Halil BERKTAY
Arada gelen destek mektupları da var, yeni bazı suçlama ve lâf atmalar da var. Nerede durduğumu açıklamaya, bu noktaları da içerecek şekilde devam ediyorum.
On üç. Bu işin püf noktası şudur : Kürt sorunu ve Kürt hareketi sorunu ayrı şeyler. İlki Kürt hakları etrafında dönüyor; dolayısıyla devlet ile bütün demokratlar arasındaki bir mesele. Yani burada muhatabımız devlet. İkincisi ise, radikal Kürt hareketinin ideolojisi, politik çizgisi, pratikleri etrafında dönüyor. Dolayısıyla bu, PKK’sı, KCK’sı, BDP’siyle o radikal Kürt hareketi ile gene aydınlar, sol ve liberal demokratlar arasındaki bir mesele. Aşikâr ki burada muhatabımız devlet değil, doğrudan doğruya Kürt hareketi.
On dört. Bugün pek çok kafa karışıklığı bu ayırımın yok sayılması etrafında dönüyor. Devlet ve daha genel olarak Türk milliyetçiliği, bunu “sağdan” yapıyor : Kürt sorununu el çabukluğu marifet yokedip PKK’ya, yani “terör örgütü”ne indirgiyor. Bu tavrın bir varyantında, faraza KCK’nın (bence de gayet reel) anti-demokratik niteliğinin irdelenmesinden, “Kürt halkı böyle örgütlere teslim edilemeyeceğine göre” deyip resmî baskı ve savaş politikasını sürdürmekten başka çare olmadığı sonucuna sıçrayanlar var. Madalyonun diğer yüzünde, radikal Kürt milliyetçiliği aynı özdeşliği bu sefer “soldan” dayatmaya kalkıyor : Kürt halkının ve haklarının haklılığı, radikal Kürt hareketinin de bütünüyle, ne yaparsa yapsın “haklılığı”na doğru sınırsız bir genişleme gösteriyor ; öyle ki sonuçta, Kürt hareketini herhangi bir şekilde eleştiren, ya da onun yanında yer almayı, ona oy vermeyi, onun parti okulunda ders vermeyi reddeden herkes de, Kürt hakları konusunda ne derse desin, “Kürt halkının düşmanı” olup çıkıyor.
On beş. Bugün pek çok aydın ve demokrat bu ikileme sıkışmış bulunuyor. Bu sıkışmışlık ve/ya sıkıntı sözcüklerini ben de kullandım, Nabi Yağcı da. 3 Kasım’da şöyle yazmışım : “İçimde bir sıkıntı. Herşey nafile. Olmadı. Gene bir yarı-karanlık çöktü ülkenin üstüne” (Korkunç şeyler). 5 Kasım’da devam etmişim : “Böyle bir bataklığa sürüklendik sonunda. Her taraftan kuşatıldık; hızla daralıyor, özgür entellektüel faaliyetin, bağımsız eleştirelliğin zemini” (İğrenç şeyler). Nabi Yağcı’nın ise BDP’de ders vermek istemiyorum yazımla (7 Kasım) “sıkıntısını arttırmış”a benziyorum (10 Kasım).
On altı. Eh, bu tesbitte buluşmak da bir şeydir. Lâkin geriye şu soru kalıyor : Asıl nedir bu “steril demokratlık” ki, bir türlü eski sol ideolojik çatının altından çıkamadığı için, bir tür “steril devrimci”liği prensipte reddetmekle birlikte eleştirisini derinleştiremiyor; özellikle Kürt hareketiyle yakından yüzleşemiyor; “her şeye rağmen destek” tavrını bırakamıyor ve sonuçta, kamuoyunda ahlâkî bir ağırlık ve inandırıcılık kazanamadığı, dolayısıyla siyasî bir öneme kavuşamadığı gibi, sıkışmışlıktan çıkış yolunu da bulamıyor ? Ben pek çok eski solcunun, bırakın Türkiye’yi tanımayı; kendi gerçek kitlelerini, yani (tabii işçi sınıfını değil) geniş aydın kesimi tanıdığı, onlarla konuştuğu, ne düşündüklerini, içlerinden ne geçtiğini bildiği kanısında değilim.
Soran olmadı ama, hayır, ben BDP’de ders vermek istemiyorum yazısı için şimdiye kadar tepkiden çok daha fazla destek aldım. Bir yığın insan (evet, aydın, öğretim üyesi, yazar çizer) özel olarak aradı, mesaj yolladı, (mealen) “tam senin gibi düşünüyorum; haksız tutuklamalara karşı bir şeyler yapmak istiyordum ve bu bildiriyi de hevesle okumaya başladım; ancak en sonuna, ‘biz de BDP Siyaset Akademisi'nde ders vermek istiyoruz’ cümlesine gelince, hoop, hayır, ben bunu imzalamam dedim” türü şeyler aktardılar.
Böyle bir sessiz hoşnutsuzluk var, giderek büyüyen. Radikal Kürt hareketi de bunun pek farkında değil (veya görmezlikten gelmeye ya da sadece hakaret ederek savuşturmaya çalışıyor). Bir kısım sol demokratlar için de aynı farkındasızlık geçerli. Artan sayıda seçkin aydın ve akademik, PKK ve/ya KCK ve/ya BDP’ye herhangi bir şekilde destek veriyor olmak istemiyor. Tepki artıyor ama bu kişi ve gruplar örgütsüz, insiyatifsiz. Eski sol kalıplar içinde düşünenler ise daha aktif, daha hareketli. Dolayısıyla imza için dolaştırılan ve şüphecilerin, hoşnutsuzların önüne gelen bildiriler de hep, ya sırf devletin her faulünü derhal kınayan, ya şiddet nereden gelirse gelsin karşıyız gibi pörsümüş lâflarla durumu idare etmeye çalışan, ya da (BDP Siyaset Akademisi bildirisinde olduğu gibi) Kürt hareketine aşırı krediler açan ve aradaki mesafeyi ortadan kaldıran bildiriler oluyor.
Gerçi, on yedi, pek çok insan imzalamıyor bunları. İmzalayanların da önemli bir bölümü üzerinde pek düşünmediğinden, veya kerhen, namus belâsı, ne yapacağını bilemediğinden imzalıyor. Lâkin diğer yandan, hiçbir sol kanaat önderi, PKK’nın savaş çizgisi veya BDP politikaları üzerine, en basit, en hakkaniyetli bir protesto bildirisini formüle etmeye, böyle bir adım atmaya yanaşmıyor.
Yazarlar
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALEş Şara’dan yeni bir Esad çıkarmak mı? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluBüyük sorunları çözememe serisi bu kez bitecek mi? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÖcalan’ın mektubu üzerine bazı gözlemler 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın ötesi… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİKandil’in polemikçisi şampanya sosyalistlerine karşı 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENKürt Sorunu 2.0’a Hazır mıyız? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERHarakiri Bütçesi 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEABD, Suriye için neye karar verdi? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraKaçıncı CHP? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRLaleli Çamaşırhanesi -3- Videoya çektiler: ‘Cırt’ sesi geldikçe bağırıyor! “Maşallah, Maşallah!..” 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidarın ağzındaki bakla!... 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezOrta sınıf nereye gitti? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSeçime henüz vakit varken sandık hesabı 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKANBahis oynayan bakan kim?.. CASUS KİM?.. 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanAmerika çökmekte olan bir uygarlık mı? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZÖzel’in bütçe konuşmasında sürece dair mesajları 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolAK Partili bir okurla sohbet 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuCeylanpınar cinayeti… 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciEn büyük tehlike NÜFUS yokluğu 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilTürkiye neden sanayileşemiyor: Sermayenin, güvenin ve kurumların zayıflığı öyküsü 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHakim sınıfın iki zümresi 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENFeti Yıldız kime sesleniyor? 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAJohn Holloway ; Abdullah Öcalan’ın Kuramı Devrim İhtimali Fikrini Yeniden Düşünülür Hale Getiriyor! 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURSuriye bir kere daha çözümü bozabilir mi? 10.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTElveda Lenin ve Düzce Belediyesi… 10.12.2025 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞCHP programı halka ne vadediyor? Nasıl bir parlamenter sistem? 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpHissedilemeyen büyümenin anatomisi 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasSokak çeteleri devlet kurumlarına karşı 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalHay'at Tahrir el-Şam'ın Evrimi ve Suriye'nin Geleceği 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanMüslüman dünyada yeni bir fıkhi yaklaşımın önü açılabilir mi? 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞAYM BAŞKANI AĞLIYORSA… 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNStratejik illüzyon! 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBağımlı finansallaşmanın anatomisi ve Türkiye’nin bitmeyen kırılganlığı 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞTahmin ediyordum, artık netleşiyor galiba (Transfermarkt, karapara) 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEÇıkış yolu 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünMonroe Doktrini gibi bir Trump Doktrini… 7.12.2025 Tüm Yazıları









































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
10.03.2025
8.03.2025
8.03.2025
6.03.2025
10.02.2025
29.01.2025
25.01.2025
16.01.2025
24.12.2024
20.11.2024