Hasan CEMAL
Sevgili Şahin;
Nasılsın sevgili kardeşim?
Elvan’dan duydum, sabah vakti gözaltına alınırken tansiyonun çok çıkmış, inşallah ilaçların yanındadır.
Sinirlenme, rahat ol.
Bugünleri de atlatacağız.
Yalnız değilsin, yanındayız.
Sabahleyin polislerin arasında fotoğrafını görünce tuhaf duygular uyandı içimde...
Hüzün ve tepki karışımı duygular...
Yarım asırlık derin dostluğumuz bir film şeridi gibi gözlerimin önünden geçip gitti.
Ve hatıraların içine dipsiz bir kuyu gibi çekilmeye başladım.
Sevgili Şahin kardeşim;
1960’ların sonlarında tanıştığımızda sen ‘Mao’cu, ben ‘cuntacı’ydım.
Birbirimizin gözünde ‘karşı devrimci’ydik ikimiz de...
12 Mart darbesiyle birlikte tesbih taneleri gibi dağıldık dört bir yana.
Senin yolun bir ara Filistin’den de geçti.
1980’lerin başında ‘İsveç sürgünü’nden dönerken, ben de genel yayın yönetmeni olmuştum.
Cumhuriyet’te buluşmuştuk.
Bir yandan Cumhuriyet’e kitap sayfası hazırlarken, bana da danışmanlık yapıyordun.
12 Eylül sonrasında, 1983 yılında Turgut Özal’ın başbakanlığıyla birlikte ben de Cumhuriyet’in birinci sayfasında imzalı yazılarıma başladım.
İlk yazım için bana bir not hazırlamıştın, hatırladın mı?
Türkiye’de demokrasi taşları yerli yerine nasıl oturur, darbelerden nasıl kurtuluruz diye uzun bir not...
Sevgili kardeşim;
Bundan böyle dostluğumuzun ortak çizgisi hep ‘demokrasi meselesi’ olmuştu.
Demokrasi kültürü nedir?
Farklılıklara saygı nedir?
Farklı seslerin bir arada yaşaması nedir?
Demokrasiyle pazar ekonomisi ilişkisinde serbest rekabet nedir?
Bu çerçevede liberal demokrasi, sosyal demokrasi nedir, ne olmalıdır?
Demokrasiyle Türk siyasal elitlerinin zayıf ilişkisi nedir, nasıl tamir edilebilir?
Kürt sorunu...
İslam ve demokrasi...
Türkiye’de İslam’ın demokrasi çatısı altında yaşaması ve demokrasi kültürüyle tanışması...
Türkiye ve Avrupa...
Uzun yıllarımız hep bu konularla haşır neşir geçti.
Özellikle belirtmek isterim.
Senden çok şey öğrendim.
Sevgili Şahin;
Hatırlıyorsun herhalde.
Karl Popper’ı ve onun Açık Toplum ve Düşmanları isimli kitabını da ilk kez senden duymuştum.
Cumhuriyet’in Siyaset ’84 ekinin iki tam sayfasını Karl Popper’a ayırmıştın.
Yirminci yüzyılın en büyük siyaset ve bilim felsefecilerinden Popper’ı ben de yeni öğreniyordum.
Faşizm olsun, komünizm olsun totalitarizme karşı felsefî planda yüzyılın az sayıdaki en etkili demokrasi ve açık toplum savaşçılarından, düşünürlerinden biriydi.
Açık Toplum ve Düşmanları isimli başyapıtında şöyle der Popper:
Akılcılığın, eleştirel düşüncelere kulak vermek ve sınamalardan bir şeyler öğrenmeye hazır olmak tutumu olduğunu söyleyebiliriz.
Bu tutum, özünde“Ben haksız olabilirim ve sen haklı olabilirsin ve çaba göstererek belki doğruya daha yaklaşırız” diyebilme tutumudur.
Bilim de yanılabilir.
Çünkü bilim bir insan ürünüdür.
Daha önemlisi, bize düşüncenin görevinin şiddet ve savaş yoluyla değil de, eleştirici tartışmalar yoluyla devrimler yapmak olduğunu; yüce Batılı akılcılık geleneğimizin, savaşlarımızı kılıçlarla değil, kalemlerle yapmamızı gerektirdiğini gösterebilir.
Sevgili Şahin;
Senin bu iki sayfa yüzünden rahmetli İlhan Abi’yle (Selçuk) aramızda kıyamet kopmuştu 1984’te.
“Ruhlarını karşı devrimci Popper’a satanlar”, yani sen, Cumhuriyet Genel Yayın Yönetmeni’ni, yani beni ‘kötü emelleri’ne alet ediyordun.
Ben ise o zamanlar Karl Popper’ı sevmeye, onu daha çok öğrenmeye başlamıştım.
Cumhuriyet’te birlikte yaşadığımız ve 1991 genel seçimleri sonrasına kadar devam edecek ‘vazonun kırılması’ sürecinde bir kırılma noktası da, işte böyle, Karl Popper olmuştu.
Sevgili Şahin;
Türk siyasal düşüncesi ve pratiğinin ‘Baasçılık’tan nasıl kurtulacağı konusunda epeyce yazdık çizdik.
Bunun gibi, Türkiye’de İslamcı siyaset düşüncesi ve pratiğinin demokrasiyle, çok seslilikle nasıl içiçe gelebileceği, bu açıdan nasıl bir sentez yaratılabileceği konusuyla ilgili olarak ne kadar çok söyledin, yazdın.
İslam ve demokrasi konusunda özellikle AKP’nin 2002 yılı sonunda iktidara gelmesiyle birlikte ikimiz de umutlanmıştık.
Sonra bu umutlarımızın gitgide sönmeye yüz tuttuğunu yaşadık.
Lafı uzatmak istemiyorum.
Umutlarımız tükenmeye başlamıştı, çünkü Erdoğan sadece kendi sesini duymayı demokrasi sanmış, farklı sesleri hainlikle, darbecilikle susturmaya yönelmişti...
Sevgili Şahin;
İkimiz de bu memlekette ‘demokrasi aşısı’nın tuttuğunu sanıyorduk.
Anlaşılan tutmadı.
Hazin ama gerçek bu.
Hem 15 Temmuz’daki askeri darbe girişimi, hem de sonrasında derinleşmeye başlayan Erdoğan’ın sivil darbesi, Türkiye’de demokrasi ve hukukun üstünlüğüne giden yolun daha epeyce uzun ve sancılı olduğunu, olacağını gösteriyor.
Şu noktayı bugün ikimiz de biliyoruz:
15 Temmuz’un kanlı askeri darbe girişimine karşı çıkmak, tek başına demokratlığın kriteri değildir ve olamaz.
Demokratlık, aynı zamanda, Erdoğan’ın derinleşmekte olan sivil darbesine de hayır demekten geçiyor.
Sevgili Şahin;
Şunu iyi bil.
Yalnız değilsin.
Senin yanındayız.
Mücadelemiz hep birlikte sürecek.
Demokrasi bayrağını yere düşürmeyeceğiz.
Ve bu dünya despotlara kalmayacak sevgili kardeşim!
Yazarlar
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUMuhalefet barış sürecinde yer alacak mı? 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasCHP artık iktidar alternatifi mi 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGazze’nin tarihe düştüğü kayıt, dünyaya verdiği ders 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURNetanyahu’nun üstadının yolu İstanbul’a nasıl düşmüştü? 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKendi halkına cihad ilan etmiş bir Diyanet İşleri Başkanı 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunSuyun akışı ya da meramı barış olmak 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCan Atalay 'komisyon' üyesi olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuKomisyon ve SDG… 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer Tahincioğluİnsanlığa karşı suç için “Hitler” kriteri: Bombayla öldürülen, yaralanan insanlar “mağdur” sayılmadı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRHer yangın yeni ihale demek... Beslenme sırası felaket tüccarlarında: Tomruğa hücum! 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Türkiye’yi Sarsan Bir Yıl… 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYeni çözüm süreci 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGECibuti Başkonsolosu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞ“Terörsüz Türkiye (!!!)” Komisyonu aritmetiği ve CHP 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilNeden gelişmiş bir ülke değiliz? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERPatrona hediye gibi kanun, işçiye erteleme 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezKuznets Eğrisi Hipotezi ve Türkiye 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDört Tarz-ı Siyaset 31.07.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKomisyon oturumları canlı yayınlansın 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUN“Siz de Çekoslovakyalılaştıramadıklarımızdan mısınız?” 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİOrmanlarımızı kim mi yakıyor? 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
3.03.2025
28.02.2025
20.02.2025
13.02.2025
28.11.2024
12.11.2024
24.10.2024
27.08.2024
20.04.2024
9.04.2024