Hasan CEMAL
İlker Başbuğ Paşa, Genelkurmay Başkanlığı’ndan beri konuşmalarıyla, kitaplarıyla kamuoyunun dikkatini çekmeye devam ediyor.
Düşüncelerini yazılı olarak ifade ediyor olması önemli.
İnatçı bir kişiliği var.
Genelkurmay Başkanlığı’ndan beri kendisinin bazı temel konulardaki bakış açılarını paylaşmıyorum.
Eleştirel görüşlerimi birçok kez yazdım.
Kendisini izlemeye çalışıyorum, çünkü ‘asker’in zihniyet dünyasına ilişkin birçok ipucu veriyor.
Geçen hafta Abant İzzet Baysal Üniversitesi’ndeki bir konferansta konuşmuş.
Türkiye’nin Suriye politikasını üstü örtülü bir dille eleştirirken şöyle diyor:
“Türkiye Cumhuriyeti devletinin yapması gereken en önemli konu, Suriye ile aynı hedefleri amaçlayan, burada Rusya ve İran öne çıkıyor, bunlarla ilişkilerimizi geliştirmemiz ve açmamız lazım.Suriye merkezi hükümeti ile ilişkilerimizi normale çevirmemiz lazım. Elbette bu resimde ABD’yi de unutmayacaksınız. ABD ileortak hareket etmek için bütün çabamızı göstermemiz lazım. Bunlar olmazsa, ne Suriye’deki oluşumlar olumlu noktada gider, ne de Türkiye’de yaşadığımız acı olayların sonu gelir.”
İlker Başbuğ Paşa’nın bu bakış açısını genel hatlarıyla paylaştığımı söyleyebilirim.
Ama şunu da biliyorum.
Resme daha dikkatle baktığımda, görüş ayrılıklarımız derinleşir. Bu açıdan öne çıkabilecek sorunlar malum:
Ankara’nın Türkiye ve Suriye Kürtleri ile ilişkileri...
PKK-PYD...
‘Kuzey Suriye’...
Kürt sorunu...
Barış ve demokrasi açısından hem Türkiye, hem bölge Kürtleriyle ilişkilerin taşıdığı hayati önem...
Bu konularda Başbuğ Paşa’yla anlaşmamız mümkün değil.
Bunun gibi bir başka konu daha var:
Milli meseleler ve iç siyaset...
İzzet Baysal Üniversitesi’ndeki konuşmasında şöyle demiş:
Milli konuları, milli sorunları iç siyaset malzemesi yapmayacaksınız.
İşin özü bu.
Türkiye olarak maalesef bir kaostayız.
İnsan olarak hepimiz üzülüyoruz. Yazıktır.
Niye?
Milli konularımızın iç siyaset malzemesi haline dönüştürülmesidir bunun altında yatan sorun.
Burada bana göre birinci sorumluluk siyasal iktidarda.
İç siyaset malzemesi yaptığınız an, o kendi açısından bakacak, diğeri kendi açısından bakacak ve parçalanacaksınız.
Bölünmüşlük ortaya çıkar.
Milli sorunlarda bölünürseniz bu kötü bir olay.
Çıkamayız işin içinden.
(İlker Başbuğ’un ilgili açıklaması)
Bu noktada tam tersini düşünüyorum.
Bazı sorunlarda ‘işin içinden çıkamaz’ hale geldiysek bunun altında, Başbuğ Paşa’nın savunduğu “Milli sorunları iç siyaset malzemesi yapmayalım!” görüşü yatar.
- Milli sorunlarda bölünmeyelim!
- Milli sorunlar iç siyaset malzemesi yapılmasın!
Bunlar ne anlama geliyor?
Ayrıca milli sorun nedir?
Sorunun milli olup olmadığına nasıl karar verilir? Kim, hangi güç yetkilidir bu konuda?
Şu da var:
Sorun milli olunca, ‘bölünmemek için’ bu konuda tek bir görüş mü geçerli olacak?
Yetki kimin olacak bu konuda?
Bu bir ‘milli mesele’dir, ‘çözüm’ü de budur, bunu siyaset malzemesi yapmayın, deyip kestirir atarsan, işin içinden çıkabilir misin?
Çıkılmaz.
Cumhuriyet devletinin 1923’teki kuruluşundan bugüne ‘işin içinden çıkamadığımız’ o kadar çok sorunu var ki bu memleketin...
Bu sorunlar, Murat Belge’nin T24’teki yazısında belirttiği gibi,Türkiye’nin ezeli sorunları...
Bu ezeli sorunlar çözülmediği için de tarih, Türkiye’nin paçalarından çekmeye devam ediyor.
Demokrasi, hukukun üstünlüğü, insan hakları ve özgürlükler düzeni alanında sürekli geriye gidiyoruz.
Bu ‘ezeli sorunlar’ın başında Kürt sorunu geliyor.
Kürt sorunu, Cumhuriyet’in kuruluşundan itibaren adı bile konmadan Türkiye’nin milli sorunu idi.
İç siyaset malzemesi de yapılmadı.
Buna izin yoktu.
Çünkü asker kendi tekeline almıştı bu meseleyi.
Devletin kapalı kapıları arkasında son söz hep askerin oldu.
Kürt yok, Türk var!
Kürtçe yok, Türkçe var!
Şark İslahat Planı.
1938 Dersim kıyımı.
Sonuncusu PKK olan 29 Kürt isyanı.
Kürt sorunu yok, terör sorunu var.
Kürt sorunu yok, aş iş sorun var.
Sürgünler ya da Kürtlerin kendi topraklarında sürgün yaşatılması.
Diyarbakır Askeri Cezaevi’ndeki işkence düzeni.
1980’lerde, 1990’larda Kürt köylerinin zorla boşaltılması, yakılması.
‘Faili meçhul’ cinayetler.
Devletteki, ‘söz konusu vatansa, gerisi teferruattır’ zihniyeti.
Demokratik hak ve özgürlükleri yerle bir eden bütün bu politikalar,milli bir sorun çerçevesine oturtuldu.
İç siyaset malzemesi yapılmasına izin verilmedi.
Sonuç?
İşin içinden çıkılabildi mi?
Hayır.
Sorun çözüdü mü?
Hayır, derinleştikçe derinleşti.
Türkiye kanamaya devam etti.
2005’le 2013 arasında durum değişir gibi oldu.
Kürt sorunu ‘asker tekeli’nden kurtarılmaya başladı.
Sorun özgürce tartışıldı.
Erdoğan iktidarı, İmralı’yla da, Kandil’le de diyalog kanalları açtı.
Doğru olanı yaptı.
Ama gün geldi Erdoğan da ‘eskiye’ döndü.
Asker gibi o da, “Kürt sorunu yok” dedi.
“Terör sorunu var” dedi.
Kendisinden farklı düşünenleri hain ilan etti, terörist ilan etti.
‘Eski’nin ya da askeri vesayet döneminin devlet politikaları, bu kezErdoğan’ın sivil vesayeti ile uygulanmaya başladı.
Şimdi milli sorun diye ses etmeyecek miyiz?..
İç siyasete malzeme yapmamak için eleştirmeyecek miyiz Erdoğan politikalarını?..
93 yıllık çıkmaz daha da derinleşsin, işin içinden çıkılmaz hale gelsin istemiyorsak, kafayı değiştirmekten başka çaremiz yok.
Yazarlar
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUMuhalefet barış sürecinde yer alacak mı? 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasCHP artık iktidar alternatifi mi 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGazze’nin tarihe düştüğü kayıt, dünyaya verdiği ders 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURNetanyahu’nun üstadının yolu İstanbul’a nasıl düşmüştü? 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKendi halkına cihad ilan etmiş bir Diyanet İşleri Başkanı 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunSuyun akışı ya da meramı barış olmak 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCan Atalay 'komisyon' üyesi olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuKomisyon ve SDG… 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer Tahincioğluİnsanlığa karşı suç için “Hitler” kriteri: Bombayla öldürülen, yaralanan insanlar “mağdur” sayılmadı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRHer yangın yeni ihale demek... Beslenme sırası felaket tüccarlarında: Tomruğa hücum! 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Türkiye’yi Sarsan Bir Yıl… 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYeni çözüm süreci 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGECibuti Başkonsolosu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞ“Terörsüz Türkiye (!!!)” Komisyonu aritmetiği ve CHP 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilNeden gelişmiş bir ülke değiliz? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERPatrona hediye gibi kanun, işçiye erteleme 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezKuznets Eğrisi Hipotezi ve Türkiye 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDört Tarz-ı Siyaset 31.07.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKomisyon oturumları canlı yayınlansın 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUN“Siz de Çekoslovakyalılaştıramadıklarımızdan mısınız?” 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİOrmanlarımızı kim mi yakıyor? 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
3.03.2025
28.02.2025
20.02.2025
13.02.2025
28.11.2024
12.11.2024
24.10.2024
27.08.2024
20.04.2024
9.04.2024