Fehmi KORU
Çok uzun yıllar önceydi. Bilkent Üniversitesi öğrencileri tarafından oluşturulmuş kulüplerden biri benim de aralarında bulunduğum üç gazeteciyi o sıralarda henüz ‘medya’ adını bile almamış basın mesleği üzerinde konuşmak için bir panelde buluşturmuştu.
Gazetecilerden biri Cumhuriyet’ten, diğeri Sabah’tandı.
Sabah’ı Ankara’da temsil eden meslektaş, nereden icap ettiyse, gazetelerin keskin çizgilerle okur önüne çıkmasının gerekmediğini, farklı görüşlere sayfalarında farklı görüşten çalışan ve yazarlara da bünyesinde yer vermesinin iyi olacağını, bu bağlamda mesela benim pekala Cumhuriyet’te de yazabileceğimi ifade etti.
Bana söz verildiğinde gazetelerin farklı görüşten yazarlara yer vermesi teklifini destekledim. ‘‘Ben bu iş için iyi bir örnek miyim, bilemem, ama neden olmasın?’’ dedim.
Cumhuriyet yazarı ise teklife ‘‘Öyle şey mi olur, herkes bulunduğu yerde kalsın’’ sözleriyle sert bir biçimde karşı çıktı.
Oysa, bir süre sonra, Cumhuriyet farklı görüşten yazarları bünyesine katmasa bile, günün öne çıkan konularında kendisi paneller düzenledi ve onları günler boyu süren tefrikalar halinde sayfalarında yayınlamaya başladı. O panellerde bazen ben de yer aldım.
Yıllar sonra, bir sohbetimizde, dönemin Cumhuriyet yayın yönetmeni, Bilkent’teki panelde farklı görüşlerin gazetesinde yer almasına itiraz eden yazarlarının, yine ikimizin görüş açıkladığımız bir Cumhuriyet panelini takiben kendisine ‘‘Durdur bu yanlışlığı’’ diye çıkıştığını duyuracaktı.
Nitekim Cumhuriyet’e ek okurlar da kazandırdığı halde farklı görüşlerin geniş biçimde sergilendiği o panellerden çok geçmeden vazgeçildi.
‘‘İşgal sona erdi’’
Daha yakın zamana gelelim.
Bir televizyon kanalında haftalık siyasi programa birlikte çıktığımız bir Cumhuriyet yazarı, gazetesinin ‘liberal’ yazarlar tarafından işgal edildiğini, yönetiminin de aynı türden birine teslim edildiğini özel söyleşilerimizde şikayet konusu yapıyordu. En son görüşmemizde, kendisine, ‘‘Merak etme, bir süre sonra onlar gider, hoşlanacağın Cumhuriyet’e yeniden kavuşursun’’ dediğimi hatırlıyorum.
O gün bu günmüş. Daha önce bir mahkeme kararıyla Cumhuriyet’in yönetimine gelen kadro yine bir mahkeme kararıyla bu konumlarından uzaklaştırıldı ve onların yönetici ve yazar olarak gazeteye taşıdığı isimler de ya kovuldu ya da kendiliğinden ayrıldı.
Cumhuriyet artık bütünüyle aynı görüşten ve hep o görüşün gazeteye hakim olması gerektiğine inanan bir kadronun elinde.
Gazete iki gündür birinci sayfasından ‘‘Bizler Nadir Nadi, İlhan Selçuk, Uğur Mumcu çizgisini yeniden oluşturacağız’’ iddiasını ‘‘Sonunda işgalcileri kovmayı başardık’’ neşesiyle dillendiriyor.
Hep unutulanı, Bilkent panelinde de söylediğim bir gerçeği, burada bir kez daha hatırlatayım: ‘Solcu’ ve ‘Atatürkçü’ bilinen Cumhuriyet’te ‘sağ’ diye bilinen görüşün en simge isimlerinden Peyami Safa da, vaktiyle padişah Vahdettin’e musahiplik yapmış ve Fransa’da uzlet günlerinde bile onun yanından ayrılmamış Ref’i Cevat Ulunay da köşe yazarlığı yapmışlardı.
Nadir Nadi’nin bir ara Demokrat Parti’den milletvekili seçildiğini de unutmuş görünüyor Cumhuriyet’çiler…
Onun ‘sağ’ ile flört ettiği dönemde gazetenin birinci sayfasından verdiği Nazım Hikmetfotoğrafı altına düşülen not benim buraya aktaramayacağım kadar ağır bir hakareti içinde barındırır.
Doğru olan çeşitliliktir
İnsanların haberleri ve yazarlarının yorumları için satın aldığı gazetelerin veya internet üzerinden ulaşılan haber sitelerinin tek bir görüşe kendilerini bağlı bilmelerinin mesleğimiz açısından doğru olmadığı kanaatimi bugün de koruyorum. Okurlar her görüşü okudukları gazeteler ve sitelerde bulabilmeliler.
Akıllı insan doğru ile yanlışı ayırt edebilir.
Kendi hesabıma, yönettiğim ‘OcakMedya’ sitesinde yazarlar arasında bu görüş çeşitliliğini bulundurmaya özel çaba gösterdiğim gibi, sitede açtığımız ‘seçilmiş yazılar’ bölümünde bunu tam anlamıyla sağladığımı da sanıyorum.
‘‘Bir zamanlar Cumhuriyet gazetesi, azıcık da olsa bu yolda bir gayret içerisine girdi ve satışı 120 bini buldu’’ desem herhalde aranızda bunun palavra olduğunu sanacaklar çıkabilir. Oysa Hasan Cemal’in yönettiği dönemde Cumhuriyet 100 binin üzerinde satıyor ve tirajı sürekli yükseliyordu.
Yeniden eski çizgisine çekilen Cumhuriyet’i çıkaracak kadro bakalım şimdiki 50 binlik satış rakamını nereye taşıyacak?
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURNetanyahu’nun üstadının yolu İstanbul’a nasıl düşmüştü? 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKendi halkına cihad ilan etmiş bir Diyanet İşleri Başkanı 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGazze’nin tarihe düştüğü kayıt, dünyaya verdiği ders 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasCHP artık iktidar alternatifi mi 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUMuhalefet barış sürecinde yer alacak mı? 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilNeden gelişmiş bir ülke değiliz? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuKomisyon ve SDG… 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Türkiye’yi Sarsan Bir Yıl… 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞ“Terörsüz Türkiye (!!!)” Komisyonu aritmetiği ve CHP 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezKuznets Eğrisi Hipotezi ve Türkiye 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERPatrona hediye gibi kanun, işçiye erteleme 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunSuyun akışı ya da meramı barış olmak 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYeni çözüm süreci 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRHer yangın yeni ihale demek... Beslenme sırası felaket tüccarlarında: Tomruğa hücum! 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCan Atalay 'komisyon' üyesi olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGECibuti Başkonsolosu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer Tahincioğluİnsanlığa karşı suç için “Hitler” kriteri: Bombayla öldürülen, yaralanan insanlar “mağdur” sayılmadı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDört Tarz-ı Siyaset 31.07.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİOrmanlarımızı kim mi yakıyor? 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKomisyon oturumları canlı yayınlansın 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZKomisyon kuruluyor sorular çoğalıyor 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUN“Siz de Çekoslovakyalılaştıramadıklarımızdan mısınız?” 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"İMRALI ADASI’NI BARIŞ ADASI YAPACAĞIZ"... 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIR"Terörsüz Türkiye" süreci: Neden barışın vaatlerini değil de şiddetin risklerini önümüze koyuyorlar? 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRKÜRT ULUSAL BİRLİK KONFERANSI 28.07.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
25.07.2025
24.07.2025
23.07.2025
21.07.2025
19.07.2025
17.07.2025
15.07.2025
13.07.2025
11.07.2025
10.07.2025