Hasan CEMAL
Başbakan Erdoğan’ın ‘Avrupa fırçaları’ bir gerçeği değiştirmiyor:
Türkiye yeniden sorun biriktirmeye başladı.
Bunu yazın bir kenara.
Tayyip Erdoğan’ın Sarkozy Fransa’sına, Avrupa’ya yönelik Strasbourg’da yaptığı bazı eleştiriler haklı da olsa, bunların eskisi gibi ses getirmesi zor.
Fazla heyecan da vermiyor.
Çünkü, Türkiye yine evin içi meselesiyle karşı karşıya...
Sayın Başbakan Avrupa’ya ne kadar fırça atarsa atsın, ne kadar dil dökerse döksün, örneğin Nedim Şener-Ahmet Şık olayında -ya da dün başlayan Ertuğrul Mavioğlu ile Ahmet Şık’ın birlikte yazdıkları Ergenekon kitabına ilişkin dava konusunda- inandırıcı olamaz.
Kürt sorunu da farklı değil.
Hâlâ bekliyor gündemin başında.
Alevi sorunu da öyle.
Başörtüsü sorunu da öyle.
Din eğitimi sorunu çözüldü mü?
Gayrimüslimleri ilgilendiren meseleler gündemdeki yerlerini korumuyorlar mı?
Asker sorunu, hem kurumsal hem zihniyetsel açılardan düzenleme bekleyen en ciddi meselelerden biri...
AB ile ilişkiler diye de bir sorun var ki, bu konuda topun sadece karşı tarafta olduğunu sanmak yanıltıcıdır.
Basın özgürlüğü de gündemde duruyor.
Yargı bir başka sorunlu alan...
Bugüne kadar gerçekten çok iyi giden ekonomide eğer gerekli özen gösterilmez ve seçim rehavetiyle aşırı güven kendini belli ederse, bu alanda da bazı sorunlar gecikmeksizin suyun yüzüne vuracaktır.
Bunları sıralıyorum.
Çünkü, Türkiye yeniden sorun biriktiren bir ülke haline gelmeye başladı.
Eskiden böyleydi.
1980’lerin sonuyla 1990’ların Türkiye’si sorun çözmez, sürekli biriktirirdi.
Zayıf ve kendi içinde kavgalı koalisyon hükümetleri, Türkiye’nin gerçek gündemini görmezlikten gelmeyi yıllar yılı siyaset sanmıştı.
Boğayı boynuzlarından tutabilecek liderler sahnede boy göstermemişti.
Özellikle ekonomik alanda yılan hikâyesine dönen yapısal sorunlar, 2001 başında Türkiye’yi bir anda yoksullaştıran, allak bullak eden Şubat Krizi’ne yol açmıştı.
1990’larda Güneydoğu’da parlayan yangın, Türkiye’nin aş ve iş sorununu derinleştirirken, hukuk ve insan hakları açısından Susurluk gibi cehennemleri yarattı.
Türkiye 2000’lere böyle geldi.
Gitgide biriken sorunlarla...
Ama 2000’lere iyi girdik.
Bir yandan ‘yapısal reformlar’la ekonomideki kısır döngü kırıldı.
Diğer yandan, AB’ye uyum reformları ile demokrasi ve hukuk çıtası yükseldi. Bu sayede, tarih alındı ve 2005’te AB ile üyelik müzakereleri başladı.
Böyle bir süreçte, bu ülkede bin yıldır demokrasi ve hukuk devletinin yerli yerine oturmasını engelleyen askeri vesayet ve derin devlet sistemi orasından burasından çözülmeye başladı.
Bu konuda, Ergenekon ve Balyoz gibi davaların, Zekeriya Öz (elbette hataları da var) gibi yürekli savcıların ve Ak Parti hükümetinin siyasal iradesinin rolleri elbette büyüktür.
Ama dünya dönmeye devam ediyor.
Pedal çevirmek zorunda iktidarlar.
Altını çizdiğim gibi:
Sorunlar yine birikmeye başladı!
Seçime giden Türkiye’de, siyasi liderlerin, özellikle Tayyip Erdoğan’ın gelinen bu noktayı çok iyi okumaları gerekiyor.
Çünkü yapılacak çok iş var.
Demokrasi çıtası yükseltilmeyi bekliyor.
Özgürlükler çıtası da öyle.
İnsan hakları da farklı değil.
Ekonomi ne kadar iyi gitmiş olsa da, işsizlik ve yoksulluk hâlâ çok büyük sorunlar...
Malum, bir seçim döneminde bir iktidar partisinin lideri, “Yoğurdum kara!” demez.
Ve sorunların yine birikmeye başladığı bir Türkiye’de, ‘Avrupa fırçaları’ milliyetçi dünyadan biraz daha oy getirebilir.
Ama fazla heyecan vermez.
Çünkü evin içi, Sayın Başbakan, yeniden düzeltilmeye muhtaç hale gelmiş durumda!
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
- Ankara-İmralı-Kandil üçgeninde hava olumlu
3.03.2025 - Silahlara veda zamanı... Hoş geldin barış!
28.02.2025 - Erdoğan "eyy TÜSİAD" diye bağırdı, polis anında başkanları topladı!
20.02.2025 - Yine CHP'nin önemi üzerine..
13.02.2025 - Dostluklar insanı ayakta tutar!
28.11.2024 - CHP'nin önemi
12.11.2024 - Terör ve şiddete lanet olsun!
24.10.2024 - Açık mektup!
27.08.2024 - Ortadoğu cehennemine Gazze'ye BARIŞ gelecek mi?
20.04.2024 - 31 Mart, CHP için bir büyük seçim başarısı ama yetmez!
9.04.2024
Yazarlar
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUMuhalefet barış sürecinde yer alacak mı? 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasCHP artık iktidar alternatifi mi 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGazze’nin tarihe düştüğü kayıt, dünyaya verdiği ders 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURNetanyahu’nun üstadının yolu İstanbul’a nasıl düşmüştü? 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKendi halkına cihad ilan etmiş bir Diyanet İşleri Başkanı 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunSuyun akışı ya da meramı barış olmak 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCan Atalay 'komisyon' üyesi olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuKomisyon ve SDG… 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer Tahincioğluİnsanlığa karşı suç için “Hitler” kriteri: Bombayla öldürülen, yaralanan insanlar “mağdur” sayılmadı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRHer yangın yeni ihale demek... Beslenme sırası felaket tüccarlarında: Tomruğa hücum! 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Türkiye’yi Sarsan Bir Yıl… 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYeni çözüm süreci 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGECibuti Başkonsolosu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞ“Terörsüz Türkiye (!!!)” Komisyonu aritmetiği ve CHP 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilNeden gelişmiş bir ülke değiliz? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERPatrona hediye gibi kanun, işçiye erteleme 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezKuznets Eğrisi Hipotezi ve Türkiye 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDört Tarz-ı Siyaset 31.07.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKomisyon oturumları canlı yayınlansın 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUN“Siz de Çekoslovakyalılaştıramadıklarımızdan mısınız?” 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİOrmanlarımızı kim mi yakıyor? 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
sevcan demirci
Buraqi alper isimli kendini zeki sanan ve zekası kendi köyünün sınırları içinde geçerli ve yeterli olan şahsiyet,eğer amerikada yaşayan ve amerikan vatandaşı olan herkes ingilizdir deselerdi sence bu olur muydu?, amerikada yaşayan her hangi bir millete ait kişi kendini yok sayan bir devlete samimiyet bağı ile bağlanırmıydı? amerikayı amerika yapan herkesi kucaklamasıdır.herkesi bir kişinin ya da zümrenin kucagına oturtması değil.siz kucaklamakla kucağa oturtma kavramları arasındaki farkı öğrenin
Buraqi Alper
Evet bencede guzel bir noktaya deginmis yazar---ama ufak bir ayrintiyi atlamis; Amerikanin aydinlarida bu ulkenin aydinlarindan farkli be azizim , sozkonusu teror ise , sozkonusu amerikan vatandaslarinin hayat konforunu zedelicek en ufak bir olaysa ,sozkonusu amerikan vatandaslarinin guvenligiyse, baskanin hangi partiden , hangi ideolojiden olduguna bakilmaksizin hepsi teroru kinar ,hepsi teroru lanetler, kimse AL- KAIDE MUSLUMANLARIN GURURUDUR DIYE YAZMAZ (YADA YAZAMAZ YAZARSA KENDINI GUANTONAMA BAY DE BULUR) YADA KKK TEXAS IN GURURUDUR DIYE YAZMAZ-- hepsinin ortak yazdigi tek sey vardir: OLMEK ,OLDURMEK YANLISTIR!!Iste en basta buna inandiklari icin amerika bugun kendi icindeki barisi muhafaza etmistir, kendi icindeki farkliliklarla baris icinde yasamayi basarmistir!!