışlara en çok AK Partideki ekonomist siyasetçilerin itiraz etmesi, doğruyu söylemesi gerekiyor ama ağız ucuyla dahi olsa ülke uçurumun kenarına geldiği halde kimseden ses çıkmıyor.
AK Partinin ilk dönemi böyle değildi, çünkü ilk dönem AK Partisinin fotoğrafında olanlar AK Parti sayesinde bir şey olanlar değildi, bilakis her biri bir aktördü, bilgileriyle, birikimleriyle, hayattaki başarılarıyla artı bir değerdiler. AK Parti sayesinde zenginleşmedikleri, makam mevki sahibi olmadıkları, itibar kazanmadıkları için konuşuyorlardı, itiraz ediyorlardı.
Bugün AK Partili çoğunluk siyasetçi için terazinin bir kefesinde “AK Parti sayesinde kazanımlar” duruyor, terazinin diğer kefesinde ise “vicdan ve kaybedilecek olanlar”.
Terazinin iki kefesinde duranlar tartılıyor, ölçülüyor ve işte bir tercih yapılıyor. Günün rüzgarları geçince en doğru hükmü tarih verecek.
***
Bütün bunları yazma sebebime geleyim.
MHP’nin hukukçu kurmayı Feti Yıldız uzunca zamandır ülkemizde giderek derinleşen adalet sorunlarını dile getiriyor. Bir ceza hukukçusu olan MHP’li Yıldız hukuk adamı ahlakıyla ve medeni cesaretle hukukun üstünlüğü ilkesini savunan açıklamalar yapıyor, yozlaşan yargıya hukuk ilkelerini hatırlatıyor.
20 Eylül 2022 günü sosyal medya hesabından dönemin Adalet Bakanı Bekir Bozdağ’ı ziyaret edeceğini duyurarak “İnfaz hesaplamasının gözden geçirilmesi gerektiğini sayın adalet bakanımıza bugün anlatacağım” demişti.
Nitekim o gün bugündür İnfaz Yasasını gündeminden düşürmedi, infaz yasasındaki sorunlara dikkat çeken açıklamalar yapmaya devam ediyor. İnfaz hukukundaki mevcut uygulamaların gerek hükümlüler gerekse uygulayıcılar açısından belirsizlik taşıdığına dikkat çekerek “tutuklu ve hükümlü ailelerin kolayca anlayabileceği, çoğunlukla yönetmeliklerle bırakılmayan, derli toplu bir infaz kanuna ihtiyaç olduğunu” söylüyor.
Hasta mahkumların tahliyesinin gündeme taşıdığında kendisine FETÖ hükümlüleri sorulduğunda ama, fakat, lakin demeden “hukuk evrenseldir, herkese uygulanır” dedi. (7 Ocak 2025)
Halk TV’ye yaptıkları bir haber dolayısıyla gazeteciler gözaltında alındığında sosyal medya hesabından “Haber verme sınırını aşmayan, eleştiri amacıyla yapılan düşünce açıklamaları Anayasa’nın ve Basın Kanunu’nun koruması altındadır” açıklaması yapmıştı. (30 Ocak)
İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu ve arkadaşlarının tutuklanmasının ardından şu açıklamayı yapmıştı: ‘Ceza muhakemesi, suça konu olan fiilin işlenip işlenmediği, işlenmişse failin kimler olduğu ve faille eylem arasındaki bağın ne olduğunun tereddüde yer bırakmayacak şekilde tespit edilerek eyleme uygun hangi yaptırımın uygulanacağı soruların cevaplandığı ve bu surette maddi gerçekliğe ulaşmanın hedeflendiği uzun ince bir yoldur.”
Yıldız aynı açıklamasında, yargıçlara ve iktidar medyasına Anayasa’nın 38/4 maddesi üzerinden “suçluluğu hükmen sabit oluncaya kadar kimse suçlu sayılmaz” hatırlatması yapmıştı. (29 Mart)
Kanser tedavisi gören, tutuklandıktan bir hafta önce anjiyo olan, kalbinde 6 stent taşıyan Mahir Polat için Feti Yıldız “infaz daha sonra yapılabilir, yaşam hakkı bütün hakların önündedir” demişti.
Daha pek çok açıklaması var Feti Yıldız’ın, ben hatırlatmak açısından birkaç tane örnek yazdım.
Bunlar gerçekten içinden geçtiğimiz bu iklimde medeni cesaret isteyen açıklamalar.
***
MHP’li Feti Yıldız’ın kendisiyle ilgili anlattığı hadise aslında meseleyi tam olarak ortaya koyuyor.
Ceza hukukçusu Feti Yıldız, 2018 yılında milletvekili seçildiği gün iktidar ortağı olmaları hasebiyle avukatlık bürosunu kapatmış. MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, Feti Yıldız’ın bürosunu kapattığını duyunca sebebini sormuş. Feti Yıldız genel başkanına durumu “Ben iyi bir ceza hukukçusuyum, ama iktidar ortağıyız ve siyasetteyim bundan sonra bana gelecek davalar iyi bir ceza hukukçusu olduğumdan ziyade başka beklentilerle gelecektir. Bu hem benim siyasetteki özgürlüğümü kısıtlayacak hem de bana haksızlık olacak” sözleriyle açıklamış.
Feti Yıldız’dan bunu duyduğumda şaşırdım, aslında şaşıracak bir durum yok, normali bu. Gelişmiş demokrasilerde bu zaten tartışmasız bir siyasi etik kuralı. Batı’da adalet terazisinden siyasi kürsüye geçtiğinde siyasi gücünü çıkar amaçlı kullanmamak için avukatlık bürolarını ya da başka işlerini bırakan siyasetçi örnekleri epeyce var. AK Parti içinde Feti Yıldız gibi bürosunu siyasi etik gereği kapatan kaç siyasetçi var bilmiyorum. Normal olan Feti Yıldız’ın yaptığıdır ama son yıllarda ülkemizin normal ve anormal kıstasları yer değiştirdi.
***
Siyaseti mevki makam, seçilmiş olmanın ayrıcalıkları, nüfuz ve güç aracı olarak düşünün bir kimse, hangi partide, hangi ideolojide olursa olsun, gördüğü yanlışı itiraz edebilir mi?
Bizde niye, hemen bütün tarihimizde iktidarlarda yanlışlara itiraz edenler pek azdır.
Ve bizde niye Türkiye’nin dünya standartlarına göre iyi idare edildiği, dünya standartları düzeyinde istikrarlı gelişmeler sağlandığı dönemler azdır? Bundan değil mi?
Yazımın başında bir teraziden bahsetmiştim: Bir kefesinde, siyaset dışında da kişiliği, statüsü, itibarı olanlar… Öbür kefesinde siyasetle “hiç”likten yukarılara çıkanlar…
AK Partinin ilk dönemlerinde kefenin birinci gözü ağır basar, eleştiriler yapılırdı… Sonra ikincisi ağır bastı… AK Parti iktidarının da başarı grafiği buna göre değil mi?... Ekonomi grafiklerine bakın, hukuk grafiklerin bakın, özgürlük grafiklerine bakın, göreceksiniz.
Dedim ya, rüzgar geçince tarih herkesin notunu verecek. Siyasi tarihimizde Ahmet Ağaoğlu, Fethi Okyar, Fevzi Lütfi, Osman Turan, Sıtkı Yırcalı, Turan Güneş gibi hür fikirli, erdemli siyasetçileri bize tarih anlatıyor, değil mi?
Yazarlar
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENTam 70 yıl öncenin 6-7 Eylül komünist avı... 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENHangi akılla? 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTÜRKİYE’NİN HUKUK GÜNDEMİ 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolCHP kayyım krizini aşıyor 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBeklentiler ve gerçekler… 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞCassandra Çığlığı* 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKYeni devlet kurulurken 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarış, Demokratik Toplum ve Ortak Geleceğimiz... 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasŞeyh uçmaz müritleri uçurur 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRCHP ‘mahkeme kararını tanımıyorum’ dediğinde… 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİPanoptikon’dan Palantir’e: İnsan kalesi nasıl düştü 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBİR ÖĞRETMEN YETİŞTİRME HİKAYESİ 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKanun tiyatrosu 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanBugün göreceğiz, Ankara’da hakimler var mı, yok mu? 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEYargı sopası her sorunu çözemiyor 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURYüksek Seçim Kurulu artık o kadar yüksek değil mi? 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAAçlığı yönetemeyenler aç hayvanlarla uğraşıyor: Ülke yangın yeri 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraAhlâki Üstünlük 5.09.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuHukuksal doğrular-yanlışlar… 5.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRojava: Beklentiler, Gelişmeler, Olasılıklar 5.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanMuhalefetin defterini dürelim ekonomimiz batarsa batsın 5.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRİhale şartnamesi skandal! Moda’daki milyarlık vakıf arazisi kime peşkeş çekilecek? 5.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim Kahveci2001 krizinden daha ağır 5.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer Solgun‘Türk olmaktan niye rahatsız oluyorsunuz ki?’ 5.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZRojava gerilimi: Kim gerçekçi, kim baltalayıcı? 5.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Barışı yapay zekâ anlatıyor… 4.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKParti kapatma! Kayyum veya emanetçi ata yeter… 4.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçMeslektaşlarımız bir KHK ile atılalı dokuz yıl oldu! 4.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİTerörsüz Türkiye CHP'siz uçar mı? 4.09.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
29.08.2025
27.08.2025
2.08.2025
19.07.2025
18.06.2025
23.05.2025
30.04.2025
22.04.2025
28.03.2025
28.02.2025