Fehmi KORU
İçinizde bizde de ‘Galip Derviş’ adıyla büyük çapta ABD’deki ‘Monk’ dizisinden esinlenerek yapılmış diziyi bilenleriniz, hatta ‘Monk’un kendisini beğenerek izleyenleriniz mutlaka vardır. Dizinin bir bölümünde, polislikten çıkarıldığı halde zihni farklı çalıştığı ve o sayede pek çok karanlık olayı çözebildiği için Emniyet örgütü tarafından danışman olarak kullanılan Monk,huysuz bir amirin kendisine takması yüzünden, bu işini kaybeder. İş ararken bir gazetenin yanlışları tespit etmek için eleman aradığını öğrenerek başvurur. Mülakata giderken de yanında bulduğu yanlışların listesini götürür. Mülakatı yapan listenin uzunluğunu görünce, ‘‘Kaç günlük hatalar bunlar?’’ diye sorduğunda, Monk, ‘‘Tek günlük’’ cevabını verir…
Dikkatle gözden geçirilirse, gazetelerde -tabii bu arada televizyonlar ve dergilerde de- bazısı gerçekten vahim hatalar yapıldığı görülecektir.
Birkaç kez başıma geldiği için biliyorum: Amerikan gazete ve dergilerine haber veya yorum konusu olanlar aranırlar… Arayan, haber veya yorumda yer alan sözlerin, cümlelerin sahiplerine ait olup olmadığının, doğru yansıtılıp yansıtılmadığının son bir kez daha teyidini almak ister.
Gazetesi veya dergisinde çıkan haber/yorumda yanlışlık yapılmasını engellemek için sırf bu amaçla kurulmuş özel birimler vardır pek çok yabancı ülkede.
Son zamanlarda bir şey daha yaptı Amerikan medyası: Özellikle ABD başkanı Donald Trump’ın ve genel olarak da bütün siyasilerin söyledikleri ile gerçekler arasındaki çelişkileri sergilemeye başladı. Dikkatli okurlar ülkelerini yönetenlerin şimdiye kadar söylediklerinin ne kadarının yalan olduğunu bu sayede biliyor…
New York Times’ta sıkça ‘Fact Check of the Day’ başlığı altında bu yapılıyor (yapan Linda Qui).
Washington Post gazetesi 1 Haziran 2018 tarihinde, üç muhabirinin imzasını taşıyan şöyle bir haber yaptı: ‘‘Trump 497 günde tam 3 bin 251 doğru olmayan veya yanlış beyan sayılacak iddiada bulundu.’’
Amerikan halkı başkanlarının böyle biri olduğunu biliyor.
Zaten Amerikan gazetelerinin çoğunda, her gün daha önceki günlerde yapılmış bilgi yanlışlarının sergilendiği bir bölüm de bulunur.
Tabii ayrıca hemen her gazetenin genel yayın politikasının da zaman zaman sorgulandığı birer ‘okur temsilcisi’ vardır itibarlı yabancı gazetelerin…
Bizde de bazı gazeteler yıllardır ‘okur temsilcisi’ barındırıyor, yapılan yanlışları tespit etsin, bilgilerin doğrusunu okurlarla paylaşsın diye…
Şahsen çok dikkatle okuduğum yazılardır ‘okur temsilcisi’ imzasıyla yazılanlar…
Hem okurum, hem de ‘‘Allah bu arkadaşlara güç, kuvvet versin’’ diye dua ederim.
Son zamanlarda bu duaya ‘‘Aman, inşallah başlarına bir şey gelmez’’ endişemi taşıyan bir cümle daha ekledim.
İşleri zorlaştı çünkü.
Zorluğun ilk sebebi, haber yazımında dikkat yoğunlaşmasının azalması; buna bir de aldırmazlık sebebini ekleyebilirim.
Gazeteler -tabii haber kanalları ve dergiler de- siyasette taraf haline geldikleri için ‘gerçek’kaygısının yerini başka kaygılar alıyor. Muhabirin gerçeğin bir türünü yazması yetiyor; o her ayrıntıyı doğru yazsa da editörün müdahalesiyle haber bambaşka bir biçim alabiliyor. Bu arada sadece olgu çarpıtmaları değil bilgi yanlışları da gazetelere bolca sızabiliyor.
Okur, özellikle de dikkatli okur, yıllardır elinden düşürmediği gazetesinde karşısına çıkan çarpıtma ve yanlışlardan duyduğu şaşkınlığı ‘okur temsilcisi’ne şikayet olarak gönderiyor. Sizler de benim gibi o yazıların hastası iseniz, sallapatilik ve tarafgirlik örneklerinin boyutlarını görünce afallamamanız mümkün değildir.
Ben afallıyorum.
Neden bu konu?
Şundan: Türkiye giderek haberlerini yerleşik medyadan -gazeteler, haber kanalları ve dergilerden- değil, internet siteleri ve sosyal medyadan alan bir ülke haline dönüşüyor. Medyasına güvenmeyen bir ülke oluyoruz.
Yakın zamanda patron değiştirmiş Hürriyet’in okur temsilcisi Faruk Bildirici’nin bugünkü yazısı (başlığı: ‘Sosyal medya olmasaydı’) tam da bu gelişmeye işaret ediyor.
Kötü mü? Değil elbette. Ancak gazetecilik mesleği açısından da iyi bir şey değil.
Özellikle de siyaset ve siyasiler açısından iyi bir şey değil. Bugün iyi imiş gibi görünse ve bundan yararlanıldığı sanılsa bile, orta ve uzun vadede, özellikle de kritik dönemlerde, ters tepebilecek bir özellik bu.
Gazetelerde yazamaz duruma getirilen veya siyaset yazmayı bırakıp magazine sığınan yazarlar, haberleri değerlendirilmeyen veya artık kendilerine gazetelerde yer bulamayan kıdemli muhabirler, tartışma programlarında görüşlerine yer verilmemesi için listeler hazırlanan kanaat önderleri bulunan bir ülkede, yazan, habercilik yapan, yorumlar yapanların değerleri de düşer…
Parasının değerinin düştüğü gibi…
Yalnız kendi ülkemizde değil, dışarıdan bakıp Türkiye’de olup bitenleri değerlendiren başka ülkelerde de değeri düşer medyanın…
Dolar aldı başını gidiyor ve ne yapılıyorsa ısısı alınamıyorsa, acaba bunda da medyamızın bugünkü durumunun payı var mıdır?
Siz bu soruyu da ‘okur temsilcileri’ meslektaşlarımıza sorun derim.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURNetanyahu’nun üstadının yolu İstanbul’a nasıl düşmüştü? 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKendi halkına cihad ilan etmiş bir Diyanet İşleri Başkanı 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGazze’nin tarihe düştüğü kayıt, dünyaya verdiği ders 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasCHP artık iktidar alternatifi mi 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUMuhalefet barış sürecinde yer alacak mı? 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilNeden gelişmiş bir ülke değiliz? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuKomisyon ve SDG… 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Türkiye’yi Sarsan Bir Yıl… 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞ“Terörsüz Türkiye (!!!)” Komisyonu aritmetiği ve CHP 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezKuznets Eğrisi Hipotezi ve Türkiye 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERPatrona hediye gibi kanun, işçiye erteleme 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunSuyun akışı ya da meramı barış olmak 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYeni çözüm süreci 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRHer yangın yeni ihale demek... Beslenme sırası felaket tüccarlarında: Tomruğa hücum! 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCan Atalay 'komisyon' üyesi olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGECibuti Başkonsolosu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer Tahincioğluİnsanlığa karşı suç için “Hitler” kriteri: Bombayla öldürülen, yaralanan insanlar “mağdur” sayılmadı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDört Tarz-ı Siyaset 31.07.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİOrmanlarımızı kim mi yakıyor? 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKomisyon oturumları canlı yayınlansın 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZKomisyon kuruluyor sorular çoğalıyor 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUN“Siz de Çekoslovakyalılaştıramadıklarımızdan mısınız?” 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"İMRALI ADASI’NI BARIŞ ADASI YAPACAĞIZ"... 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIR"Terörsüz Türkiye" süreci: Neden barışın vaatlerini değil de şiddetin risklerini önümüze koyuyorlar? 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRKÜRT ULUSAL BİRLİK KONFERANSI 28.07.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
25.07.2025
24.07.2025
23.07.2025
21.07.2025
19.07.2025
17.07.2025
15.07.2025
13.07.2025
11.07.2025
10.07.2025