Hasan CEMAL
Çölün orta yerinde terk edilmiş bir ortaçağ kalesine benzeyen otelimizden günün ilk ışıklarıyla yola koyuluyoruz. Safari jipimizin sevimli şoförü gaza basınca yüzüme çarpan buz gibi rüzgârla kendime geliyorum. Antiloplarla ceylan gibi yavrularını seyre dalarken, devekuşları ağır adımlarla, etrafa aldırış etmeden sabah yürüyüşlerini yapıyorlar.
Çölde güneş doğuyor! Harikulade bir duygu bunu yaşamak. Güneşin çölde doğuşu da, batışı da öyle. İnsanı öyle bir yakalıyor, insanı öylesine olmadık dünyalara taşıyor ki... Bir gün önce havadan seyretmiştik Kızıl Çöl’ü. Kızıl kum tepeciklerini kuş bakışı seyretmek bende tuhaf bir boşluk duygusu, yalnızlık yaratıyor. Ruh üşümesi diye bir şey olabilir mi, bilemiyorum.
GELUK
Kafatasları...
İnsanlara mı, hayvanlara mı ait olduğu bilinmeyen irili ufaklı kemikler...
Çok eskilerden kalma bir elmas madeninin hazin görüntüleri...
Kızıl Çöl’de Ölüm Vadisi’ni duyunca gözümün önüne ilk bunlar geliyor.
Çölün orta yerindeki, terk edilmiş bir ortaçağ kalesine benzeyen yüksek duvarlı otelimizden günün ilk ışıklarıyla yola koyuluyoruz.
Ortalık daha yeni aydınlanıyor.
Bafana, safari jipimizin sevimli şoförü, gaza basınca yüzüme çarpan buz gibi rüzgârla kendime geliyorum.
Çok erken kalktık.
Güneş yükseldikçe ısınıyorum.
Yol dümdüz gidiyor.
İsmi Oriks olan at gibi çöl antilopları ve antiloplarla ceylan gibi yavrularını seyre dalarken, devekuşları ağır adımlarla etrafa aldırış etmeden sabah yürüyüşlerini yapıyorlar.
'Biz siyah Afrikalılar her şeyi yeriz'
Bir gece önce, Windhoek’teki Joe’s Bierhouse’un et menüsünde hepsi vardı. Oriks, Kudu diye geçen antilop,timsah, zebra, maymun ve devekuşu...
Afrikalı genç adamın, “Biz siyah Afrikalılar her şeyi yeriz” derkenki o muzip ifadesi gözümün önüne geliyor.
Bu arada menüde devekuşu etini görünce yıllar öncesini anımsıyorum. 1994’tü. Uluslararası Basın EnstitüsüIPI’ın kongresi için Güney Afrika’ya gelmiştim.
Rahmetli Metin Toker’le Necati Zincirkıran’ı hatırlıyorum. Beyaz şarapla devekuşu patesi yemiştik birlikte. Duayen meslektaşlarımızla geçirdiğimiz çok keyifli bir akşamdı.
'Saten bir tuvaletin etekleri gibi'
Çölde güneş doğuyor!
Harikulade bir duygu bunu yaşamak. Güneşin çölde doğuşu da, batışı da öyle. İnsanı öyle bir yakalıyor, öylesine olmadık dünyalara taşıyor ki...
Çöl, içine doğru girdikçe daha çok kızıllaşıyor. İki yanımızda cetvelle çizilmiş gibi, ipincecik sırtlarıyla kızıl kumdan tepeler...
Biri, saten kumaşa benzetiyor:
“Çok şık bir saten tuvaletin etekleri gibi kıvrım kıvrım uzanıyor.”
Diğeri, “Bir film seti, bir tiyatro sahnesi gibi” demekle yetiniyor. “Acaip soyut bir şey” diyen de var.
Tek pervaneli uçağımızla hoplaya zıplaya uçuyoruz
Bir gün önce havadan seyretmiştik Kızıl Çöl’ü.
Dörder kişilik tek pervaneli uçaklar.
1978 yapımı.
Sigara tablaları bile var.
Su kutularının üstüne basarak uçağa biniyoruz. Ben önde, pilotun yanında oturuyorum.
Uyarılarına kulak kesiliyorum:
“Ayaklarını fazla uzatma, pedallara değmesin. Dizlerini biraz geriye çek, yoksa direksiyonu engeller.”
Bir saatten fazla çölün üzerinde uçacağımız için hepimizde heyecan var.
Uçsuz bucaksız dümdüz çorak toprakların üstünde uçarken, uzaktan puslu bir deniz gibi beliriyor çöl.
Önce dalgalı bir deniz gibi sapsarı uzanıyor altımızda. Bir süre sonra kızıllaşıyor, kızıl kum tepeleriyle sonsuzluğa doğru uzanıyor.
Tek pervaneli küçücük uçağımızla hoplaya zıplaya uçuyoruz. Arada bir güm diye dipten gelen dalga gibi vurup, tedirgin edici kısa bir düşüş yaptıktan sonra hemen toparlıyor.
Kum fırtınası galiba.
Uzaklardan bir toz, daha doğrusu bir kum bulutu kalkıp kayboluyor.
Çölü, bu kızıl kum tepeciklerini kuş bakışı seyretmek bende tuhaf bir boşluk duygusu,yalnızlık yaratıyor.
Ruh üşümesi diye bir şey olabilir mi, bilemiyorum.
Kuşlar da sustu, sessizlik insanı içine çekiyor
Bir gece önce Joe’s Bierhaus’un et menüsünde yer alan orikslerin, antilopların, ceylanların üzerinden süzülerek iniyoruz toprak piste...
Otelimizin adı Mirage.
Çölün ortasında, yıkık dökük surların içinde bir vaha gibi düşünülmüş...
Odamızın balkonundan Ayşe’yle güneşin uzaktan, çölün üstünden batışını izliyoruz. Güneş kaybolurken kuş sesleri yükseliyor. Antiloplar, ceylanlar su içmek için kurumuş ağaç gövdesinin dibindeki su birikintisine geliyorlar, son derece ağır yürüyüşleriyle.
Kuşlar da sustu.
Artık çıt çıkmıyor.
Antilopların, ceylanların biri gidiyor, biri geliyor suyun başına...
Sessizlik, insanı içine çektikçe çekiyor.
Gökyüzü koyu lacivert.
Yıldızlar teker teker gelip bir yerlere takılıyorlar gökyüzünde.
Ay ışığının altında antilopların hareketlerini izliyorum.
Gerçekten bir film seti, bir tiyatro sahnesi...
Güneybatı Afrika'da, Namibia'dayız
Nerede miyim?
Önce İstanbul’dan Güney Afrika’nınJohannesburg şehrine dokuz saatlik bir uçuş...
Hiç beklemeden iki saatlik uçuşlaGüneybatı Afrika diye bilinen, bağımsızlığına en geç kavuşan eski Alman sömürgesi Namibia’nın başkenti Windhoek’a...
Ertesi sabah da dört kişilik tek pervaneli uçakla bir küsur saatlik bir uçuşla Kızıl Çöl’dekiGeluk’a...
Ölüm Vadisi’ne gelince...
Maalesef gidemedik!
Bafana da çok istedi ama olmadı.
Geç kalmıştık.
Tek pervaneli uçaklarımız bizi bekliyordu toprak pistin başında, bizi başka diyarlara uçurmak üzere...
İnternet bağlantıları izin verdikçe bu diyarlardan -inşallah siyaset dışı- yazılara her gün olmasa da devam edeceğim.
Twitter: @HSNCML
Yazarlar
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUMuhalefet barış sürecinde yer alacak mı? 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasCHP artık iktidar alternatifi mi 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGazze’nin tarihe düştüğü kayıt, dünyaya verdiği ders 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURNetanyahu’nun üstadının yolu İstanbul’a nasıl düşmüştü? 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKendi halkına cihad ilan etmiş bir Diyanet İşleri Başkanı 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunSuyun akışı ya da meramı barış olmak 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCan Atalay 'komisyon' üyesi olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuKomisyon ve SDG… 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer Tahincioğluİnsanlığa karşı suç için “Hitler” kriteri: Bombayla öldürülen, yaralanan insanlar “mağdur” sayılmadı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRHer yangın yeni ihale demek... Beslenme sırası felaket tüccarlarında: Tomruğa hücum! 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Türkiye’yi Sarsan Bir Yıl… 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYeni çözüm süreci 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGECibuti Başkonsolosu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞ“Terörsüz Türkiye (!!!)” Komisyonu aritmetiği ve CHP 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilNeden gelişmiş bir ülke değiliz? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERPatrona hediye gibi kanun, işçiye erteleme 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezKuznets Eğrisi Hipotezi ve Türkiye 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDört Tarz-ı Siyaset 31.07.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKomisyon oturumları canlı yayınlansın 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUN“Siz de Çekoslovakyalılaştıramadıklarımızdan mısınız?” 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİOrmanlarımızı kim mi yakıyor? 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
3.03.2025
28.02.2025
20.02.2025
13.02.2025
28.11.2024
12.11.2024
24.10.2024
27.08.2024
20.04.2024
9.04.2024