Levent Gültekin
TV’lerde, gazetelerde, sosyal medyada, siyasette hep tahammülsüz, hoşgörüsüz, uzlaşma nedir bilmeyen bir azınlığın sesi duyuluyor.
Kiminle nasıl konuşacağımızı, ne söyleyeceğimizi, nasıl düşüneceğimizi, hangi konuda nasıl bir üslup, yaklaşım benimseyeceğimizi belirlemek istiyorlar.
Bu grubun içinde Atatürkçü de var İslamcı da, Alevi de var Sünni de, Kürt hareketine mensup Kürt de var ülkücü de, sağcı da var solcu da.
İlginç bir ittifak. Kötülüğün ittifakı.
Birbirleriyle kavga ederken aslında birbirlerini var ediyor, yükseltiyorlar.
Slogan atmak, kendi gibi düşünmeyen, kendi gibi kavgacı olmayan herkese hakaret etmek, aşağılamak ve mensubu olduğu toplum kesimini ötekine karşı kışkırtmak ve düşmanlaştırmaktan başka şey bilmiyorlar.
Memleketi dert ediyor gibi görünseler de, sorunları çözmüyor çoğaltıyorlar. İşler yoluna sokmuyor, daha da çatallaştırıyorlar.
İçten içe biliyorlar: O sorunlar olmasa, kendileri de olmayacak.
Bu azınlık, ülkenin tartışma düzeyini, siyasetini, meselelere yaklaşımını… neredeyse ülkenin istikametini belirliyor.
Mesela bu azınlığa mensup bir Atatürkçüye bakan insanlar, bütün Atatürkçülerin böyle olduğunu sanıyor.
Veyahut bu azınlığa mensup AK Partiliye bakan insanlar, bütün AK Partililerin böyle olduğunu düşünüyor.
Ya da bu azınlığa mensup bir ülkücüye bakan toplum, bütün ülkücülerin böyle olduğuna hükmediyor.
Sonunda, barış içinde, özgürce, eşit vatandaşlar olarak yaşamak isteyen kişilerde, toplumun diğer kesimleri hakkında negatif bir algı oluşuyor.
Önyargılar çoğalıyor, umutlar kırılıyor, enerjimiz azalıyor…
Siyasette yaşadığımız kilitlenmenin temel nedeni bu.
Dahası iç çatışma çıkacağını sanıyoruz. Kutuplaşma önlenemez gibi görünüyor bize. Endişeden kurtulamıyoruz. Kendimizi güçsüz hissediyoruz.
Geçtiğimiz günlerde AK Partili bir okurumdan mail aldım.
Şöyle diyor: “AK Partiliyim ama iktidarın yapıp ettiklerine artık dayanamıyorum. Fakat ne yapacağımı, nereye gideceğimi de bilmiyorum. Çünkü geçen bir toplantıda kadının biri fotoğraf çekerken beni göstererek ‘O başörtülü benim fotoğraf karemden çıksın’ dedi. Kendimi çok dışlanmış ve yalnız hissettim.”
Bu okuruma, “O insanlık ve yurttaşlık nedir bilmeyen hanımefendiye bakarak bir topluluk hakkında kanaat oluşturma. Onlar azınlıkta. Gerçekleri görmekten aciz kimseler. Bu ülkede seninle eşit, özgür, huzur içinde yaşamak isteyen her kesimden milyonlar var. Onlara bakmalısın”dedim.
Çünkü böyle milyonların var olduğunu gördüm, görüyorum, biliyorum.
Peki bu tahammülsüz azınlık niçin böyle yapıyor?
Birinci neden, yukarıda da dediğim gibi, sorunlardan besleniyorlar.
Yani sorunlar üzerinden attıkları sloganlarla, savurdukları hakaretlerle, sarfettikleri birkaç ağdalı cümleyle çabucak ‘mahallenin kahramanı’ ilan ediliyorlar.
Siyasetçiyse, koltuk kapması daha kolay oluyor.
Gazeteciyse, yazarsa, sanatçıysa dikkat çekmek, popüler olmak, el üstünde tutulmak, o mahallede kanaat önderi muamelesi görmek daha kolay oluyor.
Sahici, kalıcı, çözüme dönük esaslı işler yapamadıkları için arzuladıkları popülariteye, makama, ilgiye, alakaya bu sayede ulaşıyorlar.
Öyle bir hale geldik ki bu kavgacı azınlık yüzünden her kesimden aklı başında insanlar artık konuşamaz oldu.
Sorumlu, bilgili, yetkin, saygın, barış, esenlik, huzur isteyen insanların suskunluğunun tek nedeni iktidarın baskısı değil.
Bu tahammülsüz azınlığın linçinden, hakaretinden, aşağılamasından çekinen, korkan, her kesimden aklı başında herkes içine kapanıyor.
Ve meydan bütünüyle bunlara kalıyor.
Mesela barışçı, özgürlükçü, çoğulcu, uzlaşmacı, katılımcı bir aydına, siyasetçiye tahammül edemiyorlar.
“Konuşalım, anlaşalım, işlerimizi yoluna koyalım” diyen aklı başında Atatürkçüye tahammül edemiyorlar.
“Bir dakika, siz ne yapıyorsunuz?” diyen, kendinden olanı eleştiren bir dindara, İslamcıya hakaret etmeden duramıyorlar.
“Bizde de yanlışlık var, kendi hatamızı görelim” diyen bir HDP’liye ‘satılmış’ yaftası vuruyorlar.
Çünkü karşı tarafın da haklı olabileceğini hesaba katarak konuşmayı, tartışmayı, anlaşmayı bilmiyorlar.
Tek bildikleri, sonu olmayan, hiçbir çözüm getirmeyen kavgayı sürdürmek.
‘Azınlık’ diyorum çünkü konferanslar için gittiğim her yerde her kesimden on binlerce insanla konuştum, konuşuyorum.
Siyasette, medyada, özellikle de sosyal medyada hoşgörüsüzler çoğunlukmuş gibi görünse de her kesimden, bu ülkede barış içinde özgürce, eşit vatandaşlar olarak yaşamak isteyen insanlar çoğunlukta.
Her tarafta hoşgörüsüzlerin sesi çıktığı için medyada, sosyal medyada, siyasette gerçek Türkiye’yi göremiyoruz.
İktidar da tüm stratejisini, imajını, üslubunu, söylemini bu dışlayıcı, tahammülsüz, toptancı anlayışa göre belirliyor.
Bir tarafta iktidar diğer tarafta bu tahammülsüz azınlık, elbirliğiyle Türkiye’de dostluğun, ağız tadının, birliğin, beraberliğinin üstünü örtüyorlar.
Bu kısırdöngüden çıkmalıyız.
Sorunlarımızı tahammülsüz azınlığın köktenci yaklaşımıyla tartışamaz, halledemeyiz.
Ülkemiz elden giderken, kayıkçı kavgası verenlerin esiri olamayız.
Kimlikleri, inançları, ideolojileri kendine siper edip bunun üzerinden hepimizi birbirimize düşman eden bu güruha meydanı bırakamayız.
Bu ülkede huzur içinde, eşit yurttaşlar olarak yaşama umudumuzu bu cehalete, sorumsuzluğa, bencilliğe kurban edemeyiz.
Hem sorunların daha da büyümesine neden olan bu patırtıcı azınlık mensuplarına kahraman muamelesi yapıp, hem de içinde bulunduğumuz bu durumdan yakınmak…
Olacak şey değil.
Hepimizin kendimize bakmamız gerekiyor.
Kimi niye el sütünde tutuyoruz? Kime niçin değer veriyoruz? Hangi tür yaklaşımları benimsiyor, yayıyoruz?
Bu sorumsuz azınlığın ‘bizden olan’ mensuplarına verdiğimiz destekle büyümesine, gelişmesine etkili olmasına ne kadar katkı veriyoruz?
Önümüzde iki yol var: Ya birbirinin kötülüğünden, eksikliğinden, yanlışından beslenen tahammülsüz azınlığın etkin olduğu bir ülke olacağız ki bu yok olmak demektir.
Ya da karşı tarafın eksikliğini, yanlışını bu ülkenin eksikliği, yanlışı hatta kendi eksikliği gören, onu çözmeye çalışan bir yaklaşımın egemen olduğu ülke olacağız.
İkinciyi yapabiliriz. Zor değil, gerçekten yapabiliriz.
Yazarlar
-
Taha Akyol15 Temmuz ve OHAL 16.07.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURKendini gerçekleştirebilecek kehanet: DEM-Cumhur İttifakı 16.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNETürkler, Kürtler şimdi de Araplar ve sonra yeryüzünün bütün halkları 16.07.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasSürecin en büyük riski 15.07.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALU“Beraber yürüyeceğiz” ama nereye doğru Payidar! 15.07.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHepiniz oradaydınız be-2 15.07.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanZenginin malı züğürdün çenesi: Bu tekneler neden yanıyor? 15.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYATarihi Anlamak, Yargılamak Değil; TKP ve TBKP, Yasallık, Yenilenme ve Kürt Özgürlük Hareketi Üzerine 15.07.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU‘AK Parti+MHP+DEM’ yetmedi, muhalefet de cepheye çağrılıyor 15.07.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNGeri Dönüşsüz Yol 15.07.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKMutlular, kızgınlar, endişeliler: Kürt sorunu nasıl çözülecek? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞErdoğan’ın imkânsız hayali: Suriye’de Rojava’yı Türkiye’de CHP’yi kendi kaderine terk etmeye razı bi 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluErdoğan, bir anda neden sürecin önüne geçti? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞTARİHSEL “TKP’NİN TARİHİ” YAZILMALI… 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIK11 Temmuz’dan sonra sıra neye geldi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHükümet harcadıkça ülkenin refahı azalıyor 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRYeni süreç, yeni stratejiler: İktidardaki çatlaklar ve çelişkiler muhalet için tuzak mı, yoksa fırsa 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanSoykırım ekonomisini ifşanın bedeli 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanPKK silahları yaktı acaba şehre de demokrasi gelir mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENTürk – Kürt – Arap söylemi 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENKürt ulusunun kavgasında bir sosyalist lider 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayDış borç ve sosyalist kemer sıkma 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYüz yıllık düğümü çözme yolunda cesur adım Devlet Bahçeli’den geldi 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNBundan sonra top devletin sahasına geçiyor 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünTürkiye kazandı… 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBizim Hayırlı Cumamız 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer Solgun“Türkiyeli değil, Türk!” 11.07.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
7.09.2023
19.08.2023
19.08.2023
14.08.2023
6.08.2023
8.07.2023
3.07.2023
27.06.2023
23.06.2023
19.06.2023