Fehmi KORU
Hepimiz biliyoruz: Ekonomiye hakim olmayan her hükümet gün saymaya başlar…
Hükümetlerin toplum için, ülke için sonu iyi gelmeyecek vahimlikte yanlışlıklar yapmalarına ses çıkarmakta gecikebilir insanlar; ancak ay sonunu getirmekte zorlanmaya başlar, çoluğunun çocuğunun boğazından kesmesini getirecek sıkıntılarla karşılaşır, hele bir de işini kaybetmeye ve alacaklılar da kapısından ayrılmamaya başlarsa tavrı değişir.
Bizim bildiğimizi siyasiler de elbette biliyor.
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın konuyu yakın takibine aldığını şu günlerde birbiri peşisıra yapılan açıklamalardan öğrendik.
Önce “Yaş, bakliyat, sebze ve meyvede fiyatlar öncelikli meselemiz; fırsatçılara göz açtırılmayacak, fiyatlar düşecek” dediği duyuruldu. Ardından da, “Dükkanlar kapanıyor” şikayetini dile getirenlere “Dükkanlar kapanıyor, şirketler kapanıyor diyorlar, kapanan filan yok” karşı çıkışı yine Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan geldi.
Muhalefet de muhalefetliğini yapacak elbette, nitekim hemen ardından sözcüleri her iki konuda eleştirilerle ortaya atıldılar.
Kendi adıma Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın konuyla ilgilenmesini önemsiyorum.
Teklifler iyi niyetli olsa da tehlikeli
Her ailenin temel ihtiyacı olan maddelerin fiyatlarının hızlı bir artışa tabi olduğunu fark etmek için yapılacak en yanlış şey, TÜİK’in her ay açıkladığı enflasyon rakamlarına bakmaktır. Devletin güvenilir olması beklenecek birimlerinin ilk sıralarında yer alması gereken TÜİK’in esas aldığı fiyatlar ile çarşı-pazar-market fiyatları pek uyuşmuyor.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın konuya ilgi duymada bugüne kadar gecikmesinin sebebi, öyle sanıyorum ki, TÜİK’in verilerine güvenmesidir.
Kapanan dükkan ve şirketler olmadığı kanaati de muhtemelen yine devlet birimlerinin verilerine dayanıyor. Yoksa her gün önünden geçilen sokaklarda yıllardır uğranılan dükkanlar ve mağazaların bir çoğu teker teker kepenk indirmekte.
Vaktiyle her yerde pırtlak gibi bitmiş çok sayıdaki alış-veriş merkezlerinde mağazaların bazıları da -zamanında dolar cinsinden belirlenmiş kiraları artık düşük kurdan TL’ye değiştirilmiş olsa bile- sessizce ortadan çekildiler; varlıklarını sürdürmeye inatla devam edenlerin de, maaşları ödemede kendilerine yardımcı olunduğu halde, daha az sayıda çalışanla idare etmeyi yeğledikleri görülüyor.
Market ve mağaza çalışanlarının günü etiketlere zamlanan fiyatları işlemekle geçiyor.
Kendilerine yol verilen çalışanlar, şanslı iseler, internet üzerinden satış yapan mağazaların ürünlerini taşıyan kargo şirketlerinde görev alarak ya da marketlerin evlere teslim elemanları olarak medar-ı maişet motorunu çalıştırıyorlar.
Durumun herkes tarafından farkına varıldığı, görevlerini “Hükümet icraatlarını ne pahasına olursa olsun övmek” olarak tanımlamış AK Parti’nin itibar ettiği yazarların da konudan uzak kalamadıklarından belli oluyor.
Muteber yazarların konuya ilişkin bazı teklifleri de oluyor.
En fazla göze çarpan teklif, özellikle her evin ana harcama kalemi olan gıda maddelerine sabit fiyat uygulaması getirilmesi.
Yani narh…
İyi niyetle yapıldığına emin olmam için pek çok sebep bulunmasına rağmen, bu tür tekliflerin yerine getirilmesinin iktidarın hayrına olmayacağı endişesindeyim. Fiyatları sabitleştirdiğinizde bir süre sonra mallar piyasada bulunmaz hale geliyor. 1980 öncesinde Türkiye’nin bir ara 70 sente muhtaç hale geldiği bugünlerde bile hatırlatan çıktığı için biliniyor; ancak aynı dönemde pek çok temel ihtiyaç maddesinin ortalıktan çekildiği, dükkanlar önünde kuyruklar oluştuğu unutuluyor.
Öyle ortamlarda karaborsa olur. Ortadan kaybolan mallar için tezgah altı bir piyasa doğar ve ancak parası olan onlara erişebilir. Fakir fukara o dönemlerde daha da ezilir.
En sık hükümet değişikliği o yüzden 1980 öncesi dönemde yaşanmıştı.
Teklif iyi niyetli olabilir, fakat sonucu uygulayanların aleyhine olacağı için tehlikeli…
Belediyeler ve iktidarın yolunu açan krizlerdi
Fiyatlar hep böyle ışık hızıyla artarak mı gidecek?
Bir şeyler yapıp hayat pahalılığının önüne geçilmesi şart. Sadece ailelerin zaten dar olan bütçelerinin ihtiyaçları karşılamakta zorlanmaması için değil, hükümetin selameti için de bu şart. Hükümetler pek çok ihtimale dayanıklıdırlar, ama aç midelerin gurultusuna karşı direnmeleri zordur.
Ekonominin böyle durumlar için çözüm formülü, üretimin artırılması, fiyatı yükselme eğilimine girmiş mal ve malzemelerin rekabet ortamında bolca piyasaya sürülmesidir. Üretimi artırmadan fiyatlara hakim olunamaz.
Yalnız 1980 öncesi değil, 2000 yıl dolayımında da Türkiye’de ekonomik bir kriz yaşanmıştı ve o günlerin şartları yeni kurulan AK Parti’yi iktidara taşımıştı.
Kriz sonrası kurulan AK Parti, iktidarının ilk yıllarında uyguladığı pek çok politikadan sonraları vazgeçmiş olabilir, ancak ‘serbest piyasa ekonomisi’ ilkelerine bugün de sadık ve o ilkeler sayesinde insanları her şeyin bolca bulunmasına alıştırdı.
Bolluğa alışkın insanları yoklukla tanıştırmanın siyasi maliyeti vardır.
Kar yağmadı diye belediyeler neredeyse karalar bağlayacaktı. Neden? Çünkü kar yağmazsa barajlardaki doluluk azalıyor ve kuraklık oluyor. Kuraklık olunca evlerde yüz yıkamak, yemek yapmak için bile su bulunamıyor.
Böyle bir duruma düşen yerleşim yerlerinde insanlar belediyeleri suçlamaya başlar.
SHP 1994’te elindeki İstanbul ve Ankara gibi büyük kent belediyelerini bu yüzden kaybetmişti.
Ekonomik sıkıntılar da hükümetlerin desteğini kar gibi eritir.
1994’te bir de ekonomik kriz yaşanmış, insanlar varlıklarının yarısını devalüasyona kaptırmışlardı.
Bunları en iyi 1994’te İstanbul belediye başkanlığını kazanmış, 2002’de başbakanlığa ve sonrasında cumhurbaşkanlığa giden yolun ilk kapısı önünde açılmış olan Tayyip Erdoğan bilir.
“Fiyatlar düşecek, dükkanlar kapanmayacak” dediyse bir bildiği vardır.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURNetanyahu’nun üstadının yolu İstanbul’a nasıl düşmüştü? 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKendi halkına cihad ilan etmiş bir Diyanet İşleri Başkanı 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGazze’nin tarihe düştüğü kayıt, dünyaya verdiği ders 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasCHP artık iktidar alternatifi mi 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUMuhalefet barış sürecinde yer alacak mı? 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilNeden gelişmiş bir ülke değiliz? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuKomisyon ve SDG… 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Türkiye’yi Sarsan Bir Yıl… 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞ“Terörsüz Türkiye (!!!)” Komisyonu aritmetiği ve CHP 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezKuznets Eğrisi Hipotezi ve Türkiye 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERPatrona hediye gibi kanun, işçiye erteleme 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunSuyun akışı ya da meramı barış olmak 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYeni çözüm süreci 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRHer yangın yeni ihale demek... Beslenme sırası felaket tüccarlarında: Tomruğa hücum! 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCan Atalay 'komisyon' üyesi olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGECibuti Başkonsolosu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer Tahincioğluİnsanlığa karşı suç için “Hitler” kriteri: Bombayla öldürülen, yaralanan insanlar “mağdur” sayılmadı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDört Tarz-ı Siyaset 31.07.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİOrmanlarımızı kim mi yakıyor? 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKomisyon oturumları canlı yayınlansın 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZKomisyon kuruluyor sorular çoğalıyor 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUN“Siz de Çekoslovakyalılaştıramadıklarımızdan mısınız?” 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"İMRALI ADASI’NI BARIŞ ADASI YAPACAĞIZ"... 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIR"Terörsüz Türkiye" süreci: Neden barışın vaatlerini değil de şiddetin risklerini önümüze koyuyorlar? 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRKÜRT ULUSAL BİRLİK KONFERANSI 28.07.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
25.07.2025
24.07.2025
23.07.2025
21.07.2025
19.07.2025
17.07.2025
15.07.2025
13.07.2025
11.07.2025
10.07.2025