Melih ALTINOK
Ekmeleddin İhsanoğlu Taha Akyol’un programında “bu arada hatırlatayım sayın İhsanoğlu'nun kitapları Türkiye’ye Batılı pozitif bilimlerin girişinin tarihidir” şeklindeki kazık sorularıyla terlerken Twitter’da bir kesim âdeta ferahlıyordu.
Ne kadar iyi gelmişti onlara “uzun adamın” hareketliliği karşısında bu “sakin adamın” durağanlığı.
Erdoğan’ı destekliyor diye “yandaş” ilan ettikleri yazarların gözüne sokmak için tüm “tarafsızlıklarıyla” yüklendiler timeline’a.
Kimine “ılık bir yaz esintisi” gibi gelmişti Ekmel Bey. Bir diğeri ise o meşhur dondurma reklamındaki gibi “hani sıcak kumlardan serin sulara dalarsın ya” öyle olmuştu işte.
Aslında haklılardı; Ekmel Bey, onlar adına bir mola istiyordu Türkiye için…
Sisi ve Esad gibi diktatörlere fiili desteğini “öyle ulu orta kınayamazdım” diyerek açıklayan, Suriyeli mültecilerden “yabancı kaçaklar” şeklinde bahseden Ekmel Beyin Köşk'e çıkması halinde muhtemelen yaprak kıpırdamayacaktı Türk dış politikasında. Mesela, “Şu Suriyelilerden sonra esmerliğimden utanmaya başladım… gidin lan bu memleketten" twitini attığı hesabının fonunda “Soma” yazan destekçisinin arzu ettiği gibi, "elin kara derililerine" kapılarımız duvar olacaktı.
Kimseyle, hatta kentlerde sivilleri, çocukları bombalarla vuran terörist devletlerle bile de “kötü” olmayacaktık onun Asr-ı Saadetinde. İsrail-Filistin kavgasındaki ideal tavrı soran Taha Bey’e açıkça söylemişti Ekmel Bey, “Yarın bir gün barışırlarsa biz ortada kalmaz mıydık?” Köşk’ü, siyasetin “one minute” çıkışlarını, “aman guzum sonra sen kötü olursun, çok öne çıkma” telkinleriyle, germeden savuşturacak milli bir koruyucu annelik makamına dönüştürecekti.
Kendisini Ahmet Necdet Sezer’in dindar versiyonuna benzetenler de yanılıyorlardı. Zira akşam ayna karşısında çalıştığı siyasilerin kafasına anayasa fırlatma jestini ertesi günkü MGK’da başarı ile hayata geçiren Sezer’in aksine o bir pasif agresifti. Sezer’in alametifarikası makam aracıyla kırmızıda beklemekse, Ekmel Bey sarıda kornaya basmayandı. Atatürkçülüğü bile “kendineydi be annem.” Siyasetçileri eleştirecekse de, aday olur olmaz soluğu aldığı “manevi huzurunda” yaptığı gibi, en fazla kalbi kadar temiz sayfaya dökecekti içini.
Üstelik “ikisi de dindar olan Türk bir ana ile Türk bir babadan” olduğunu “hayır herkes bilsin” diye söyleme gereği duyan Ekmel Bey, her iki halka karşı da “boş değildi.” Tabii ki kavga dövüş olmasındı. Ama biraz hızlı mı gidiyordu ne bu "Akape’nin Çözüm Süreci?" Maazallah hız felaket falan getirirdi, 12 Eylül öncesini hatırlayıp vites küçültmeliydik. Baksanıza, PKK, 2 yıl önce Çözüm Süreci’nin başlamasıyla aldığı sınır dışına çekilme kararını, hükümetin sürece yasal altyapı sağlaması üzerine daha kapsamlı şekilde uygulayacağını açıklamıştı dün. Bu barış hızı, Türkiye’nin savaşa alışmış bazı sivil-bürokratik bünyelerinde hazımsızlığa neden olup bir yol kazasına yol açabilirdi.
Konuşurken telaffuz ettiği İngilizce kelimelerin Türkçe karşılığını bulamayınca Arapçayı tercih edecek kadar halkının maneviyatıyla barışık Ekmel Beye göre “Erişirdi menzil-i maksuduna aheste giden, tiz-i reftar olanın payine ise damen dolaşırdı.” Yani Bahçeli gibi “savaşın” demiyordu o da, hobi olarak yine yapabilirdiniz ama barışırken acelenin bu kadarına lüzum yoktu.
Çünkü işte bunların hepsi kutuplaşmaydı.
Ve Ekmel Beyi TV’de dinlerken, 10 yıldır hızla koşan Türkiye’nin, çok gerilerde bıraktığı müesses nizam ruhunun yetişmesini bekleyeceği o mola anının huzurunu hissetmişti kimileri.
İçlerinde, kendilerini “bir AK Partili ile evlenmeyecek birey” olarak tanımlayan Kemalist kişilik bozukluğundan mustarip vatandaşlar kadar, Ekmel Bey’e oy verip arkadaş ortamlarında “Tabii ki Demirtaş” diyecek peşin satanlar da vardı.
Gelin görün ki, onların özlediği huzur, bu ülkenin itinayla yok sayılmış, çevrede tutulmuş ve çoğunluğu oluşturan kesimleri için 90’lara sarması muhtemel bir ricat. Ve tüm ötekiler için kapkaranlık olan o günlerin “itidalini” naftalin kokan sandıklardan aheste aheste çıkarmayı vadeden zihniyetle mücadelenin yol açacağı kutuplaşma da sağlıklı doğumun habercisi doğal bir sancı.
Kürtlerin, dindarların, gayrimüslimlerin eşitlik taleplerinin giderilmesi ya da askerî-sivil vesayetin tasfiye edilip halkın siyasi temsilcilerinin muktedirleşmesi gibi naif dönüşümleri bile, nefretle karşılayan bir kesim var diye, “Aman başımız ağrımasın Ali Rıza Bey” diyecek halimiz yok.
Çünkü bugün demokrasiyi kurumsallaştırmış toplumlar, zamanında sivil dinamiklerin eşit şartlarda girdiği rekabet sonucunda kutuplaştılar. Gürül gürül akan dünyaya kayıtsız kalmayıp en temel hakları için eskinin egemen sınıflarıyla çelişmeyi göze alıp huzuru yolda değil menzilde aradılar. Kısmen de ulaştılar. Her adımda ne kadar ilerlediğini değil, eskiyi ne kadar geride bıraktığını düşünenlerse, göz kapakları düşen rehberlerinin ardına takılıp verdikleri molada huzur seraplarıyla yetiniyorlar.
Sizin huzurunuz hangisi?
Yazarlar
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA“Masada Milyonlar Var” 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazKılıçdaroğlu, Erdoğan’a hizmet etmeye hazır 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYZindanın kapıları açıldı ve muhalif lider serbest bırakıldı 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERÖzgür Özel CHP’de neyi değiştirdi? 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Sahur Pilavı… 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUBu çağda harita böyle değişiyor 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasTrump niçin İran’ı vurdu? 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluSiyasi belirsizlik rüzgarıyla, ‘erken’ seçime doğru… 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
2.06.2022
17.05.2021
11.05.2019
10.05.2019
6.05.2019
1.05.2019
29.04.2019
22.04.2019
17.04.2019
8.02.2019