Erol KATIRCIOĞLU
Başbakan’ın son çıkışları, “Başbakan’a ne oldu” sorusunu sordurtuyor insana. Arka arkaya söylediklerini yan yana koyduğumuzda gerçekten de sıkıntılı bir durumun varlığı ortada. Yakın geçmişe Başbakan’ın kimyasını bozan ne oldu diye bakarsak bunun Kürt meselesi etrafındaki gelişmeler olduğunu görürüz.
Yeniden seçildikten sonra bu meseleyi çözmek yerine bu mesele etrafında daha da kendini ve ülkeyi çözümsüzlüğe sürükleyen bir tutuma girmesi, olan biteni kişiselleştirip olanları sanki doğrudan kendisine yapılmış gibi algılaması konu etrafında “barışçı olmayan” bir dil ve yaklaşım geliştirmesine neden oldu.
“Terör örgütüyle mücadele, yandaşlarıyla müzakere” adını verdiği ne idüğü belli olmayan“stratejisi”nden ise dünkü konuşmalarıyla vazgeçmiş olduğu anlaşılıyor. “Tabii ki müzakere yaparız” dediği BDP’ye dün “kalleşler” demesi bu yolu da kapamış oldu. Öyle ya Kasımpaşalı Başbakan’ın “kalleşler” dediği birileriyle görüşmesi müzakere etmesi racona yakışmayacağına göre... Kaldı ki kendilerine “kalleş” diye haykıran bir kişiyle, başbakan da olsa BDP’liler neden görüşsünler ki?
Dolayısıyla ortada garip bir durum var. Bir taraftan “vesayet rejimini” gerileterek demokrasi alanını genişletmeye çalışan Başbakan aynı zamanda bu genişleyen alanı bir çeşit otoriter davranışlarla daraltmaya çalışıyor. Bu yeterince garip bir durum değil mi? Uludere ile ilgili sözleri, arkasından malum bakanının arkasını sıvazlaması; arkasından fevri bir çıkışla “kürtaj yasaklanmalı” demesi ve hemen bir kanun hazırlığına girişmesi; 1940’lı 1950’li yılların otoriter rejimlerinde görülen bayram kutlamalarını haklı olarak kaldırmışken yine o dönemlerin “tek adam” toplantılarını kendisinin sergilemesi, bütün bunlar nasıl açıklanmalı?
Doğrusu ben bu soruların cevaplarının, Recep Tayyip Erdoğan’ın, istemesine rağmen “Türkiye’nin başbakanı” olamaması gerçeğinde yattığını düşünüyorum. “İstemesine rağmen” dememim sebebi ise seçimlerden sonra yaptığı “balkon konuşmalarında” kendi sözleriyle “herkesin başbakanı”olacağını ifade etmiş olması.
Ama öyle anlaşılıyor ki Osmanlı bakiyesi çok kimlikli Türkiye insan coğrafyasında Başbakan da kendi kimliği üzerinden siyaset yapıyor ve bu nedenle de istemiş olduğu halde “herkesin başbakanı”olamıyor. Nasıl ki eskinin güçlü “laik kimlik” elitleri kendi “İslami kimliği”ni baskılamışsa, şimdi de kendisi başta “laik kimlik” olmak üzere diğer farklı kimlikleri baskılama işine soyunmuş görünüyor. Kimyasının bu kadar bozulmuş olması ise “kimlik siyasetinin” “çatışmacı” iklimiyle ilgili.
Oysa Başbakan yanılıyor. Hem de çok yanılıyor. İki nedenle:
Birincisi Başbakan, iktidara geldiğinden bu yana ekonomide elde ettiği başarıları çok fazla abartıyor. Türkiye ekonomik olarak AKP iktidarında iyi yönetilmiştir ama bir zamanların bir “Kore Mucizesi”gibi bir “mucize”yi yaratabilmiş değildir. Mesela geçen günkü hastane açılışında Türkiye’deki hasta yatak kapasitesinin kendi iktidar döneminde arttığından söz etmiştir ama bugün hâlâ hasta yatak kapasitesi bakımından Türkiye’nin Yunanistan, Portekiz ve İspanya’nın da gerisinde olduğundan söz etmemiştir.
İkincisi, Başbakan etrafındaki alkışlardan olabilir ama sessiz çoğunluğun sesini duyamaz hale gelmiştir. Başta Kürtler olmak üzere, genel olarak çalışanların ve demokratların sesini duyamamaktadır. Oysa bu halkın binlerce yıllık geleneği içinde “sessizliği” onun en önemli “sesi”dir. Bu “sesi” duymayanların nasıl tarihe karıştığının en unutulmaz olayının ise kendisini iktidara getiren seçimlerde diğer bütün siyasilerin nasıl bir anda tarihten düştüğü gerçeğidir.
Tam bir “Bindik bir alamete, gidiyoruz kıyamete” durumunu yaşıyor gibiyiz. Bir kere daha tarih bu topraklarda gücün sınırsız yükselişinin ani düşüşünü hazırlıyor gibi.
Yanılıyor muyum?
Yazarlar
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEÖzgür Özel’in özgül ağırlığı 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarVatandaşlık tanımı değişmeli mi? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİltica ve mülteciler 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu Ergilİyi yönetim üzerine düşünceler 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUİslam Dünyası’nın kayıp yılları… 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKendi halkına cihad ilan etmiş bir Diyanet İşleri Başkanı 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURNetanyahu’nun üstadının yolu İstanbul’a nasıl düşmüştü? 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasCHP artık iktidar alternatifi mi 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGazze’nin tarihe düştüğü kayıt, dünyaya verdiği ders 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUMuhalefet barış sürecinde yer alacak mı? 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezKuznets Eğrisi Hipotezi ve Türkiye 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERPatrona hediye gibi kanun, işçiye erteleme 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCan Atalay 'komisyon' üyesi olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Türkiye’yi Sarsan Bir Yıl… 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGECibuti Başkonsolosu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer Tahincioğluİnsanlığa karşı suç için “Hitler” kriteri: Bombayla öldürülen, yaralanan insanlar “mağdur” sayılmadı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYeni çözüm süreci 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRHer yangın yeni ihale demek... Beslenme sırası felaket tüccarlarında: Tomruğa hücum! 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞ“Terörsüz Türkiye (!!!)” Komisyonu aritmetiği ve CHP 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunSuyun akışı ya da meramı barış olmak 1.08.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
23.07.2025
19.06.2025
29.05.2025
21.05.2025
13.05.2025
1.04.2025
6.03.2025
20.02.2025
12.02.2025
5.02.2025