Hasan CEMAL
Yıl 1977, Demirel Başbakan, Şerafettin Elçi’yi partisinde tutmak için dil dökerken Kürt sorunu hakkında şöyle der: “Bak Şerafettin, bu mesele hükümetin değil, devletin meselesidir.”
Bir zamanlar bu ülkede bir Kürt sözcüğü bile insanın başını belaya sokar, hatta hapishane yollarını açardı.
Bunu yaşayanlardan biri de, kendisi de Kürt olan Şerafettin Elçi’dir.
1970’lerin sonundaki Ecevit hükümetinde Bayındırlık Bakanı’yken, “Evet ben Kürdüm veTürkiye’de Kürtler vardır” dediği için, 12 Eylül döneminde hapsi boylamış, Yüce Divan’da yargılanmıştı.
Ben de Şerafettin Elçi’yi o yıllarda, Cumhuriyet gazetesinin Ankara temsilcisiyken tanımıştım.
“Doğunun Elçisi’nden Yüce Divan’a: Şerafettin Elçi” kitabını okurken (Yazar: Hasan Kaya, Fanos Yayınları) o yılları anımsadım.
Şerafettin Bey’in yaşam öyküsü aynı zamanda Türkiye’nin Kürt sorununun acılı ve hüzün yüklü bir özeti. Sorunun nasıl gitgide derinleştiğini gösteren ipuçları da kitabın sayfaları arasında bolca var.
1977 yılının sonları.
Demirel, Adalet Partisi’nin lideri ve Başbakan. Şerafettin Elçi de aynı partiden milletvekili, ama ayrılıp CHP lideri Ecevit’in kurmak istediği hükümeti desteklemek istiyor.
Demirel’le buluşuyor. Demirel onu caydırmak isterken, o da Kürt sorunu konusunda Demirel’i sıkıştırıyor.
Kitabın o bölümü şöyle:
“Ben Kürtçe radyo televizyon falan dedikçe, Demirel topu taca atıyor, ben de durmadan onu sahaya çekiyordum. Baktı ki sonunda çıkış yok, çok açık ve net olarak şunu söyledi: ‘Bak Şerafettin, bu mesele hükümetin değil, devletin meselesidir.’ Ben de o gün ayıldım.” (Sayfa 196)
Hükümet değil devlet meselesi...
Burada, ‘devlet’in yerine ‘asker’i koyarsanız daha doğru olur. Zaten Demirel de devlet derken askeri kastediyordu.
Çünkü, Kürt meselesi Cumhuriyet’in kuruluşundan itibaren askerin tekeli altındaki bir konuydu, ‘siviller’e kapalı bir alandı.
Siyasetçiler, askerin Kürt sorunu konusunda çekmiş olduğu ‘kırmızı çizgiler’e genellikledokunmazlardı. Örneğin Kürt sözcüğünü ağızlarına almazlardı.
Ecevit Kürt sorunu demez, Güneydoğu sorunu demeyi tercih eder ve meseleyi sadece aş ve iş olarak görürdü.
Demirel de farklı değildi.
1991’de Başbakan olunca Kürt realitesi demiş, ama sonra askerden gelen uyarı ve telkinlerle bu realiteyi bir anda unutmuştu.
Çiller de Başbakanlığına Bask Modeli diyerek adım atmış, ama çok kısa sürede direksiyonu tamamen askere teslim ederek Güneydoğu’ya belki de en acılı dönemini yaşatmıştı.
1970’lerin sonunda Şerafettin Elçi’ye “Hükümet değil devlet meselesi” diyen Demirel haklıydı.
Ama Kürt sorunu da bu nedenle derinleşti, içinden çıkılmaz hal aldı; Türkiye’yi kanlı bir kısır döngünün içine itti, kalkınmasına gidecek maddi ve manevi kaynakları yıllar yılı yuttu.
2002’de Ak Parti hükümetiyle birlikte bir değişim umudu belirdi. Sivil otorite ilk kez askeri otorite karşısında silkindi.
Başbakan Erdoğan, 2005 yılı Ağustos ayında Diyarbakır’a gitti, sorunun adını bir başbakan olarak ilk defa açıkça Kürt sorunu diye koydu, ayrıca bu sorunun hepimizin sorunu olduğunu vurguladı, daha önemlisi bu konuda devletin yaptığı yanlışların da altını çizdi.
Bu bir dönüm noktasıydı.
Kürt sorununun öncelikle hükümetin, yani seçilmiş sivil otoritenin meselesi olduğunu belirten bir adımdı.
Erdoğan’ın bu Diyarbakır konuşmasının tarihi 12 Ağustos 2005’ti.
Aradan üç ay geçer.
28 Ekim 2005.
Başbakan Erdoğan, Londra’dan Ankara’ya uçarken Cengiz Çandar’a üç ay önceki Diyarbakır konuşmasıyla ilgili olarak sanki günah çıkarır, pişmanlığını belirtir:
“Orada bir yanlış yaptık. Ortaya çıkan tepkilerden gördüm ki, Kürt sorunu demiş olmam rahatsızlık yarattı. Daha başka bir şey bulmalıydım. Ne bileyim; Kürt kökenli vatandaşlarımızın sosyal ve ekonomik sorunları gibi bir şey...” (*)
Yedi yıl geçti.
Artık sahnede, ‘Kürt sorunu yok’ diyen, Kürt sorunu yerine, ‘Kürt kökenli vatandaşların sorunları, dertleri’ diyen bir Erdoğan var...
Demirel’in dediği Devlet meselesi galiba işte böyle bir şey...
——————
* Cengiz Çandar, Mezopotamya Ekspresi, İletişim Yayınları, sayfa 30.
Yazarlar
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUMuhalefet barış sürecinde yer alacak mı? 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasCHP artık iktidar alternatifi mi 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGazze’nin tarihe düştüğü kayıt, dünyaya verdiği ders 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURNetanyahu’nun üstadının yolu İstanbul’a nasıl düşmüştü? 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKendi halkına cihad ilan etmiş bir Diyanet İşleri Başkanı 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunSuyun akışı ya da meramı barış olmak 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCan Atalay 'komisyon' üyesi olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuKomisyon ve SDG… 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer Tahincioğluİnsanlığa karşı suç için “Hitler” kriteri: Bombayla öldürülen, yaralanan insanlar “mağdur” sayılmadı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRHer yangın yeni ihale demek... Beslenme sırası felaket tüccarlarında: Tomruğa hücum! 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Türkiye’yi Sarsan Bir Yıl… 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYeni çözüm süreci 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGECibuti Başkonsolosu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞ“Terörsüz Türkiye (!!!)” Komisyonu aritmetiği ve CHP 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilNeden gelişmiş bir ülke değiliz? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERPatrona hediye gibi kanun, işçiye erteleme 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezKuznets Eğrisi Hipotezi ve Türkiye 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDört Tarz-ı Siyaset 31.07.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKomisyon oturumları canlı yayınlansın 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUN“Siz de Çekoslovakyalılaştıramadıklarımızdan mısınız?” 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİOrmanlarımızı kim mi yakıyor? 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
3.03.2025
28.02.2025
20.02.2025
13.02.2025
28.11.2024
12.11.2024
24.10.2024
27.08.2024
20.04.2024
9.04.2024