Doğan AKIN
Hayal kurmak, istediğin yerde olmaktır.
Yüzlerce yıl önce sönmüş ışığını bugün görebildiğimiz yıldızlara benzeyen medyanın yalan dünyasında T24'ün hayalini kuralı yedi yıl oluyor. Ne bir şirket, ne bir kurum, ne bir örgüt, ne bir hareket, ne ideolojik takıntılar, ne onun bunun parası... Yedi yıldır bambaşka bir dünyanın ve farklı bir zamanın ritmiyle T24'ün içinde yaşıyoruz.
İnsan, mutluluktan çok acıları hatırlar.
Aslında mutluluğu hatırlamak kadar acı bir şey olmadığından mı?
Yoksa, geçmişteki acıları hatırlamanın, şimdiki mutsuzluğu inkâr çabası anlamı da taşımasından mı?
Bilmiyorum.
Bize onur ve cesaret veren çok şey var anlatacak. Ama bugün uzun uzun T24'ten bahsetmek gelmiyor içimden.
* * *
"Üçüncü dünya savaşında hangi silahlar kullanılacak bilmiyorum, ama dördüncüsü taş ve sopa ile yapılacak!.."
Einstein'ın, insanlığın kendisini yok etmeye doğru yolculuğuna dair bu sözlerinin üzerinden 60 yıldan fazla zaman geçti. Taş ve sopalara davranmaya ne kadar kaldı bilinmez, ama insanların diğerine acıma duygusunu yitirdiği bir dünya, cehenneme çeviriyor hayatımızı.
Otoriter/totaliter rejimlere en kestirme yol ötekini anlamamak, en büyük malzeme etnik ve dini farklar, en büyük zafer zalimlerin kılığına girmiş kitlelerdir. Demokrasi, bu yollarda, kendisinin tersini de ispat eder!
İradesini, kendisine dini makamlar icat etmişlere/aşkın/mutlak güçlere terk etme geleneğine eğilimli kitlelerle; insanların eşitliği ve hukukun üstünlüğü temelinde uzlaşmış bir toplum arasındaki mesafe yüz yılları buluyor. Hakikatler elbette niyeti bozdu, ancak Atatürk jakobenizminin hareket noktası da bu mesafe sayılır.
15 Temmuz gecesi yapılan darbe girişimin ardından "devletin yeniden kuruluşu"nu tartışıyoruz. "Fethullah Gülen cemaati bu güce nasıl ulaştı" sorusunun cevaplarını on yıllar öncesinden itibaren aramaya yönelmeyen bir muhasebe yapılmazsa "yenilenen değil, yeni güce göre yinelenen" bir devlete gideriz. Kimin eline geçtiyse ötekine acımayan bir devlete...
* * *
T24, gazeteciliğin de alabildiğine zorlaştığı böyle bir Türkiye'de yedinci yaşını dolduruyor. Zaman zor, koşullar çetin. Yedi yıl önce bugün, 1 Eylül 2009'da yayına başlarken de öyleydi.
Ergenekon ve Balyoz süreçlerinde önüne konulanın ardına bakmayan gazetecilik, bugün 15 Temmuz darbe girişiminin ardından aynı ezberlerle yineleniyor. Medya mahkemelerinde infazlar yapılıyor.
Peki ne yapmalı?
Gazetecilik için cevap aynı; önüne gelenin ardına bakmak, Ergenekon/Balyoz süreçlerinde olduğu gibi, suçlu-suçsuz ayrımına dikkat ederek darbe heveslilerinin içinde kaybolacağı bir karanlığa ışık tutmaya çalışmak.
Karanlık işlere asker yazılmış "gazeteciler" de var bugünlerde. Arar gibi yaptığı doğruları bulmaktan korkan bu topraklarda hep oldu.
Vaktiyle Gülen cemaatiyle iş tutup şimdilerde arka kapıdan fıymaya çalışan gazeteci kılıklı yanaşmaların "T24 de kapatılsın" yakarışları ne şaşırtıyor bizi, ne de korkutuyor.
Büyük nefretlerin ardında büyük korkular olur.
Ergenekon/Balyoz dosyalarındaki doğrular ve yanlışları, cemaat yayınlarında yapılan yargısız infazları, bugün önemli itiraflar yapan savcı Ferhat Sarıkaya'nın cemaat talimatıyla yaptığını açıkladığı icraatı, İlhan Cihaner'in Erzincan Başsavcısı olarak başına örülen cemaat çorabını, cemaate yakın bürokratlarca Başbakanlığı sırasında Tayyip Erdoğan'ın telefonlarının dinlendiğini, 7 Şubat MİT krizinin ardından özel yetkili mahkemelerin kaldırılmasına direnen Gülen cemaatinin tarihinde yapılan DGM reddiyelerini yıllar, yıllar önce T24 yazarken inşa ettikleri mazileri korkutuyor onları.
O yıllarda ekranlarda, köşelerde, sütunlarda Fethullah Güleneleştirisine yasak koyanlar bugünkü nefret sahnesinin de konu mankeni olmaktan başka bir şey yapamazlardı, yapamıyorlar.
Gazetecilik adı altında tetikçilik yapmanın, niyeti olan yalanlarla operasyon çekmenin zincirleme tarihiyle dolu medyamız yine iş başında. Zira bu tarih, medyada tetikçiliği kurumsallaştırdı. Onun için de buradayız!
Aklıyla, fikriyle, çıkarsızlığıyla, parasızlığı ve cesaretiyle başedemedikleri T24'ü devlet gücüyle yok etmeye çalışan zavallılara uzun, upuzun bir ömür dilemekle yetinelim. Hak ettikleri utancı sonunda yaşayabilecekleri kadar uzun bir ömür. Akıllarını aşan ihtiraslarının, yalanlarının, kirlerinin paslarının bedellerini gazeteciliğin ve toplumun değil, kendilerinin ödeyeceklerini görecekleri kadar uzun bir ömür...
* * *
Onlarca gazeteci, yazar, akademisyen cezaevinde; gazeteler, internet siteleri, televizyonlar kapatılıyor.
Evet, kendimizden bahsetmek istemiyorum bugün.
* * *
Hapisten çıkmak ihtimalin var mı bu günlerde?
İçimden bir şey:
belki diyor.
Piraye, Nâzım'a şiirini böyle bitirir; belki...
Ama Nâzım'ın cevabı "elbette"dir:
Ve elbette ki, sevgilim, elbet,
dolaşacaktır elini kolunu sallaya sallaya,
dolaşacaktır en şanlı elbisesiyle: işçi tulumuyla
bu güzelim memlekette hürriyet...
* * *
T24'ün cefakâr editörleri, muhabirleri, dünyadan da izlenen çıkarsız, saygın yazarları ve siz okurları... Sağolun.
Bir kez daha berbat edilen gazeteciliği, finansal ve ideolojik takıntılardan bağımsız sürdürmek için buradayız.
Burada; uzun, ince yolumuzdayız.
Kötüleri, onlar gibi olmayarak cezalandıracağız...
Yazarlar
-
Vahap COŞKUNÇözüm Sürecinin Hukuki Mutfağı 22.07.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUBu kadar “kötülük”ten “iyi” bir şey çıkar mı? 22.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİDağlar ve tüneller 22.07.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEAltan Öymen 22.07.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKKürt açılımının toplumsal meşruiyeti nasıl artar? 21.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞOPERASYONLARIN ARKASINDA ABD Mİ VAR? 21.07.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANTartışmayı kazanmaktan önce becermek gerek 21.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluDevlet, başta dürüst olmazsa sonra kimseyi inandıramaz 21.07.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanSuriye tiyatrosunda üçüncü perde 21.07.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIR“Türk-Kürt-Arap kardeşliği” Orta Doğu’ya dönük yeni bir hamle mi, yoksa yeni toplumsal meşruiyet ara 21.07.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞErdoğan, temel saflaşmanın eksenini 10 yıl sonra bir kez daha değiştirmeye çalışıyor: ‘Millîlik’ yer 21.07.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNVahşetin idaresi! 21.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTarih, milliyetçilik, muhafazakarlık 21.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYASelahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ’ın Tutukluluğunun Devamı Siyasi Bir Karardır: 21.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEMurat Çalık’tan halkın payına düşenler 21.07.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU‘Terörsüz Türkiye’ başarılı olsun isteniyorsa… 21.07.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağacı taşımanın suç olduğu ülke: Portekiz 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasi meşruiyet ve matematik 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKardeşinin cenazesine gidememek 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇ“İçerde Nutuk, dışarda Kur’an!” 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim Kirasİslamcılık ve post-İslamcılık ve modernizm ve milliyetçilik 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYABeşiktaş düzene karşı çıktı: Sessiz devrimin adı olacak 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENKürtler, Türkler ve Araplar 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilÖtekileştirmek Ve Ötekileştirdiklerimizle Yüzleşmek – “Kürt Sorunu”na Alternatif Bir Bakış 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURKutuplaşmanın son mağduru; CHP’nin ilk imam hatip müdürü Celal Hoca 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZCumhurbaşkanı’nın ittifak çıkışı ve silahsızlanma sürecinin gölgesinde muhalefet 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRSiyaset çıkar, itibar, zenginleşme aracı olmadığında… 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer Solgun“Geri zekalıya anlatır gibi” 19.07.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
1.09.2020
2.04.2020
28.10.2019
2.02.2018
20.06.2018
1.02.2018
5.02.2018
24.04.2018
19.02.2018
24.01.2018