Perihan MAĞDEN
10 Şubat Çarşamba gecesi programında ağırladığı Celal Doğan'ı sıkıştırıyor Ahmet Hakan.
Hem PKK'nın ne örgütü olduğunu söyletmek niyeti, hem de vız vızz üzlubuyla kanırtarak kınattıracak bir nevi.
''PKK şiddet uygulamasın!'' dedirtecek Celal Doğan'a. 1 barış güvercini misali.
Celal Doğan bodoslama dalıp ''Birine sordun. Adam cevap verdi. Ölümüne mal oldu sonra!'' diyor.
''Aşk olsun! Ben mi yaptım?'' diyor Ahmet Hakan.
Sonra birkaç kez daha tekrarlıyor: ''Aşk olsun! Aşk olsun!''
Kırıldı çok. Soruda mı sormasın yani?
Hem soru sormadan vermiş o meşum cevabı Tahir Elçi. Öyle diyor Ahmet Hakan.
Hani A. Hakan'ın CNN Türk'teki programında "PKK terör örgütü değildir", dediği için hakkında dava açılan-
Sonra da Dört Ayaklı Minarenin orda çıkan çatışmada KAZAEN vurularak öldürülen Diyarbakır Baro Başkanı
Tahir Elçi!
Kimseciklerin inanmadığı, o kazada vuruldu öldü tiyatrosu için, duran taksiye yanaşan iki polisten biri de kurban verildi.
Vızır vızır yağan kurşunlardan kaçarak, olay yerinden uzaklaşan ''PKKlılar'' da ele geçirilemedi. Bir türlü.
Hani kimselere ateş açmayıp kimselerin mermisinin işlemediği ''PKKlılar''.
Hoş, olay yeri incelemesi dahi tamamlanamadı!
Devlet hakim olamadı avuç içi kadar alana.
Mermilerin ancak bir kısmı toplanabildi. Kamera kayıtlarının ancak bir kısmı yok ettirilebildi.
(Kamera kayıtlarının YOK ettirilmesi klişesini, Hrant Dink suikastinden biliyoruz zaten. Sular gibi.)
Ama Tahir Elçi suikastini, "kazayla, çatışmanın ortasında kaldığı için vurulup öldürüldü'' kınına uyduramadılar.
Gerçekliğin çifte kılıcı, o süfli kına sığdırılamadı.
Yemedi kimse.
Yenilecek yutulacak gibi de değildi zaten.
Ufak bir sesle, kırgınlığını nedense, bu sözlerle dillendiriyor Ahmet Hakan: ''Aşk olsun! Ben mi yaptım?''
Türkan Elçi, eşinin öldürülmesinin ardından Amberin Zaman'a konuştu.
Amberin Zaman'ın ''Olaydan sonra (Ahmet Hakan) aradı mı sizi?'' sorusuna, şu cevabı verdi:
Yok aramadı. Arayabilirdi. Bu yönde eleştiri getirebilirdim değil mi? Kırgınım, çünkü çok büyük bir olay. Kırgınlık kötü bir şey değil. Kime kırgınsın? Beklentin olduğu kişiye kırgınsın. Bir beklentin varsa kırılırsın. (Erbey araya girip Kürtçe “Gaazın diyoruz buna, beklenti ile serzeniş arasında bir şey” diyor) Benimki serzeniş de değil kırgınlık, çünkü ben onun (Ahmet Hakan’ı kast ediyor) kendine göre bir takım şeyler yapmaya çalıştığına inanıyorum.
Yurdumuzun Güneydoğusu büyük bir abluka altında.
Tam olarak neler olup bittiğinden haberimiz yok.
Tüm bu iletişim çağı ümitkarlığına, sosyal medyaya, ona buna karşın; yok!
''Normal'' kanallar habire şehit haberleri geçip yürek dağlamak, kin bileterek propaganda vazifelerini ifa etmekle meşguller.
Ana akım medyada, Operasyonelliğin Dışında; tutunacak dalımız yok. Esasında.
Medyadaki operasyonellik de, çeşit çeşit işte.
Çamur Havuzu Medyasının kör parmağım gözüne, kabak tadı veren / vermiş çizgisinin ardında/ sözümona dışında kalıp karşısında olanlar da-
Ergenekon (Askeri Vesayetçilik) İdeolojisinin operasyonel numaralarını çekmeye aynen devam etmekteler.
''E, can çıkar huy çıkmaz'' - da, diyebiliriz.
''Medyaya hangi kapıdan girmişsen, o kapının borazanını öttürmek zorundasın aynen. Yoksa aldıkları gibi borazanını elinden, koyuverirler kapının önüne. Ne programın kalır elinde, ne de esip üfürdüğün köşen!'' de.
Bir sürü laf diyebiliriz yani. Bir dolu acıklı / acıtıcı laf.
Ahmet Hakan çok parçalı (Hıncal Uluç vari) köşeciliğe, kendi keşfi olan Stenocu Stiliyle yepyeni bir tarz kazandırdı.
Derin Askeri Vesayetçilikten malulen kızağa çekilmiş havasındaki Hürriyet gazetesinde Külyutmaz, Bambaşka Beyin rolünü oynuyor epey zamandır.
Helva demeyi de biliyor, halva demeyi de.
Eski mahallesine de hakim, yeni mahallesini de avucunun içi yapıverdi işte.
Tongaya basmıyor, habire suya götürüp susuz getiriyor. Çalıların ardından fırlaması an meselesi.
Gözünden hiç bir şey kaçmıyor: Birkaç kısa maddede şaklatıyor kalem- kılıcını. Habire.
Tüm bu klasik Büyük Köşeci numaralarının yanı sıra, çok büyük bir rolün de patent hakkını almış havasında: ''Sezar'ın hakkını Sezar'a veren adam!'' Ahmet Hakan.
Hem bu rolün başrol oyuncusu son yıllarda, hem de her daim ''Yiğidi öldürüp hakkını verdiği'' sanrısıyla yaşıyor.
Yok; o iş kolay değil öyle.
Yiğidin ölümüne katkı madden olmuşsa, hakkını verdiğin filan olmuyor hayatta.
''Hem nalına, hem mıhına'' numaranı yaparken, çok büyük zararlara neden olabiliyorsun. İşte.
Misal: durduk yerde, Sevan Nişanyan'ın doğumgünü partisinde dansöz oynatılmasını feci halde kınayan bir yazı yazıverdi birkaç zaman önce.
Efendim, Garo Paylan ve Sırrı Süreyya misali HDP milletvekillerinin, o Cihangir partisinde işi neymiş!
Güneydoğu'da onca acı varken, utanmıyorlar mıymış dansöz oynatmaya; neymiş!
Garo Paylan bir açıklama yolladı. Halva demeyi de, helva demeyi de bilen Ahmet Hakan özürler diledi.
Yiğit Garo'yu öldürmüş, ama özürler dilemenin erdemini kuşanarak, bakınız işte hakkını yememişti.
BU zaten onun büyük keşfi, Hürriyet gastesindeki alametifarikasıydı.
Sonra ne mi oldu?
Altmışıncı yaşgününü dışarda kutlayan, imar kanununa muhalefetten on yüz bin yıl hapislerde yatması arzulanan Sevan Nişanyan açık cezaevi (ve az biraz daha insani koşullardan!) kapalı cezaevine naklediliverdi!
Harbiden, operasyonel gazetecilik bu memleket medyasının genetik kodlarına nüfuz etmiş vaziyettedir ve Yandaş Havuz Medyasının izansız çamur atmalarını, soluğu kesilmiş pozlarda izleyenlerin kendi geçmiş, şimdiki zaman ve gelecek icraatlarını gözden geçirmesinde büyük fayda vardır. Olacaktır.
Alternatif bir basın organı olan, Kürtlerin Özgür Gündem gazetesinin 4 Şubat tarihli manşet haberinden alıntı yaparak bitiriyorum:
24 yaralıdan 5 gündür haber alınamayan Cizre'de önceki gün yeni bir vahşet ortaya çıktı.
6 kişi, barbarca işkence edilerek katledildi.
Görgü tanıkları, katillerin Türkmence ya da Azerice'ye yakın bir lehçeyle konuştuğunu belirtti.
Erdoğan rejiminin Çeçen, Türkmen, Özbek, Ehrar El- Şam üyeleri, DAİŞ birimleri, eski JİTEM üyeleri ve Sedat Peker'in başını çektiği mafya tetikçilerinden oluşan kayıt dışı bir ''katiller ordusu'' kurduğu ve kullandığı iddia ediliyor.
Yazarlar
-
Mehmet Ocaktanİslam ülkelerinin liderleri de acaba bir gün utanır mı? 27.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNHepimize Yetecek Evrensel Bir Utanç 27.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURSon konuşan Korgeneral! 27.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEAç-Kapa: İmralı-Saray 27.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA“İmralı Kapısını Kapatmak, Süreci Sabote Etmektir” 27.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞ“Ortaklaşmacı demokrasi” örnekleri: İtalya-Güney Tirol Özerk Bölgesi 27.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKKM kasıtlı bir uygulamaydı, kastı da zengine servet transfer etmekti 27.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciTefeci faizi gerçek ama nedeni ne? 27.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilTürkiye neden çürüyor ve çürüme neden durdurulamıyor? 27.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİİlber Hoca'nın sulandırdığı su krizi 27.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRMesele AK Partili belediyelere soruşturma izninin verilmesi değil… 27.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur Akgünİsrail hedefine ulaşırken… 27.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBugün FETÖ yargısı yok, kim var? 26.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZRojava çözüm süreci zorluyor mu? 26.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜROperasyonlar neden silah tüccarlarına yöneldi? 26.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha Akyolİslam düşüncesi nereye? 26.08.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUÖyleyse… Yaşıyor demektir! 26.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUAKP+MHP ‘koalisyonu’ da bozuluyor mu? 26.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİsrail masasında HTŞ’ye Rus ruleti 26.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTKelbaşa Şimşir Tarak… 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRDünyanın temel düzeni sarsılıyor: Yeni bir ütopya, krizlerden çıkışın anahtarı olabilir 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞTuhaf yasa maddeleri 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞFAİLİ MEÇHULLER BİR “DEVLET POLİTİKASI” MIYDI? 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelTek adama alışmış bir ülkede CHP'de ‘çift lider’ stratejisi ne kadar çalışır? 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan Özkanİran yeniden menzilde 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRojava Tümseği 24.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKIlımlılar, İslamcılar, Fundamentalistler: “Batı Türkiye’ye Nasıl Bakıyor?” meselesi 24.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezKalıcı toplumsal barış: Engeller, imkanlar 23.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluDemokratikleşme paketleri beklenirken hangi kanunlar gelecek? 23.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraKardeşlik 23.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKGerçekten emperyalist güçler bölgede Kürdistan istiyor mu? Irak ve Suriye’de olanlar bu tezi yalanlı 23.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKeser döner sap döner… 23.08.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
25.10.2018
5.02.2016
28.06.2016
21.06.2016
14.06.2016
6.02.2016
31.05.2016
24.05.2016
17.05.2016
26.04.2016