Hasan CEMAL
Özgürlük…
Başkalarının duymak istemediklerini söylemektir özgürlük.
Başkalarının kızdıkları şeyleri söylemektir özgürlük.
George Orwell’ın sözüdür bu.
Birilerinin damarına basmadan özgürlükten söz edilemez.
Çünkü gerçek bir yüzlü değildir.
Bin yüzlüdür.
Kimse gerçeği kendi tekeline alamaz.
Benim doğrum tek doğrudur diye dayatamaz.
Demokrasiler bunun için vardır.
Çok seslilik, hukukun üstünlüğü, farklılıklara saygı, tahammül ve hoşgörü bunun için vardır.
Bazen bir şey söylersin, bir şey yazarsın, birileri nasırına basılmış gibi ayağa fırlar, lanet okur, cehennem ateşi açar.
Bu kafalar ‘Ortaçağ kafası’dır.
‘Medrese kafası’dır.
Tek tiptir, kışla düzeni gibi kafalardır.
Herkesin kendi doğrularını, kendi inançlarını kabul etmesini isterler.
Eleştiriyi, eleştirel düşünceyi reddederler.
Düşünce zaptiyeliği yaparlar, düşünce polisliği yaparlar.
Kafaları ‘totaliter’dir.
İçi örümcek ağı kaplamış, küflenmiş kafalardır.
İnsanlığın daha iyiye, daha güzel doğru ilerlemesi ancak bu kafalarla mücadeleden geçer.
Tarihte de böyle olmuştur, bugün de öyledir.
İnişli çıkışlıdır.
Sancılıdır.
Büyük acılarla, bazen kan ve gözyaşıyla yol alınır bu mücadelede...
Nilüfer Göle’nin yerinde deyişiyle taşları yerinden oynatmak gerekir bu mücadelede...
Ama şunu yazın bir kenara:
Hem toplumda, hem kendi iç dünyanda taşları yerinden oynatmak epeyce güçtür.
Netamelidir.
Tehlikelidir.
Çok kızarlar.
Lanetlenirsin.
Özellikle bu memlekette öyledir.
Devletle karşı karşıya gelirsin.
Önyargılarla karşı karşıya gelirsin.
Tabularla karşı karşıya gelirsin.
Eğer özgürlük diyorsan, meydanı boş bırakmayacaksın demokrasi düşmanlarına...
Önyargıları, tabuları kırmak için sadece özgürlükleri kıskaca almak isteyen düşünce polisleri ile değil, kendi kendinle de mücadele edeceksin.
Kendi içinde taşları ne kadar yerinden oynatabilirsen, kendi iç dünyanda ne kadar özgür olabilirsen, toplumda da taşları o kadar yerinden oynatabilirsin.
Sen özgür olmadan, toplum da özgürleşmez!
Önce kendi önyargılarını, kendi tabularını kıracaksın.
Bu konuda ne kadar radikal olabilirsen, o kadar iyidir.
Özellikle Türkiye gibi yaşanmış ve yaşanan gerçeklerin üstüne ağır bir şal örtülmüş bir memlekette, insanlarını zorla yalanda yaşatan bir devletle haşır neşir olarak ömür tüketilen bir memlekette, radikalolmadan özgürlüğü yakalamak çok uzak ihtimaldir.
Jean-Paul Sartre’a 1975’te sormuşlar, en büyük başarısızlığınız nedir diye.
Sartre şöyle yanıtlamış:
“Hayatımda birçok hata yaptım, irili ufaklı birçok hata... Fakat tüm hatalarımın özünde bir şey yattığını söyleyebilirim. Her hatamı yeterince radikal olamadığım için yaptım .” (*)
Yeterince radikal olamadığı için hayatta yanlışlar yaptığını söyleyen Sartre, bir ara sürekli ölüm tehditleri altında yaşamış.
Cezayir’in Fransız sömürgeliğinden kurtulup bağımsızlığına kavuşmasını savunurken, Cezayir’deki Fransız askerlerinin emirlere uymaması için çağrılar yaptığı için ölüm tehditleri almış.
1960 yılı ekim ayında 10 bin emekli Fransız askeri Paris sokaklarında Cezayir’in bağımsızlığına karşı protesto yürüyüşü yaparken slogan atmışlar:
“Sartre’ı vurun!”
Sartre evini değiştirmek zorunda kalmış...
Sartre’ın yargılanmasına ve hapse atılmasına dönük kampanyalar şiddetlenince, Cumhurbaşkanı Charles de Gaulle, Sartre’ın tutuklanmasına karşı çıkarak özgürlüğü savunan o ünlü açıklamasını yapmış:
“Voltaire hapsedilemez!”
Kolay değildir Sartre kadar radikal olmak..
Kolay değildir Charles de Gaulle kadar büyük devlet adamı olmak.
Ve hiç kolay değildir Fransa’daki kadar demokrasi ve özgürlükrejimine sahip olmak.
Bu sulardan o kadar uzaklardayız, o kadar uzaklaşıyoruz ki.
Ne yazık!
__________________________________
* Sarah Bakewell; At The Existentialist Café; Freedom, Being, and Apricot Cocktails; Other Press New York, sayfa 275.
Yazarlar
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUMuhalefet barış sürecinde yer alacak mı? 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasCHP artık iktidar alternatifi mi 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGazze’nin tarihe düştüğü kayıt, dünyaya verdiği ders 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURNetanyahu’nun üstadının yolu İstanbul’a nasıl düşmüştü? 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKendi halkına cihad ilan etmiş bir Diyanet İşleri Başkanı 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunSuyun akışı ya da meramı barış olmak 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCan Atalay 'komisyon' üyesi olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuKomisyon ve SDG… 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer Tahincioğluİnsanlığa karşı suç için “Hitler” kriteri: Bombayla öldürülen, yaralanan insanlar “mağdur” sayılmadı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRHer yangın yeni ihale demek... Beslenme sırası felaket tüccarlarında: Tomruğa hücum! 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Türkiye’yi Sarsan Bir Yıl… 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYeni çözüm süreci 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGECibuti Başkonsolosu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞ“Terörsüz Türkiye (!!!)” Komisyonu aritmetiği ve CHP 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilNeden gelişmiş bir ülke değiliz? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERPatrona hediye gibi kanun, işçiye erteleme 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezKuznets Eğrisi Hipotezi ve Türkiye 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDört Tarz-ı Siyaset 31.07.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKomisyon oturumları canlı yayınlansın 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUN“Siz de Çekoslovakyalılaştıramadıklarımızdan mısınız?” 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİOrmanlarımızı kim mi yakıyor? 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
3.03.2025
28.02.2025
20.02.2025
13.02.2025
28.11.2024
12.11.2024
24.10.2024
27.08.2024
20.04.2024
9.04.2024