Hasan CEMAL
Çağlayan'da geçirdiğim iki uzun günün sonunda cuma akşamı çıkan mahkeme kararları...
Bir yanda sevinç çığlıkları...
Ali Bulaç'a tahliye...
22 aydır hapis yatan Ali Bulaç'ın üç kızı göz yaşlarıyla birbirlerine sarılıyor.
Şahin Alpay'ın ev hapsi kalkıyor.
Oğlu Acar ve torunu Defne, sevgili Şahin'i sevinçle kucaklıyor.
Diğer yanda hüzün...
Hukuk katledildiği için yaşanan hüzün...
Adalet duygusu yerle bir edildiği için yaşanan hüzün...
Ahmet Turan Alkan'a, Mustafa Ünal'a, Mümtazer Türköne'ye tahliye yok.
Yüzlerde sevinç ve hüzün içiçe.
Bu çileden nasıl kurtulacak Türkiye?..
Akşam vakti Çağlayan'dan çıkıyorum.
Yağmur yağıyor.
Perşembe sabahı gelirken de hava yağmurluydu, kasvetliydi.
Bir yer, bir köşe bulup adliye koridorlarında geçen şu iki uzun günün kısa hikâyesini yazmalıyım.
Neden?
Mecbur musun?..
Evet mecburum.
Her şeyden önce gazeteciyim.
Ayrıca meslektaşlarım, dostlarım gazetecilik yaptıkları için, yazı yazdıkları için, bir iktidarı eleştirdikleri için yargılanıyorlar.
Üstelik darbeci diye, terörist diye yargılanıyorlar.
Akıl alır gibi değil.
Bu haksızlığa, bu hukuksuzluğa sonuna kadar karşı olduğum için de yazmaya mecburum bu iki günü kısaca...
Bir yakınma:
Duruşmalar hiç zamanında başlamıyor.
Perşembe sabahı 10'da demişlerdi, 11.30'da başladı. Cuma günü 10.30 dediler, 12'ye doğru salona alındık.
Hep böyle.
Yani eziyet daha adliye koridorlarında hissedilmeye başlıyor.
Ama asıl eziyetin ne olduğunu savunmalarla birlikte anlıyor insan.
Türkiye'nin hukuktan nasıl uzaklaştığı o zaman çok daha iyi anlaşılıyor.
22 aydır demirparmaklık arkasında yatan eski Zaman gazetesinin Ankara temsilcisi ve köşe yazarı Mustafa Ünal'ın dün öğleden sonra üç saat süren savunmasını dinlerken içim acıyor.
Bazen gözlerim doluyor.
Burada yargılanan ben değilim.
Benim şahsımda, bir ayet yargılanıyor.
Düşünce ve fikir hürriyeti yargılanıyor.
Gazetecilik ve ifade özgürlüğü yargılanıyor.
Masumiyet yargılanıyor.
TC’nin ‘Hukuk Devleti’ vasfı ve ‘Anayasa’ yargılanıyor.
Burada aslında AK Parti yargılanıyor.
AK Parti’nin rüyası bu değildi.
Vaat ettiği Türkiye bu değildi.
Düşünce özgür olacaktı.
Fikir hürriyetinin önündeki bütün engeller kalkacaktı. Yasaklar yasaklanacaktı.
Sanık sandalyesinden oturanlara iyi bakınız…
Bu fotoğraf dünya döndükçe unutulmayacak.
Özgürlük türküleriyle iktidara gelen AK Parti’nin utancı olarak hatırlanacak.
Sormak zorundayım.
Ey Numan Kurtulmuş!
Devri iktidarınızda Ali Bulaç terörist olarak yargılanıyor… Haberiniz var mı?
Ey Naci Bostancı!
Devri iktidarınızda Ahmet Turan Alkan terörist olarak yargılanıyor… Haberiniz var mı?
Ey Mustafa Şentop!
Devri iktidarınızda Mümtazer Türköne terörist olarak yargılanıyor… Haberiniz var mı?
Ey Nabi Avcı!
Devri iktidarınızda Şahin Alpay terörist olarak yargılanıyor… Haberiniz var mı?
Ey Recep Tayyip Erdoğan!
Sayın Cumhurbaşkanım! Zat-ı Alinizi Pınarhisar Cezaevi’nde ziyaret eden BEN, Mustafa Ünal… Bütün medya size cüzzamlı muamelesi yaparken, yanınızda duran BEN…
AK Parti’yi kapatma davasında, 27 Nisan e-muhtırasında, 15 Nisan’da, hatta 15 Temmuz’da demokrasiden yana tavır koyan BEN…
AK Parti’nin kuruluş günlerinde, en zor zamanlarınızda sizlere kimse ilgi göstermezken, sizin sesinizi duyuran BEN…
Devr-i iktidarınızda ben terörist ve darbeci ithamı ve müebbet talebiyle yargılanıyorum… Haberiniz var mı?
Akıl ve vicdan sahibi AK Partililere soruyorum: Biz tek eylemi yazı olan gazeteciler terörist ve darbeci iddiasıyla müebbetle yargılanıyoruz…
Haberiniz var mı?
Bugün MS 10 Mayıs 2018…
Ülkenin yönetiminde kendisini muhafazakâr – demokrat olarak tanımlayan mütedeyyin kişilerin oluşturduğu AK Parti var.
Buradan AK Partililerin kulaklarını çınlatıyorum.
Alarm veriyorum.
Duyun sesimi…
Devr-i iktidarınızda bir ayeti kelime ‘suç delili’ olarak kayıtlara girdi.
Ben bunu tanımlayacak bir kelime, bir kavram bulamıyorum. Dil kifayetsiz kalıyor. Skandal sözcüğü çok hafif düşüyor…
Bir ayetin ‘suç delili’ olarak Esas Hakkındaki Mütalaada yer alması bu davanın özetidir. Benzer davalar için de fikir vermektedir.
‘Türkiye’de işler nasıl?’ diye sorarlarsa ‘Bir ayet suç delili’ olarak mahkemelerde yargılanıyor deyiniz…
Kafidir.
Mustafa Ünal'ın savunmasının bir bölümünde adım geçiyor.
Duygulanıyorum.
Benim son kitabımdan söz ediyor.
Bir proje mahkeme olan sulh ceza hakiminin bir gece yarısı, ‘hepinizi tutukluyoruz’ dediği zaman – Hasan Cemal’in kitabında okumuştum – romancı Anna Seghers’in yazdığı gibi benim için de,"Bütün gündüzlere son veren o gece başladı".
Artık gündüzler karanlık, geceler karanlıktı benim, ailem ve sevenlerim için.
Hücrenin açıldığı minik bahçe bile kafeslendi.
Bir avuç gökyüzü tellerle perdeli….
Bir ay önce kaybettiğimiz Ülkü Tamer’in bir dizesinde söylediği gibi ‘İçime çektiğim hava değil, gökyüzüdür’… Silivri’de içime çekebileceğim temiz, berrak gökyüzüm yok. Hayatı cezaevlerinde geçmiş Sabahattin Ali’nin meşhur şiirinde dile getirdiği gibi…
‘Görmek istersen denizi /
Yukarı çevir yüzü /
Deniz gibidir gökyüzü…’.
Benim gökyüzüm deniz gibi değil, tellerin ardında…
Devlet ya da bugünün iktidar sahipleri bana Çetin Altan’ın deyişiyle bir avuç gökyüzünü bile çok gördü…
Alacakları olsun…
Mustafa Ünal'ın savunmasını dinlerken bazı yerlerde helal olsundemek geliyor içimden...
Bir yerde şunları söylüyor:
Gazetecilerden, yazarlardan, düşünce ve fikirden bu kadar korkunun sebebi nedir?
Ortada suç falan yok.
Dosya bomboş.
İddianame çürük.
Mütalaa ondan da fecaat…
Delil diye öne sürülen hiçbir yazı metninde suç unsuru yok. Olsaydı zamanında dava açılırdı.
AK Parti’yi eleştirmenin suç kapsamına gireceği 40 yıl düşünsem aklıma gelmezdi.
AK Parti kuruluş felsefesi, reformcu kimliğiyle umuttu.
Sonra AKP’leşti.
Ve partide çeteleşmeler yaşandı.
Bunu Ankara’da yaşayan herkes biliyor.
Bu hukuku katleden bir dava…
Adaletin canına okuyan bir dava…
Bu davada hukuk yok…
Bu dava bir Hilkat Garibesi…
Hz. Hüseyin’in susuzluğu gibi adalete susuzum dedim. Bir damla adalet vermediniz. Bu dava adaletsizlikten kırılıyor.
Onun için Hukukun Kerbelası dedim bu dava için...
Çağlayan'da Perşembe günü de Mümtazer Türköne'yle tutuksuz yargılanan Orhan Kemal Cengiz'in savunmalarını dinledim.
Türköne'nin savunmasından şu cümlelerin altını çiziyorum:
Biz sadece makalelerden yargılanıyoruz.
Savcının esas hakkındaki mütalaası çok sayıda kanunu ihlal etmektedir.
Savcının bu dosyadan el çektirilmesi ve hakkında soruşturma açılmasını talep ediyorum.
Savcının hüküm verme konusundaki aceleciliği adil yargılama hakkı ihlali kuşkusu uyandırmaktadır.
Duruşma savcısı suç unsuru olmayan delilleri tekrar kullanarak Anayasa’ya meydan okumuştur.
Anayasa Mahkemesi, “gazete makalelerinden tutuklama yapılamaz” derken, savcı makalelerden hüküm istemektedir.
Hukukun üstünlüğünün olağanüstü hâlde de korunmasından yana yazılar yazdım.
Suç unsuru olarak iddianameye konulan yazılarımın tamamı benim lehime delil olarak kullanılabilir.
Ben kimseden talimat alarak yazı yazmam.
Özgürlüğüme düşkünüm.
Orhan Kemal Cengiz'in savunmasında altını çizdiğim bazı cümleler de şöyle:
Çağlayan'dan çıkarken, yaşlıca bir kadın yanıma geliyor, "Kocaman yer, adı Adalet Sarayı ama adalet yok!" deyip uzaklaşıyor
Yazarlar
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUMuhalefet barış sürecinde yer alacak mı? 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasCHP artık iktidar alternatifi mi 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGazze’nin tarihe düştüğü kayıt, dünyaya verdiği ders 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURNetanyahu’nun üstadının yolu İstanbul’a nasıl düşmüştü? 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKendi halkına cihad ilan etmiş bir Diyanet İşleri Başkanı 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunSuyun akışı ya da meramı barış olmak 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCan Atalay 'komisyon' üyesi olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuKomisyon ve SDG… 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer Tahincioğluİnsanlığa karşı suç için “Hitler” kriteri: Bombayla öldürülen, yaralanan insanlar “mağdur” sayılmadı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRHer yangın yeni ihale demek... Beslenme sırası felaket tüccarlarında: Tomruğa hücum! 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Türkiye’yi Sarsan Bir Yıl… 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYeni çözüm süreci 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGECibuti Başkonsolosu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞ“Terörsüz Türkiye (!!!)” Komisyonu aritmetiği ve CHP 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilNeden gelişmiş bir ülke değiliz? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERPatrona hediye gibi kanun, işçiye erteleme 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezKuznets Eğrisi Hipotezi ve Türkiye 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDört Tarz-ı Siyaset 31.07.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKomisyon oturumları canlı yayınlansın 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUN“Siz de Çekoslovakyalılaştıramadıklarımızdan mısınız?” 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİOrmanlarımızı kim mi yakıyor? 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
3.03.2025
28.02.2025
20.02.2025
13.02.2025
28.11.2024
12.11.2024
24.10.2024
27.08.2024
20.04.2024
9.04.2024