Hasan CEMAL
İlhan Selçuk böylesi hallere yazarlık bunalımı derdi. Bazen ne yazacağını bilemezsin. Yazı bir türlü gelmez. Gelse de derdini anlatamazsın. Yazı seni olmadık yerlere götürüp bırakabilir. Yazdığını beğenmezsin. Taşlar yerli yerine oturmaz. Kıvranır durursun. Ama daktilo zamanları daha kötüydü.
Bilgisayarın başına oturdum. Yıl sonu notları dedim.
Ama ne yazacağımı bilemiyorum.
İlhan Selçuk böylesi hallere yazarlık bunalımı derdi.
Bazen ne yazacağını bilemezsin.
Yazı bir türlü gelmez.
Gelse de derdini anlatamazsın. Yazı seni olmadık yerlere de götürüp bırakabilir.
Yazdığını beğenmezsin.
Taşlar yerli yerine oturmaz.
Kıvranır durursun.
Daktilo zamanları daha kötüydü.
Yazdığını beğenmedin mi, her seferinde kağıdı cart diye daktilonun üstünden koparıp fırlatırdın.
Çok iyi hatırlıyorum.
Adeta yercesine içtiğim cigaralardan ağzım zehirleşirken, öyle yazılar olurdu ki daktiloya kağıt yetiştiremez hale gelir, sinir yumağına dönerdim.
Altan Öymen aklıma geldi.
Sevgili meslek büyüğüm ve gazetecilikteki ustam Altan Abi, daktilo da kullanmaz elle yazardı. Ve yazıya başladı mı, etrafı tenhalaşır, bütün oda kendisine terkedilirdi.
Şimdi gözümün önünde.
El yazısı okunaklıydı ama üç dört cümleyle koca sayfanın sonuna gelirdi.
Ve sağ eliyle yazarken, sol elinin uzun parmaklarıyla da, belki bu nedenle tepesinde gitgideseyrelen saçlarını sert darbelerle karıştırır dururdu.
Zor beğenirdi.
İçine sinecek bir sayfayı yazıncaya kadar da, buruşturup yere fırlattığı sayfalar odanın içinde beyaz öbekler oluştururdu.
Kesif sigara dumanını da katarsanız, yazı sonrasında Altan Abi’nin odası savaş meydanına dönerdi.
Bir de yavaş yazardı.
O yazarken hatlar kaçmaya başlar, yazı müdürlerinin vücut kimyası bozulurdu.
Belki ben de ona çektim.
Sevgili Uğur Mumcu, benim yazı uzadıkça, kafasını kapıdan uzatıp o muzip yüz ifadesiyle bağırırdı:
“Paşa Deden, senin yazı süren içinde darbe yapıp koca imparatorluğu ele geçirmişti. Haydi oğlum bitir şu yazını, baskı gecikiyor.”
Nadir Nadi de elle yazardı.
Cumhuri-yet’teki Başyazarımın titrek bir el yazısı vardı. Küçük ama okunaklıydı.
Beyaz dosya kağıdının tepesinden yazmaya başlar, aşağıya doğru indikçe satırlarının uzunluğu kısaldıkça kısalır, sayfanın sonuna doğru bir iki kelimeye inerdi.
Nadir Bey başyazılarını evinde yazar, öğle yemeğinden sonra kendi deyişiyle ‘matbaa’ya gelir, kahvesini söylerken beni çağırırdı.
Odacısı Hasan Efendi kafasını uzatır, biraz da telaş yaparak, “Adaş, seni istiyor” diye seslenirdi.
Karşısındaki deri koltuğa uslu çocuk gibi otururken yazısını uzatır, “Hasan Cemal oku bakalım!” derdi. Ben okurken, o da elindeki bambudan kısa çubuğunu koltuğunun kenarına pıt pıt vururdu.
İlhan Selçuk daktiloyla yazarken, sonra el yazısına dönmüştü. Son derece okunaklıydı yazısı. İnci gibi yazar, bittikten sonra da tek tük düzeltme yapardı.
Ali Sirmen kavga eder gibi yazardı.
Makineli tüfek gibi takır tukur sesler gelirdi odasından. Daktilosunun tuşlarından neredeyse alevler çıkardı. Ama çok hızlı yazardı, imrenirdim.
Ben yıllar yılı sevgili babamın evde geceleri tercüme yaparken kullandığı Hermes-baby markadaktilosuyla yazdım. Seyahatlere de yanımda götürürdüm. Sonra gazetede kaybolup giden o baba yadigarı Hermes’in arkasından üzüldüğümü hatırlıyorum.
Yıllar geçti önce el yazısına, 1980’lerin sonunda da bilgisayara geçtim, rahatladım.
Rahatladım, zira artık kağıtları habire buruşturup yırtıp atmaktan kurtuldum. Sevmediğim satırları silmek dert olmaktan çıktı da ondan...
Nerden başladık, nereye geldik?..
Bazen böyledir.
Yazının seni nereye götüreceğini bilemezsin.
Demek ki yazarlık bunalımı böyle bir şey...
‘Yıl sonu notları’nı yarına denerim artık.
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
- Ankara-İmralı-Kandil üçgeninde hava olumlu
3.03.2025 - Silahlara veda zamanı... Hoş geldin barış!
28.02.2025 - Erdoğan "eyy TÜSİAD" diye bağırdı, polis anında başkanları topladı!
20.02.2025 - Yine CHP'nin önemi üzerine..
13.02.2025 - Dostluklar insanı ayakta tutar!
28.11.2024 - CHP'nin önemi
12.11.2024 - Terör ve şiddete lanet olsun!
24.10.2024 - Açık mektup!
27.08.2024 - Ortadoğu cehennemine Gazze'ye BARIŞ gelecek mi?
20.04.2024 - 31 Mart, CHP için bir büyük seçim başarısı ama yetmez!
9.04.2024
Yazarlar
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUMuhalefet barış sürecinde yer alacak mı? 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasCHP artık iktidar alternatifi mi 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGazze’nin tarihe düştüğü kayıt, dünyaya verdiği ders 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURNetanyahu’nun üstadının yolu İstanbul’a nasıl düşmüştü? 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKendi halkına cihad ilan etmiş bir Diyanet İşleri Başkanı 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunSuyun akışı ya da meramı barış olmak 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCan Atalay 'komisyon' üyesi olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuKomisyon ve SDG… 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer Tahincioğluİnsanlığa karşı suç için “Hitler” kriteri: Bombayla öldürülen, yaralanan insanlar “mağdur” sayılmadı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRHer yangın yeni ihale demek... Beslenme sırası felaket tüccarlarında: Tomruğa hücum! 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Türkiye’yi Sarsan Bir Yıl… 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYeni çözüm süreci 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGECibuti Başkonsolosu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞ“Terörsüz Türkiye (!!!)” Komisyonu aritmetiği ve CHP 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilNeden gelişmiş bir ülke değiliz? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERPatrona hediye gibi kanun, işçiye erteleme 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezKuznets Eğrisi Hipotezi ve Türkiye 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDört Tarz-ı Siyaset 31.07.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKomisyon oturumları canlı yayınlansın 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUN“Siz de Çekoslovakyalılaştıramadıklarımızdan mısınız?” 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİOrmanlarımızı kim mi yakıyor? 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
nihat taştan
bir zamanlar Abdurhman Dilipakın "bir gün kartel medyası beni överse hemen sultan Ahmet camisine gider iki rekat namaz kılar ve tövbe eder imanımı tazelerim." demişti bence çok doğru ve bu söz başbakan için de geçerlidir. Allah yar ve yardımcınız olsun. kartelin şerlerinden korusun inş.