Serdar KAYA
Demokrasiler, yapıları gereği, farklılıkları doğal kabul etme eğilimindedir. Hatta, demokrasilerde siyasetin kendisi de zaten farklı tercih ya da talepler arasında bir uzlaşı arama çabasına karşılık gelir. Bir başka deyişle, demokrasilerde, ortada bir farklılık yoksa zaten siyaset de yoktur.
Totaliter rejimler ise, tek bir siyasi anlayışı merkeze alır ve idealize ederler. Bu ideal, hem devlet hem de vatandaşlar için “en iyi olan”ı temsil eder. Herkesten, hayatını ve düşüncelerini ilgili ideal doğrultusunda şekillendirmesi beklenir. Bu idealden “sapma” gösteren insanların, ülkelerine cephe aldığı düşünülür. Dolayısıyla, demokrasilerin muhalifleri, totaliter rejimlerin ise hainleri vardır.
Ali Kemal Bey bir muhalifti. Onu bugün dahi hain addetmek, aslında bir türlü demokrat olamamanın bir ifadesi.
Bazı sorular
Ali Kemal Bey, İttihatçıların önceki maceraları gibi, Milli Mücadele’nin de hezimetle neticeleneceğinden korkuyor ve Ankara’daki örgütlenmeye şüpheyle bakıyordu. O dönemde onun gibi düşünen ve benzeri endişeleri taşıyan çok sayıda insan vardı.
Bu noktada sorulması gereken ilk soru şu: Milli Mücadele’nin nasıl sonuçlanacağı baştan bilinemeyeceğine göre, 1919 yılında herkesin Milli Mücadele konusunda aynı tavrı sergilemesi mümkün müydü? Böyle bir şey mümkün olmadığına göre, herşey olup bittikten ve netice belli olduktan sonra, öngörüsü isabetli olmayan insanları (1) hain ilan etmek, (2) ülkeden kaçmak zorunda bırakmak, (3) kaç(a)mayanları vatandaşlıktan çıkarıp sınırdışı etmek, (4) Lozan’ın koyduğu 150 sınırı nedeniyle sınırdışı edilemeyenlere ise hayatı zehir etmek, nasıl bir siyasi tavra karşılık gelir? Muhaliflere böyle şeylerin yapılması nasıl siyasi rejimlerde görülür?
Kaldı ki, benzeri bir durum bugün dahi yaşansa, alınacak doğru tavrın diplomasiyi reddetmek ve ortaya çıkan direnişi desteklemek olacağı baştan iddia edilemez. Zira, geçmiştekine çok benzer şartlarda ortaya çıkan süreçlerin dahi bugün nasıl sonuçlanacağını öngörebilmek kolay değildir. O hâlde, benzeri gelişmeler bugün yaşansa ne yapacağız? Bu önemli bir soru. Şöyle ki, bugün benzeri bir savaş ya da direniş olasılığı karşımıza çıkacak olsa, kamuoyunun bir kısmının bunun lehinde, diğer kısmının da aleyhinde tavır alması ve bu iki tarafın birbirleriyle siyasi bir mücadele içine girmesi gayet doğal ve hatta kaçınılmazdır. Peki, bugün böyle bir savaş sona erdiğinde gücü elinde bulunduran kişi, ilgili süreç zarfında kendisine muhalefet edenlerden intikam almaya kalkarsa, bunu kabullenecek miyiz? Peki, ya ilgili intikamcı, sınırdışı etmelerden suikastlara, düzmece idamlardan keyfî sürgün ve ev hapislerine dek pek çok suç işleyecek kadar aşırıya giderse?
Böyle uygulamaları bugün de mazur görmeye devam etmek, ancak Cumhuriyet’in siyasi geleneğini sahiplenmeye devam etmekle mümkün. Hâlbuki bu, insanlık dışı bir gelenek. Aynı fikirde olmadıkları meslektaşlarına bugün bile “Ali Kemaller” ya da “mütareke basını” gibi isimler yakıştıran gazetecilerin davranışlarını da, içinden geldikleri bu gelenek şekillendiriyor.
İtham
Nureddin Paşa, kendisini linç ettirmeden kısa bir süre önce Ali Kemal Bey’e, “Sizin bu vatanı kurtaranlarla ne alıp veremeyeceğiniz var” diye sorar. Ali Kemal Bey ise cevaben orduya ve komutanlarına saygısı ve güveni olduğunu belirtir ve “Siyasi bir içtihadım vardı” der.
Bu cümleyi, bugünkü lisanla, “Farklı düşünüyordum” şeklinde okumak mümkün. Yani, (şayet konuyu demokrasi çerçevesinde değerlendireceksek) ortada değil bir ihanet, bir suç, hatta bir kabahat bile yok. Sözkonusu olan, çocuklarına zengin bir kütüphane dışında pek bir şey bırakmamış ve daha da önemlisi, elinde silah değil kalem bulunan bir insanın, sırf İttihatçı paşalardan farklı düşündüğü için ağır bir bedel ödemiş olması.
Bu ağır bedelle dahi tatmin olamayanlar, 90 senedir Ali Kemal Bey’i itham ediyorlar.
Sonsöz
Konunun bir diğer yönü daha var: Bir sürecin nasıl sonuçlanacağını öngörememiş olmak, o sürece dair her eleştiriyi haksız kılar mı? Mesela, Milli Mücadele’nin zaferle sonuçlanmış olması, ilgili süreçte (gerek sivil Müslüman halka gerekse gayrımüslim Osmanlı vatandaşlarına) yapılan her şeyi mazur kılıyor mu? Ya da, Milli Mücadele zaferle sonuçlandı diye, Ali Kemal Bey’in ve başkalarının kuva-yı milliye çetelerinin ve İstiklal Mahkemeleri’nin işlediği ciddi suçlara getirdikleri eleştiriler değerini yitiriyor mu?
Görünen o ki, biz İttihatçının savaş kazananını seviyoruz. Savaşı kazandıktan sonra diktatöryel bir konum ve devasa bir servet edinmiş, gerekli gördüğünde kendi halkını bombalatmış, kadın ihtiyar bebek demeden toplu imha emirleri vermiş, bizim için çok da önemli değil.
Yazarlar
-
Hakan TAHMAZCumhuriyete ikinci yüzyılında yeni kalıp arayışı 1.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMami, IKE ve Hüseyin-2 1.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRİhale alan şirket açıkladı: Casusluk iddiasında adı geçen yöneticiyi attık 1.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKKürt siyasetinin eleştirisi: Pragmatizm ve “kutsal liderlik” arasında sıkışmak 1.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİİbrahim Kalın'la Heidegger'in Kulübesi'ne Yolculuk 1.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLU31 Mart’tan 19 Mart’a neler değişti? 1.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEÇözüm süreci iktidar bilmecesini nasıl çözecek? 1.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuYa casus ya kayyım… 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRSÜREÇ VE "DİLİN KEMİĞİ"! 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİAkademi hakikatin peşinde midir? 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolToplu iğne hikayesi 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENSiyasette kim kiminle yürür? 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUDünya medyasına bıraksanız… 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraAmalı Fakatlı 30.10.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCumhuriyet 'ilan' ve 'inşa' edilen bir devlet şeklidir 30.10.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet Berkan'Casusluk' dosyasında ne var? 30.10.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHaram paranın faizi helal midir? 30.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERMea Culpa 30.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünTürkiye üstündeki baskı artar mı? 29.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYATarihi Fırsata Sahip Çıkalım... 29.10.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞHamdi Ulukaya (Çobani) en zengin Türkiyeli seçilmesi üstüne... 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBu bir haber değildir: Türkiye, doğal alan kaybında birinci 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselMerkez Bankası zor bir viraja girdi 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMenzile doğru bir adım daha 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpFed mi, TCMB mi? Çetrefilli bir soru, ironik bir cevap 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBürokrasi, tarımın gerisinde kaldı 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUTrafik, yargı ve casusular 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞALTINA, DÖVİZE BAK GÖR HALİNİ… 27.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNPKK’nin çekilme hamlesi ne anlama geliyor? 27.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanBöyle giderse bu tren bu tünelden çıkmaz 27.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm süreci… Yüzlerde hâlâ niye kaygı ifadesi var? 27.10.2025 Tüm Yazıları
































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
9.06.2019
17.06.2018
6.04.2015
23.03.2015
16.03.2015
20.01.2015
15.01.2015
17.11.2014
1.10.2014
12.08.2014