Erol KATIRCIOĞLU
Cumhurbaşkanı son zamanlarda tuhaf bir dil kullanmaya başladı. Hoşlanmadığı herhangi bir siyasi kişinin ya da siyasi kurumun sözcülerinden, hoşlanmadığı bir söz ya da davranış görünce hemen, ancak yargının verebileceği bir kararla bir suçlayıcı sıfatı kullanmaktan kaçınmıyor. Örneğin “O teröristtir”, “O mu? O “DHKP-C militanıdır”, HDP mi? “Bunlar, parlamentoya kadar sızmış katillerdir” diyebiliyor.
Elinde hiçbir delil olmadığı halde, kontrol ettiği geniş medya ağını kullanarak, en azından kendine “inananlar” nezdinde siyasi bir etki üretmeye çalışıyor. Üstelik de bunu her fırsatta yapıyor. Örneğin, pandemi ile ilgili bir toplantının çıkışında, herkes alınan tedbirlerin neler olduğunu öğrenmek için tv’lerinin başında beklerken birdenbire “teröristler, alçaklar, şerefsizler” diyerek kendi hasımlarına karşı kötücül bir dille saldırabiliyor.
Ama bir Cumhurbaşkanı’nın, “masumiyet karinesi”, kanunlar, Anayasa, AHİM gibi uluslararası mahkemelere rağmen, onların hiçbirine aldırış etmeden konuşuyor olması tuhaf değil mi? Adama sormazlar mı “E, Cumhurbaşkanım madem “terörist” diyorsun, madem, “katil” diyorsun, madem “gizli örgüt üyesi” diyorsun, iyi de bunlar neden dışarıdalar? Bu iddialarınızı mahkeme önünde ispat edebilir misiniz”? Edebilirseniz neden yapmıyorsunuz?
Öte yandan, medyayı kontrol ettiği gibi yargıyı da kontrol eden bir kişi olduğu halde hiçbir mahkeme bugüne kadar açık ve net biçimde suçladığı kişilerle ilgili vicdanı yaralamayan bir delil ortaya koyamadı. Vicdanı yaralamadan dememim nedeni de “uydurma görgü tanıkları” olmadan, gerçek kanıtlara dayanan iddianamelerle bir yargı kararı üretemedi. Bütün bunlara rağmen Cumhurbaşkanı mesnetsiz ve her biri bir yasal çerçeveyi çiğneyen ve bu nedenle de suç olan konuşmalarına devam ediyor. Peki ama neden?
Doğrusu Erdoğan’ın siyaset yapma tarzı tipik bir “kimlik siyaseti” tarzıdır da ondan. Kimlik siyaseti, kendi kimliğinin “üstün” olduğuna inanan bir yerden, diğer kimlikleri “ötekileştirerek”, “düşmanlaştırarak” toplumun geneli üzerine bir hegemonya kurmak amacıyla yapılan ama doğası gereği “çatışmacı” bir siyaset tarzıdır. AKP’nin böyle bir kimlik siyasetine savrulması, Kemalist devlet anlayışının otoriter uygulamalarının “mağduru” olmaktan kaynaklandığını biliyoruz. Ama daha sonra iktidarda olduğu sürenin sonlarına doğru kendisinin de otoriter bir yere doğru evrildiğini ve bu noktaya geldiğini de biliyoruz.
Dolayısıyla Erdoğan’ın kullandığı dilin bu denli “ötekileştirici” olmasının nedeni bizatihi yürüttüğü “kimlik siyaseti”dir. Çünkü kimlik siyaseti, nasıl Amerika’da Trump’ın “üstün kimlik” olarak tanımladığı “Beyaz Amerikalılar” kavramı üzerinden kurgulanmışsa, bizde de Erdoğan, tarihsel referansı “İslam” ve “Osmanlı” olan bir “kutsal dava” ya inananları “benim milletim” ifadesiyle bir çeşit “üstün kimlik” olarak tanımlayarak bu siyaset oluşturmuştur. Bu siyaset, kimlik siyasetidir ve doğası gereği bölücüdür ve çatışmacıdır.
Yukarıda sorduğum soruya dönecek olursak Erdoğan’ın dili neden bu kadar kontrolsüz bir dile dönüşüyor sorusunun cevabı sanırım bugüne dek semeresini görmüş olduğu kimlik siyasetinde açılan delikler olduğunu söylememiz gerekiyor. Özellikle ekonomide yaşanan başarısızlık, pandemi ve kendisinden ayrılıp parti kurmuş olanların varlığı ve bence en önemlisi de HDP’nin bitmez tükenmez muhalefeti Erdoğan’ı bir yol ayrımına doğru itiyor.
Bu noktada gerek kendi tabanının konsolidasyonu ve gerekse muhalefetin HDP’li halinin işaret ettiği “yolun sonu” olasılığı, her durumda HDP’nin denklem dışına taşınmasını gerektiriyor. O nedenle de Erdoğan, bütün demokratik meşruiyet sınırlarını zorlayan bir dille konuşmaktan çekinmiyor. Çünkü biliyor ki eğer bu kez de “benim milletim” dediği “üstün kimliği” harekete geçirip onun etrafında bir konsolidasyon yaratamazsa gideceği yol zaten bitmiş demektir.
Bu nedenle de Erdoğan’ın bu suçlayıcı dille söylediği aslında “ya herro ya merro!”dan başka bir şey değildir.
Not: Eğer yukarıdaki analiz gerçek duruma yaklaşıyorsa buradan muhalif partilerin de bir sonuç çıkarması gerekiyor. Bu ders de HDP’nin denklem içinde kalmasının ne denli hayati olduğuna dair bir derstir.
Yazarlar
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEÖzgür Özel’in özgül ağırlığı 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarVatandaşlık tanımı değişmeli mi? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİltica ve mülteciler 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu Ergilİyi yönetim üzerine düşünceler 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUİslam Dünyası’nın kayıp yılları… 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKendi halkına cihad ilan etmiş bir Diyanet İşleri Başkanı 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURNetanyahu’nun üstadının yolu İstanbul’a nasıl düşmüştü? 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasCHP artık iktidar alternatifi mi 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGazze’nin tarihe düştüğü kayıt, dünyaya verdiği ders 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUMuhalefet barış sürecinde yer alacak mı? 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezKuznets Eğrisi Hipotezi ve Türkiye 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERPatrona hediye gibi kanun, işçiye erteleme 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCan Atalay 'komisyon' üyesi olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Türkiye’yi Sarsan Bir Yıl… 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGECibuti Başkonsolosu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer Tahincioğluİnsanlığa karşı suç için “Hitler” kriteri: Bombayla öldürülen, yaralanan insanlar “mağdur” sayılmadı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYeni çözüm süreci 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRHer yangın yeni ihale demek... Beslenme sırası felaket tüccarlarında: Tomruğa hücum! 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞ“Terörsüz Türkiye (!!!)” Komisyonu aritmetiği ve CHP 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunSuyun akışı ya da meramı barış olmak 1.08.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
23.07.2025
19.06.2025
29.05.2025
21.05.2025
13.05.2025
1.04.2025
6.03.2025
20.02.2025
12.02.2025
5.02.2025