Fehmi KORU
Yüksek Seçim Kurulu (YSK) hacı yolu bekler gibi beklediğimiz gerekçeli kararını nihayet açıkladı. Yedi üyenin üzerinde birleştiği 200 sayfalık ‘gerekçe’ ile karara katılmayan dört üyenin 50 sayfalık karşı oy yazıları bundan böyle hukuk fakültelerinde sınav sorusu olmayı hak eden birer metin değeri kazandı.
Gerekçeli kararın sayfa sayısının kabarıklığı, onu kaleme alanların kafalarının net olmadığını, yaptıkları işin doğruluğunu kendilerine ispat etmeye çabaladıklarını gösterir.
İki sözcükten oluşan tek bir cümle bile olabilirdi‘gerekçeli karar’: “Oylar çalındı” şeklinde iki sözcük.
Oylar çalınmadıysa seçim neden yenileniyor?
250 sayfa içerisinde her şey var, ama işte olması gereken o iki sözcük yok…
Oy çalınmadıysa, seçime itiraz ve seçimin yenilenmesini gerektiren gerekçe sandık kurullarının oluşumu ile bazı sandıklarda görevlilerin yaptıkları insani hatalardan ibaret ise, bunları belirtmek için neden bunca zaman beklendiğini anlamakta zorlanıyorum.
Bir de bunlardan hareketle nasıl olup da seçimin yenilenmesi kararı alınabildiğini…
Daha başka bir şey yazma ihtiyacı da bu konuda duymuyorum.
Geçmişte kendilerinden herkesten önce kendi vicdanlarını rahatlatacak hukuki kararlar beklenmiş başka kurumların aldığı ve hem o zaman hem de daha sonra kamu vicdanının kabullenemediği yanlış kararlar oldu, günümüzde de oluyor.
Unutulmayan yanlış kararlar.
Öyle kararların alınmasında rol oynamış üyelerin isimlerini sıradan insanlar unutsa bile, altında imzaları bulunan metinler arşivlerde durduğu için tarihin unutması mümkün değil.
Kararların sonradan sebep oldukları gelişmeler de unutulmamalarını sağlama alıyor.
Tayyip Erdoğan‘ı siyasi yasaklı kılan karar, 367 veya parti kapatma kararları yüzünden ülkemiz siyaseti ne kadar olumsuz etkilendi; bunu ölçebilecek bir tartı yok. Ancak, ülkenin kalkınmasına o kararların vurduğu darbeler zihinlerimizde canlı.
Anayasa Mahkemesi‘nin (AYM) 2007’de aldığı ‘367’ kararı yüzünden, cumhurbaşkanını halka seçtirecek sistem değişikliğine gidilmek zorunda kalındı, bununla da şimdilerde o kararın alınması için AYM’ye başvuranların ‘tek adam rejimi’ adını taktığı ‘cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi’ yolu açılmış oldu.
Medyanın hali
Her hukuki metin gibi YSK’nın İstanbul seçimiyle ilgili kararının gerekçeleri ve onlara itiraz eden üyelerin karşı-oy yazıları da tartışılacak. Bu doğal.
Doğal olmayan, ülkemizdeki medya düzeninin bu tür konuların sağlıklı tartışılmasına hiç müsait olmaması.
Gözlerinizi kapatın ve bu son cümlemi neden yazmış olabileceğimi, bundan sonra yazacaklarımı okumadan önce biraz düşünün.
İki ay kadar önce bir seçim yaşadık. Seçime gidilen süreçte partiler kampanyalar yürüttüler ve onların gündeme taşıdığı konular medyada tartışıldı.
AK Parti’nin genel başkanı da olan Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan‘ın ağzından sürekli işitilen, ‘Cumhur İttifakı’ içerisinde ortaklık kurdukları MHP’nin lideri Devlet Bahçeli‘nin de ondan daha şiddetle savunduğu ‘beka’ kavramı kampanyalara damgasını vurdu.
Medya da kahir ekseriyetiyle tartışmaya katıldı.
“Beka da beka, beka da beka” denilerek ve bu sorunun ne kadar hayati önemde olduğu ısrarla vurgulanarak geçirilen ayları unutmuş olamayız.
Gazetelerin köşeleri, televizyonların tartışma programları o sözcüğü zihnimize nakşetti.
Oy kullananların önemli bir çoğunluğu da, hiç kuşkum yok, o ‘sözcük’ten ve medyadaki esintilerinden etkilenerek oylarını şu veya bu partiye değil de “Ülkemizin bekası tehdit altında” iddiasını seslendiren partiler lehine kullandılar.
YSK ‘yanıltıcı kampanya’ diye bir suç ihdas edip seçimlerin o sebeple yenilenmesine karar verseydi daha mantıklı davranmış olurdu.
Sebebi açık: ‘Beka’ diye seçimden önce yeri göğü inletenler, seçimden sonra önceki tehdit değerlendirmelerini unutmuş görünüyorlar. 31 Mart seçimiyle birlikte ‘beka’ sözcüğü rafa kaldırıldı.
Konunun medyaya bakan yüzü şöyle: İktidar cephesi ‘beka’ sözcüğü eşliğinde kampanya yürütürken gazetelerde köşeleri tutanlar ve televizyon programlarına konuyu tartışmak üzere çağrılanlar da ülkemizin güvenliğinin ciddi bir tehditle karşı karşıya olduğunu ispatlamaya çalışıyorlardı.
“Beka sorunu var” diyordu iktidar cephesi, yorumcular ve yazarlar da koroya “Tehlike var” diye katılıyor ve tehdidin varlığını ispatlamak için gayret gösteriyorlardı.
Unutulacak gibi değil.
Şimdi? Şimdi ise, iktidar cephesi, seçim öncesi iddiasını unuttu, şartlar öyle gerektirdiği için, yenilenen seçime gidilirken aynı sözcüğü hiç kullanmayarak, dolaylı bir biçimde “Beka tehdidi yok” mesajı vermiş oluyor.
Televizyon yorumcuları ve köşe yazarları da iktidar cephesine ayak uydurmada birbirleriyle yarış halinde; artık onlarda da ‘beka’ sözcüğü rafa kaldırılmış durumda.
Sanki o kadar yazı boşuna yazılmış, çene çalmayla tüketilen o kadar saatin hiç önemi yokmuş gibi…
Biraz da gülelim
Padişah yesin diye önüne getirilen patlıcanı beğendiğini belli edince patlıcan için övgüler düzen, yemek sonrasında Padişah’ın yediğinden rahatsızlık duymaya başladığını fark edince bu defa patlıcan aleyhinde atıp tutan biri, kendisine kısa sürede sergilediği çelişkiyi hatırlatanlara ne demişti hatırlıyor musunuz?
Medyamızın durumu bana bu eski fıkrayı hatırlatıyor işte. [Fıkranın sonunu bilenler bilmeyenlere herhalde anlatır.]
Neyse. Hiç değilse YSK gerekçeli kararını açıklamış oldu. Karar metni, konu üzerine yazdıklarımızın teyidi gibi. Bir ay sonra yapılacak olan seçimin üzerinde yoğunlaşabiliriz artık.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURNetanyahu’nun üstadının yolu İstanbul’a nasıl düşmüştü? 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKendi halkına cihad ilan etmiş bir Diyanet İşleri Başkanı 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGazze’nin tarihe düştüğü kayıt, dünyaya verdiği ders 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasCHP artık iktidar alternatifi mi 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUMuhalefet barış sürecinde yer alacak mı? 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilNeden gelişmiş bir ülke değiliz? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuKomisyon ve SDG… 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Türkiye’yi Sarsan Bir Yıl… 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞ“Terörsüz Türkiye (!!!)” Komisyonu aritmetiği ve CHP 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezKuznets Eğrisi Hipotezi ve Türkiye 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERPatrona hediye gibi kanun, işçiye erteleme 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunSuyun akışı ya da meramı barış olmak 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYeni çözüm süreci 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRHer yangın yeni ihale demek... Beslenme sırası felaket tüccarlarında: Tomruğa hücum! 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCan Atalay 'komisyon' üyesi olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGECibuti Başkonsolosu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer Tahincioğluİnsanlığa karşı suç için “Hitler” kriteri: Bombayla öldürülen, yaralanan insanlar “mağdur” sayılmadı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDört Tarz-ı Siyaset 31.07.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİOrmanlarımızı kim mi yakıyor? 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKomisyon oturumları canlı yayınlansın 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZKomisyon kuruluyor sorular çoğalıyor 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUN“Siz de Çekoslovakyalılaştıramadıklarımızdan mısınız?” 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"İMRALI ADASI’NI BARIŞ ADASI YAPACAĞIZ"... 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIR"Terörsüz Türkiye" süreci: Neden barışın vaatlerini değil de şiddetin risklerini önümüze koyuyorlar? 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRKÜRT ULUSAL BİRLİK KONFERANSI 28.07.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
25.07.2025
24.07.2025
23.07.2025
21.07.2025
19.07.2025
17.07.2025
15.07.2025
13.07.2025
11.07.2025
10.07.2025