Fehmi KORU

Yeni bir parti kurmak gibi zorlu bir iş için kolları sıvamış Ali Babacan dün akşam Habertürk ekranlarındaydı. ‘Teke Tek’ programında Fatih Altaylı’nın konuğu olarak. İki saat süren programın bayağı büyük bölümü reklamsız verildi; içinde peşin kabulcülerden en aşırı kuşkuculara kadar değişik insanlar bulunan kalabalık bir ortamdaydık ve herkes gözünü kırpmadan söylenenlere kulak verdi.
Program bittiğinde aklımda yalnızca tek bir soru vardı: Acaba ülkemiz Ali Babacan üslubunda bir siyaset adamına ve onunla el ele veren kadrosunun izleyeceği çözüm odaklı bir siyasete hazır mı?
Bizde siyasi hayat içerisinde yer alanlar biraz şamatacı oluyorlar; bunun sebebi de, milletin şamatadan hoşlandığı inancı. Yalnız yüksek perdeden ses çıkartılmıyor, anlatılanlar da çoğu kez kimseye yararı dokunmayacak hafif şeyler. Ciddi konulara girmeleri gerektiğinde ise imdada hamaset yetişiyor. Belli kalıplar kullanılarak gün kurtarılıyor.
Sonuç: Sorunlar dağ gibi yığılıyor…
Tek bir parti ve tek bir siyasi kişilikten söz etmiyorum; içinde buluşanların eğilimi farklı da olsa hemen her parti ve temsilcisi durumunda olanlar birbirine çok benzer bir üslupla karşımıza çıkıyorlar.
Çoğu kez, en doğru konulara değinirlerken bile, siyasetçileri dinlerken, onlara karşı beslediğim kuşkudan kurtulamıyorum. Zaten, kamuoyu yoklamalarında mesleklere güven sıralamasında ‘politikacılar’ en aşağılarda yer alıyor.
Ali Babacan dün akşam ekrana farklı bir üslubu taşıdı. ‘Üslup’ derken konuşması sırasında tercih ettiği sözcükler ve onları cümle içerisinde kullanma biçiminden söz etmiyorum. Konuları ele alış tarzı, yeni kurulacak bir partinin liderliğini üstleneceği bilinmesine rağmen ısrarla ‘ortak akıl’ ile hareket edeceklerini vurgulaması, ‘Ben’ yerine ‘Biz’ demeyi tercih etmesi, her soruyu ciddiyetle cevaplaması yeni bir üslup.

Yeni partide yeni olan
Zaten partinin kuruluş tarzı olarak seçilen en geniş mutabakat arayışı da o üslubun bir parçası. Parti tüzüğünü Avrupa Konseyi’nin Venedik Komisyonu tarafından demokratik ilkeler olarak belirlenmiş esaslara dayandırma ihtiyacı, parti programını herbiri konusunun uzmanı kişilerin katılımıyla toplanan 24 ayrı komisyonu çalıştırarak belirleme yolunu seçmeleri, nicedir hep tepeden aşağıya oluşan siyasi emir-komuta zincirini olması gerektiği gibi aşağıdan-yukarıya doğru yeniden tanzim etme çabaları hep birer yenilik.
Siyaset uzun süredir “Büyüklere masallar” tatsızlığında sürdürülüyor ülkemizde. Bunun alıcısının fazla olduğu inancıyla, kürsüye her çıkan kendi masalını geçerli sayılan siyaset diline çevirerek kitleler önünde anlatıyor. Ara ara ‘kumpas’ adı verilen aldatmacalar da sergileniyor milletin önünde.
Bütün bunların ülkeyi getirdiği nokta ise hiç de iç açıcı değil.
Ali Babacan iki saat süren program maratonunda kimseyi suçlamadan ülkenin temel meselelerini teker teker ele aldı ve pek çoğumuzun hissettiği ancak tam künhüne varamadığı yönlerini de irdeleyerek umutsuzluk zincirini kırmaya çalıştı.
“Sıkıntılar var, sorunların farkındayız, hepsinin üstesinden elbirliğiyle gelebilir, çözüme odaklı bir yolculukla umutlarımızı yeniden tazeleyebiliriz” mesajı çok açıktı.
Türkiye bugün dünyanın başka ülkelerinde de yaygınlaşan popülist yaklaşımların ilk filiz verdiği ülke görünümünde. Bir tür deney kabı gibiyiz. Bizde işe yaradığı görülen uygulamalar uzak diyarlara da taşınıyor. Bu anlamda ‘örnek ülke’ konumundayız.
Oysa 2002’de başlayan ve on yıl kadar süren dönemde Türkiye başka anlamda ‘örnek ülke’ olarak görülebiliyordu. Halkının büyük bölümü Müslüman olan bir ülkede, halkıyla aynı değerleri birebir paylaşan bir siyasi ekibin yönetiminde, insan hakları, hukukun üstünlüğü, kuvvetler ayrılığı, denge ve denetleme mekanizmaları, şeffaflık ve hesap verilebilirlik gibi temel değerleri önemseyen demokratik bir ülke olarak…
Son yıllarda çoğunu unuttuğumuz temel ilke ve değerler bunlar ve onları yeni bir partiye vücut vermek için yola çıkan bir siyaset adamının ağzından günümüzde yeniden duymak önemliydi.
Yanlışlıklarda değil doğrularda ‘örnek’ olabilmek önemli çünkü.
Yeniden olabilir mi gerçekten?
Bunun mümkün olduğunu Ali Babacan’ın “Bunlar bir ara bizde yapılabildi” cümlesi hatırlattı; aynı cümle yeniden aynı değerlerin kabulüyle geçmişte olanın günümüzde bir kez daha tekrarlanabileceğini de düşündürdü. O değerlerde ısrarcı olunduğunda ekonominin de yolunda gittiği, ABD’nin ve Avrupa ülkelerinin içine düştüğü 2008 ekonomik krizinin bize dokunmadan geçtiği, bugünün ekonomik sıkıntılarının ise kötü yönetişimden kaynaklandığı gözümün önünde canlanıverdi.
Ali Babacan “Yeniden olabilir” diyor.
Etrafa bakıyorum ve bu umuda her zamandan daha fazla muhtaç olduğumuzu iliklerime kadar hissediyorum. Hep kendime sorduğum “Neden?” sorusunun cevabını da dün akşamki programı izlerken almış bulunuyorum.
Şimdi zihnimde en başta paylaştığım o soru var: Acaba ülkemiz Ali Babacan üslubunda bir siyaset adamına ve onunla el ele veren kadrosunun izleyeceği çözüm odaklı bir siyasete hazır mı?
Göreceğiz.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURNetanyahu’nun üstadının yolu İstanbul’a nasıl düşmüştü? 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKendi halkına cihad ilan etmiş bir Diyanet İşleri Başkanı 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGazze’nin tarihe düştüğü kayıt, dünyaya verdiği ders 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasCHP artık iktidar alternatifi mi 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUMuhalefet barış sürecinde yer alacak mı? 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilNeden gelişmiş bir ülke değiliz? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuKomisyon ve SDG… 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Türkiye’yi Sarsan Bir Yıl… 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞ“Terörsüz Türkiye (!!!)” Komisyonu aritmetiği ve CHP 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezKuznets Eğrisi Hipotezi ve Türkiye 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERPatrona hediye gibi kanun, işçiye erteleme 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunSuyun akışı ya da meramı barış olmak 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYeni çözüm süreci 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRHer yangın yeni ihale demek... Beslenme sırası felaket tüccarlarında: Tomruğa hücum! 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCan Atalay 'komisyon' üyesi olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGECibuti Başkonsolosu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer Tahincioğluİnsanlığa karşı suç için “Hitler” kriteri: Bombayla öldürülen, yaralanan insanlar “mağdur” sayılmadı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDört Tarz-ı Siyaset 31.07.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİOrmanlarımızı kim mi yakıyor? 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKomisyon oturumları canlı yayınlansın 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZKomisyon kuruluyor sorular çoğalıyor 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUN“Siz de Çekoslovakyalılaştıramadıklarımızdan mısınız?” 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"İMRALI ADASI’NI BARIŞ ADASI YAPACAĞIZ"... 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIR"Terörsüz Türkiye" süreci: Neden barışın vaatlerini değil de şiddetin risklerini önümüze koyuyorlar? 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRKÜRT ULUSAL BİRLİK KONFERANSI 28.07.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
25.07.2025
24.07.2025
23.07.2025
21.07.2025
19.07.2025
17.07.2025
15.07.2025
13.07.2025
11.07.2025
10.07.2025