Melih ALTINOK
Vesayete talip bürokratik yapılanmanın yeni icraatları, Türkiye’nin son beş yılına damgasını vuran darbe davaları süreçlerini de tartışmaya açtı. Bu gelişme üzerine, o dönemlerde Ergenekon ve Balyoz’u hararetle savunan kimi isimler eski tavırlarının özeleştirisini veriyorlar.
Bu özeleştiriler, “iddialar külliyen yalanmış”tan “Çatı yıkılmadı ama ciddi yanlışlar da varmış”a kadar uzanıyor.
Kimileri ise “Dünün tartışılması teklif dahi edilemez” noktasında.
Ancak tartışmalar, özeleştirilerin dayanakları ve bunlara karşı öne sürülen argümanlar üzerinden yürümüyor. Bu gündemde bizim ülkece meselemiz “Dün gece öyle demiyordun”dan ibaret. Yani derdimiz yine, üzerine bir garip anlam yüklediğimiz “tutarlılık.”
Evet, “garip” diyorum, çünkü;
Dün mevcut olamayan ya da görülemeyen bir durumun fark edilmesi halinde, hatanın kabullenilerek eskisiyle kısmen ya da tamamen farklı bir tavır takınmak “çelişki” midir?
Ya da “tutarlık” dediğimiz şey, bir kanaatte, uzamdan, zamandan ve olaya etkiyen diğer parametrelerden bazılarının belirginleşmesinden bağımsız, ilk şekillendiği halinde “ısrar” edilmesi midir?
Bu durumda yaygın olarak tanımladığımız şekilde çelişki, analitik düşüncenin ürünü, kompleksiz bir tavır; tutarlılık ise gerçeği değil kendi gerçekliğini kanıtlamanın “maşası”, bencilce bir bağnazlık olmuyor mu?
Eğer gerçeğin “mutlak” bir köyü varsa, ona “yaklaşmanın” tek yolu tutarlı olup çelişkilerin özeleştirisini vermektir. Yoldaşlarınızın sitemlerine aldırmadan, “yanlış yolu işaret etmişim, dönüp diğerini denemeliyiz” demektir. Çünkü çatalda önerdiğiniz yolun yanlış olduğunu anlasanız bile dönmeyi göze alamasanız da mutlaka bir yere de ulaşırsınız. Ama varacağınız yerin o köy olmayacağı kesindir. Ve bu tavır, sizi yol boyunca konfor sağlasa da kuşkusuz ki her şeyden çok bencilcedir.
Ön yargının, hiçbir gelişmenin etkileyemeyeceği şekilde son yargı da olacağına dair yemin tutarlılıksa, andı bozup söylemi değiştirmeyi göze alabilme “çelişkisi”, gerçeğin en büyük yardımcısıdır.
Belki de en iyisi, gerçeğe ulaşmak için sadece bir araç olan yollar üzerine yemin etmemektir.
Ülküm değiştirmek, ilkemse değişmeyecek kurallar
Hayatın her alanındaki edimlerimiz egolarımızdan azade olmadığı halde, söylemlerimizi yalnızca büyük siyasi anlatıların önermeleriyle gerekçelendirmemiz ne büyük bir ikiyüzlülük. Ve aslında nasıl büyük bir acizlik.
Gerçeğin önündeki en büyük engelin “kaygılarımız” olduğunu bile bile, dünün manifestolarını kendimize kalkan yapıp her gün gerçeğe ihanet ediyoruz. Üstelik bu bencilliğimize rağmen, ne kadar tutarlı olduğumuza dair övgüler alıp sırtımız da tapışlanıyor.
Böyle “tutarlı” pek çok insan tanıyorum. 90 küsur yaşında hayata gözlerini yumana kadar, yirmi yaşında söylediklerinden ve savunduklarından bir elif miktarı taviz vermeyen tutarlık abideleri…
Ama anlamaya da çalışmak lazım. Gençlerin bağnazlığını olmasa da en azından eski tüfeklerinkini… Hayatınızın anlamı, değişen ve değişmesi gereken bir dünyayı değiştirmek ve bunun için de değişmeyecek kurallar üzerine yemin etmek olunca, en büyük yardımcınızın “ısrar” olması doğal.
Koskoca bir ömrü sizi tanımlayan ideolojiniz için mücadeleye vakfetmişsiniz. Ömrünüzün en güzel yıllarını bu uğurda hapiste, sürgünde geçirmişsiniz. Bir anda kalkıp sırtınıza astığınız küfedeki tüm yumurtaları kırmak kolay mı? Bugünü aslında dünde yaşayan birinin, tüm mazisini, hayatının anlamını çöpe atması, bugününün “gösterenlerini” haşa hata kabul etmesi, kolayca kaleme alınacak bir feragatname mi?
Evet, anlaşılır ama bu, müzmin ısrarcıların ilk akla gelen sıfatının, başka her şey denilebileceği halde, “devrimci” olmasının trajikliğini de örtmüyor.
Oysa dünle, tarihle kuracağımız ilişkinin anlamı, geleceğin üzerine inşa edileceği, sıkı sıkıya sarılınacak bir temelden çok, Marx'ın dediği gibi “'Tarihin omzumuza yüklediklerinden kurtulma bilinci” olmalı. Yüzümüzü maziye, sırtımızı geleceğe dönerek, bugünkü gerçeğin bekasını, eskimizin “prestijine” kurban edemeyiz.
Ama kabul ediyorum, bu cesurca tercih huzur vadetmiyor asla. Hele çevremizdeki on binler kendilerine ve başkalarına şairin dediği gibi “beni öyle bir yalana inandır ki, ömrümce sürsün doğruluğu” diye davetkâr biçimde haykırıyorken… Satan hatada ısrar anlamına gelse de “sözümdeyim” böbürlenmesiyken.

Yazarlar
-
Tanıl BoraKaçıncı CHP? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluBüyük sorunları çözememe serisi bu kez bitecek mi? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİKandil’in polemikçisi şampanya sosyalistlerine karşı 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEABD, Suriye için neye karar verdi? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın ötesi… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRLaleli Çamaşırhanesi -3- Videoya çektiler: ‘Cırt’ sesi geldikçe bağırıyor! “Maşallah, Maşallah!..” 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidarın ağzındaki bakla!... 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALEş Şara’dan yeni bir Esad çıkarmak mı? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERHarakiri Bütçesi 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÖcalan’ın mektubu üzerine bazı gözlemler 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENKürt Sorunu 2.0’a Hazır mıyız? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKANBahis oynayan bakan kim?.. CASUS KİM?.. 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezOrta sınıf nereye gitti? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuCeylanpınar cinayeti… 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZÖzel’in bütçe konuşmasında sürece dair mesajları 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSeçime henüz vakit varken sandık hesabı 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanAmerika çökmekte olan bir uygarlık mı? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolAK Partili bir okurla sohbet 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENFeti Yıldız kime sesleniyor? 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHakim sınıfın iki zümresi 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAJohn Holloway ; Abdullah Öcalan’ın Kuramı Devrim İhtimali Fikrini Yeniden Düşünülür Hale Getiriyor! 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciEn büyük tehlike NÜFUS yokluğu 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilTürkiye neden sanayileşemiyor: Sermayenin, güvenin ve kurumların zayıflığı öyküsü 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURSuriye bir kere daha çözümü bozabilir mi? 10.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTElveda Lenin ve Düzce Belediyesi… 10.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasSokak çeteleri devlet kurumlarına karşı 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpHissedilemeyen büyümenin anatomisi 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalHay'at Tahrir el-Şam'ın Evrimi ve Suriye'nin Geleceği 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞCHP programı halka ne vadediyor? Nasıl bir parlamenter sistem? 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanMüslüman dünyada yeni bir fıkhi yaklaşımın önü açılabilir mi? 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBağımlı finansallaşmanın anatomisi ve Türkiye’nin bitmeyen kırılganlığı 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEÇıkış yolu 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞTahmin ediyordum, artık netleşiyor galiba (Transfermarkt, karapara) 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNStratejik illüzyon! 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞAYM BAŞKANI AĞLIYORSA… 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçTürk ve Kürt yalnızca seçmen değil aynı zamanda insan ve yurttaş 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTeostrateji yahut Din ve Dünya ilişkisinde kalibrasyon sorunu 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünMonroe Doktrini gibi bir Trump Doktrini… 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKKürt açılımı hangi barışı getirecek? Üç barış teorisi 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKİmralı için CHP’yi sıkıştırmaya gerek var mı? 5.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRPOLEMİK SENDROMDA 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYTürkiye İçin Irak Peşmergeleri Sorun Olmuyor da Rojava neden Sorun! 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrta Doğu, Trump Amerika’sına Uyum Sağlıyor 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselIMF’in siyaseten can sıkıcı tavsiyeleri 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYŞu meşhur “İznik Konsili” 1.12.2025 Tüm Yazıları


















































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
2.06.2022
17.05.2021
11.05.2019
10.05.2019
6.05.2019
1.05.2019
29.04.2019
22.04.2019
17.04.2019
8.02.2019