Hasan CEMAL
Fazıl Say davası... Cezaevlerinde açlık grevleri... Bir yanda ifade özgürlüğü... Diğer yanda insan hakları... Bu iki pencereden Türkiye’ye bakınca, dertlerimizin ne kadar çok olduğu, ne kadar derine indiği görülür ama...
Fazıl Say davası... Cezaevlerinde açlık grevleri...
Bir yanda ifade özgürlüğü...
Diğer yanda insan hakları...
Bu iki pencereden Türkiye’ye bakınca, dertlerimizin ne kadar çok olduğu, ne kadar derine indiği görülür.
Elbette yeni bir şey değil.
Kendimi bildim bileli Türkiye demokratik hak ve özgürlükler açısından özürlü bir ülke olmuştur.
Bu topraklarda devlet, kendi suyuna gitmeyen sanatçısına, yazarına çizerine, düşünürüne ya da siyasetçisine hoyrat davranmış, zulmetmiştir.
Herkes devlet gibi düşünsün istemiştir.
Kendi koyduğu ‘doğrular’ın sorgulanmasına karşı çıkmıştır. ‘Aykırı düşünce’lere geçit vermek istememiştir. Demokrasileri demokrasi yapan ‘eleştirel düşünce’ye kapıyı kapatmıştır.
Bizim devlet böyle bir devlettir.
Kendini sever.
Yasakçılığı sever.
Demokrasiyle, hukukun üstünlüğüyle bağdaşmayan bu düzeni bir türlü tam değiştiremiyoruz.
Ne yazık.
Bir şiir okuduğu için hapis yatmış, siyasal haklarından mahrum bırakılmış bir Başbakan tarafından yönetiliyor olmamıza rağmen değişmiyor bu acı gerçek.
Devlet hep tepemizde.
Demokles’in kılıcı gibi...
Hazin değil mi?
Hapishanelerde hâlâ ‘fikir suçluları’ var. Hâlâ gazeteciler yatıyor demir parmaklıklar arkasında. Ve attığı bir tweet’ten dolayı Fazıl Say’ı da yargılayabiliyoruz.
Demokrasi bunun neresinde?
Hani özgürlük düzeni?
İfade özgürlüğü olmayan yerde demokrasi olmaz. Özgürlüklerin bu kadar hiçe sayıldığı bir ülkenin demokrasisi ancak ikinci sınıf, üçüncü sınıf olabilir.
Niye bu duyarsızlık?
Geçenlerde Hakan Altınay’ın Radikal’de bir yazısı çıktı, başlığı ilginçti:
“İfade hürriyetinden bana ne.”
Bir bölümü şöyleydi:
“ABD, ifade özgürlüğünün en geniş uygulandığı yer. Orada, Amerikan bayrağını yakmak ya da üzerinde ABD Başkanı’nın resminin basılı olduğu tuvalet kâğıdı satmak, almak ya da kullanmak yasal.
Şiddet çağrısı içeren ifadeler konusunda da Amerikan sistemi çok serbest. ABD’de ‘Kürtaj yapan doktorları öldürmek lazım’ diyen bir yazı yazabilirsiniz. Amerikan mahkemeleri bunu ifade özgürlüğü kapsamında değerlendirir.
Yapamayacağınız şeye gelince... Benim evimin önünde, ‘Hakan Altınay kürtaj yapan bir doktor ve öldürülmesi lazım’ demektir.”
Evet, bu suçtur ABD’de.
Açık ve yakın tehlike kriteri ancak bu sınırda devreye girer. Amerika’ya kıyasla Avrupa’da ifade özgürlüğü sınırları biraz daha dardır.
Ancak, bizdeki kadar darını bulmak çok zordur. Birinci sınıf demokrasilerde hiç rastlanmaz.
Bu açıdan AB Komisyonu’nun Türkiye 2012 İlerleme Raporu’na şöyle bir göz atmak bile, ifade özgürlüğü sınavından nasıl döküldüğümüzü, kırık notlarımızın ne kadar çok olduğunu gösterebilir.
İfade özgürlüğünde olduğu gibi insan haklarında da duyarlı değiliz.
Bugün Türkiye’nin 53 cezaevinde 400’ün üzerinde tutuklu ve hükümlü açlık grevi yapıyor.
40. gününde bu grev.
Açlık grevleri her an ‘ölüm oruçları’na dönüşebilir.
Lütfen anımsayın.
Bir zamanlar hayata dönüş adını taşıyan katliamlar da böyle başlamıştı cezaevlerinde...
Bu eylemi yapanların çoğunluğunu PKK’lıların oluşturması, eğer insan hakları diyorsak, bu açlık grevlerine hiç olmazsa insaniyet namına eğilmemizi engellemesin.
Yazarlar
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUMuhalefet barış sürecinde yer alacak mı? 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasCHP artık iktidar alternatifi mi 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGazze’nin tarihe düştüğü kayıt, dünyaya verdiği ders 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURNetanyahu’nun üstadının yolu İstanbul’a nasıl düşmüştü? 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKendi halkına cihad ilan etmiş bir Diyanet İşleri Başkanı 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunSuyun akışı ya da meramı barış olmak 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCan Atalay 'komisyon' üyesi olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuKomisyon ve SDG… 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer Tahincioğluİnsanlığa karşı suç için “Hitler” kriteri: Bombayla öldürülen, yaralanan insanlar “mağdur” sayılmadı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRHer yangın yeni ihale demek... Beslenme sırası felaket tüccarlarında: Tomruğa hücum! 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Türkiye’yi Sarsan Bir Yıl… 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYeni çözüm süreci 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGECibuti Başkonsolosu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞ“Terörsüz Türkiye (!!!)” Komisyonu aritmetiği ve CHP 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilNeden gelişmiş bir ülke değiliz? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERPatrona hediye gibi kanun, işçiye erteleme 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezKuznets Eğrisi Hipotezi ve Türkiye 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDört Tarz-ı Siyaset 31.07.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKomisyon oturumları canlı yayınlansın 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUN“Siz de Çekoslovakyalılaştıramadıklarımızdan mısınız?” 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİOrmanlarımızı kim mi yakıyor? 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
3.03.2025
28.02.2025
20.02.2025
13.02.2025
28.11.2024
12.11.2024
24.10.2024
27.08.2024
20.04.2024
9.04.2024