İsmet Berkan
Hikâyenin ucu İmamoğlu’na nasıl dokunuyor?
Son üç gündür Ekrem İmamoğlu aleyhine başlatılan casusluk soruşturmasıyla ilgili bulabildiğim her şeyi okuyorum.
Kuşkusuz en çarpıcı kaynak, casuslukla suçlanırken itirafçı olan Hüseyin Gün isimli kişinin savcılıkta verdiği ifade.
262 sayfa olduğu söylenen ifadeden bölük pörçük parçalar yayınlandı ama nasıl olsa bu metnin tamamı da ortaya çıkacak, resim daha netleşecektir.
Hüseyin Gün’ün gerçekten casus, başka bir ülkenin istihbarat servisi emrinde çalışan biri olup olmadığını bilmiyorum. Bu konu, sanırım bir başka soruşturmanın konusu, çünkü Hüseyin Gün aslında Temmuz ayından beri tutuklu. Onu tutuklatan soruşturmanın detaylarını da bilmiyoruz. Hakkında dava açıldığında daha fazla şey öğreneceğiz.
Ancak Hüseyin Gün isimli kişinin ifadelerinden anladığımız, kendisinin siyasi iletişim stratejistliğine hevesli olduğu.
Temelde sosyal medya analizleri yapan araçları var Hüseyin Gün’ün şirketinin. Bunu da bir İngilizce istihbarat terimiyle ifade ediyor, ‘Osint’ diyor. ‘Osint’ İngilizce ‘Open source intelligence’ (açık kaynak istihbaratı) lafının kısaltması.
Elbette açık kaynak, tek tek insanların ve bazen de robotların sosyal medyaya yazdıklarından hareketle türlü çeşitli sonuçlar çıkaran bir analiz yönteminden söz ediyor. Bu analizleri yapmayan yok. Örneğin Emniyet Genel Müdürlüğü’nün elinde de benzeri bir analiz programı var, her fırsatta da kullanıyorlar zaten.
Hüseyin Gün şirketinin sunduğu imkanlar arasında bu ‘Osint’ yazılımının yanısıra bir de daha kapalı, sosyal medya kullanıcılarının özel ve gizli yazışmalarına erişen bir yazılımları daha olduğunu söylüyor. Böyle bir yazılım sahiden var mı, varsa Hüseyin Gün bunu nereden edindi, sızan ifadelerden bunu anlayamıyoruz. Savcılığın bu konuda ilave sorular sorup sormadığını da bilmiyoruz.
Hüseyin Gün bu “hizmet”i, Ekrem İmamoğlu’na ve onun kampanyasına da sunmak istemiş. Peki ne zaman olmuş bu? 2019 yılında, hatırlayın Ekrem İmamoğlu İstanbul seçimini iki kez kazandı. Önce 31 Martta kazandı, sonra bu seçim tekrar edildi, bir daha Haziran ayı sonunda yeniden kazandı. İşte Hüseyin Gün, İmamoğlu’na hizmet sunma teklifini bu iki seçimin arasında yapmış.
İmamoğlu kampanyası çok başarılıydı ve ona 31 Mart’ı kazandırdı. Seçimin iptali, İmamoğlu cephesinde büyük bir rahatsızlık yaratmadı, çünkü bu siyasi hatayı da kendi lehlerine kullanacaklarını biliyorlardı. O sırada edilen bir “Her şey güzel olacak” lafı zaten işi bitirdi. O yüzden İmamoğlu cephesinin kendine güveni üst seviyedeydi. Hüseyin Gün’ün sunacağını söylediği hizmet ise esasen sıradan, Türkiye’de onlarca başka şirket tarafından zaten sunulan bir hizmetti. Nitekim Necati Özkan kendisine sunum yapıldığını, başka şirketlerin 400-500 dolara sundukları hizmet için 4 milyon dolar istendiğini, o yüzden reddettiklerini söylüyor.
Savcılığın elinde Necati Özkan’ı yalancı durumuna düşüren, Hüseyin Gün’ün İmamoğlu kampanyasına para karşılığı hizmet sattığını gösteren bir kanıtı olup olmadığını bilmiyoruz. Ama böyle bir kanıt olsaydı çoktan halihazırda sineğin yağından yazılar çıkaran Hürriyet yazarı Nedim Şener’e sızmış olurdu.
İmamoğlu ikinci kez de seçimi kazandıktan sonra mazbatasını aldı, İstanbul’a belediye başkanı oldu. Başkan olarak yaptığı icraatlardan biri “İstanbul Senin” adlı bir akıllı telefon uygulaması çıkartmak oldu. İBB bu uygulamayı Kasım 2021’de tanıttı ilk olarak.
Hüseyin Gün bu uygulamanın fikrinin kendisine ait olduğunu öne sürüyor, bu uygulamaya kaydolan İstanbulların bilgilerinden yola çıkarak siyasi mühendislik analizleri yaptıklarını söylüyor.
Savcılığın iddiası bu uygulamayı telefonuna indiren 4,7 milyon kullanıcının kişisel verilerinin iki farklı yabancı ülkeye sızdığı, hatta 3,7 milyon kullanıcı verisinin halen ‘dark web’de satışa çıkarıldığı yönünde.
Türkiye, veri sızıntısı, özellikle de kişisel verilerin sızması konusunda sabıkalı bir ülke. Hepimizin türlü çeşitli verileri yıllardır başta suç örgütleri olmak üzere pek çok kişinin elinde. ‘İstanbul Senin’ uygulamasından da sızıntı olmuş olması beni şaşırtmaz. Ama savcılık bu uygulamada yaşananın öyle sızıntı değil kasıtlı olarak verileri başkalarına vermek olduğunu öne sürüyor. Bu iddianın dayanağı olarak İBB’de yapılan bir toplantıya ait olduğu düşünülen bir ses kaydında konuşulanlar gösteriliyor ama o konuşma tamamen dijital reklam hedeflemesiyle ilgili. Bu türden reklam hedeflemesini Türkiye’de de dünyada da yapmayan şirket yok ve bu konuda KVKK’ya uygunluk konusu zaten denetlenen bir şey. Acaba ‘sızıntı’ denen şey, o uygulamanın kullanım biçimlerinden ve kullanıcılarından hareketle türlü çeşitli analizlere izin veren bir standart program olan ‘analitik’i olmasın, içime bir şüphe düşmedi değil.
Çok da detayda boğulmayalım, meselenin temeli şu: Hüseyin Gün isimli kişi gerçekten casussa ve bir yabancı ülke hesabına çalıştığı kanıtlanıyorsa bile onun bir de Necati Özkan’la ve/veya İstanbul Büyükşehir Belediyesi ile çalıştığı da kanıtlanmalı. Az önce söyledim, şu ana kadar sızanlardan ben böyle bir kanıt görmedim.
Aynı soruşturmada bir de gazeteci Merdan Yanardağ tutuklandı. Onun da bu casusluğun medya boyutunu yürüttüğü suçlaması yöneltiliyor. Casusluğu medya boyutu ne demektir ben bilmiyorum ama Yanardağ’ın Hüseyin Gün’den para aldığı iddiası var.
Hüseyin Gün, “Maddi durumu kötüydü, dayanışma amacıyla 300-400 Euro gibi meblağlar verdim birkaç kez” diyor. Merdan Yanardağ ise Hüseyin Gün’ü tanımadığını, ondan para da almadığını söylüyor. Buradaki bağ, Yanardağ’ın oğlunun üzerine kayıtlı bir şirkete el konulmasına, Tele1 adlı TV’ye kayyum atanıp kanalın susturulmasına neden olacak kadar kuvvetli bir bağ gibi gözükmüyor.
Peki bütün bunlar Ekrem İmamoğlu’na nereden ve nasıl bağlanıyor? Yani o bu işin neresinde?
Şaka gibi gelebilir ama Hüseyin Gün’ü Ekrem İmamoğlu’na bağlayan yegane şey, İmamoğlu 2019’da seçimi ikinci kez kazandıktan birkaç ay sonra çekilmiş bir hatıra fotoğrafı. Fotoğrafta Hüseyin Gün, artık yaşamadığı söylenen bir hanım ve Ekrem İmamoğlu, İmamoğlu’nun makam odası gibi duran bir odada gözüküyorlar.
Ekrem İmamoğlu, fotoğrafı da, fotoğraftaki kişileri de hatırlamadığını söylüyor, “O dönem tebrik için çok kişi geldi, hepsini hatırlamama imkan yok” diyor.
Bir adım geriye çekilip özetlemeye çalışayım. Akla gelen bazı temel sorular var:
-Hüseyin Gün casus mu değil mi, bilmiyoruz. Bu konuda ayrı bir davada herhalde yargılanacak ama henüz bir dava açılmış değil.
-Hüseyin Gün casus olsa bile, şirketiyle sunduğunu söylediği sosyal medya analizleri de casusluk mudur?
-Bu hizmet Ekrem İmamoğlu kampanyası ve daha sonra İBB tarafından satın alınmış ve kullanılmış mıdır?
-Eğer satın alındı ve kullanıldıysa bunun kanıtı nedir? Herhangi bir para trafiği var mıdır?
Bunlar temel sorular ama devamın da var:
-Bu soruların cevaplarını bilmeden Necati Özkan’ın, Merdan Yanardağ’ın ve Ekrem İmamoğlu’nun tutuklanması adil midir?
-Necati Özkan’ı Hüseyin Gün’e bağlayan kanıt nedir? Necati Özkan’ın telefonu 19 Marttan beri savcılığın elinde, Hüseyin Gün’le konuştuğunu, mesela telefonunda Gün’ün numarasının bulunduğunu gösteren bir kanıt var mı?
-Konuşmuş ve tanışıyor olsalar bile bu aralarında bir ticari ilişkiyi de gösterir mi? Bir para akışı olmuş mu?
-Bütün bunlarla Ekrem İmamoğlu’nun ne ilgisi var? ‘Casusluk’ olduğu iddia edilen fiillere İmamoğlu’nun da katıldığını gösteren elde ne var?
BİZ BURADAN İZLEMİYORUZ AMA NEW YORK’TA ÇOK İLGİNÇ BİR SİYASİ DENEY DEVAM EDİYOR
Amerika’da 4 Kasım salı günü seçim var. Bazı eyaletlerde valilik için, yine bazı eyaletlerde eyalet yasama organı için ve bazı kentlerde de belediye başkanlıkları için yarışılacak salı günü.
Bütün bu seçimler içinde bir tanesi aylardır manşetlerde. O seçim New York Belediye Başkanlığı için yapılacak olan seçim.
New York şehri 5 ilçeden oluşuyor ve bu beş ilçenin toplamında Demokrat Parti’nin uzun dönemdir devam eden mutlak bir üstünlüğü var.
Bir daha aday olamayacak kadar utanç içinde görevini devretmeye hazırlanan mevcut başkan Eric Adams da Demokrattı örneğin. Ama Adams’ın araya Türkiye’nin adının da karıştığı bol yolsuzluk suçlamaları yargılamaları onun aday olmasının önüne geçince, Demokrat Parti’nin kendi adayını belirleyecek ön seçim büyük önem kazandı.
Bu ön seçimi, başka herkesin beklentisinin tersine, müslüman bir baba ile Hindu bir annenin Uganda doğumlu göçmen oğlu Zohran Mamdani isimli genç ve aynı anda hem müslüman hem de sosyalist olduğunu gururla söyleyen bir kişi kazandı.
Mamdani’nin ön seçimdeki en önemli rakibi, New York valiliğinden hakkındaki taciz suçlamaları nedeniyle istifa etmek zorunda kalan Andrew Cuomo idi ve Mamdani ona büyük bir fark attı.
Mamdani, Donald Trump karşısında ağır bir yenilgi yaşayan Demokrat Parti’nin karşısındaki yeni güce nasıl karşı koyacağına dair ideolojik arayışlarından birini temsil ediyor.
Evet, bir tarafta Demokrat Parti’nin en sol kanadı var. Mamdani işte bu kanadın temsilcisi.
Ama bir yandan da Demokrat Parti içinde bu sol kanadın aşırı politika tercihleri ve söylemleri nedeniyle Donald Trump’ın var olabildiğini söyleyen “orta yol”cular var.
New York işte Demokrat Parti içindeki bu iki kanadın birbiriyle yarışını da temsil ediyor.
Bakın, ön seçimi kaybeden Andrew Cuomo yine de bağımsız aday olarak New York belediye başkanlığına aday. Gerçi Cuomo’nun Demokrat Parti’nin “orta yol”cularını temsil ettiğini söylemek çok doğru değil belki ama New York’un milyarderlerinin ona para akıttığına kuşku yok.
Şu anda Mamdani seçimi de kazanacak gibi duruyor. Bütün anketlerde o önde. Başkan Trump, “New York’ta o komünist kazanıyor gibi duruyor” dedi bile.
Bu çok çarpıcı siyasi deney, Amerika’da Demokrat Parti’yi olduğu yerden daha sola çekebilir. Benzer tartışmaları Türkiye’de de yaşadık ve sonuç olarak CHP’nin sol kanadı başarısız oldu, bizdeki “orta yol”cuların genç kuşağı olarak Ekrem İmamoğlu-Özgür Özel ikilisi partiyi devraldı.
Yeni sağcı otoriter liderlere karşı politika geliştirme konusunda sol Avrupa’da da çeşitli deneyimler yaşadı. Her biri kendine özgü bu deneyimlerden şu anda en başarılısı Türkiye’de İmamoğlu ve CHP, ABD’de ise Mamdani gibi gözüküyor.
Yazarlar
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt çözümüne neden olumlu bakmalı? 30.10.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHaram paranın faizi helal midir? 30.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERMea Culpa 30.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENDağdakilerin siyasete girmesi 30.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUHakem ile hakim adaletli davranmazsa… 30.10.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCumhuriyet 'ilan' ve 'inşa' edilen bir devlet şeklidir 30.10.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraAmalı Fakatlı 30.10.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet Berkan'Casusluk' dosyasında ne var? 30.10.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRSavcı ‘İngiliz casusu’ olmakla suçluyor! Yöneticisi olduğu şirkete siber güvenlik ihalesi verildi 30.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYATarihi Fırsata Sahip Çıkalım... 29.10.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMami, IKE ve Hüseyin-1 29.10.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolCumhuriyetin evrimi 29.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNESiyasî casusluk suçu 29.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünTürkiye üstündeki baskı artar mı? 29.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBu bir haber değildir: Türkiye, doğal alan kaybında birinci 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİİmamoğlu'na casusluk tutuklamasının akla getirdikleri 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞHamdi Ulukaya (Çobani) en zengin Türkiyeli seçilmesi üstüne... 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUTrafik, yargı ve casusular 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselMerkez Bankası zor bir viraja girdi 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMenzile doğru bir adım daha 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpFed mi, TCMB mi? Çetrefilli bir soru, ironik bir cevap 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZPKK’nın son açıklaması: Süreç devam ediyor, ama nasıl ? 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBürokrasi, tarımın gerisinde kaldı 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞALTINA, DÖVİZE BAK GÖR HALİNİ… 27.10.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRBatı’nın krizi, küresel düzenin çözülüşü: Türkiye için dönüm noktası üzerine senaryolar ne? 27.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm süreci… Yüzlerde hâlâ niye kaygı ifadesi var? 27.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNPKK’nin çekilme hamlesi ne anlama geliyor? 27.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanBöyle giderse bu tren bu tünelden çıkmaz 27.10.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANNereye doğru gidiyoruz? 26.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit Akçayİstikrarsızlık üreten istikrar programı 26.10.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye’de milliyetçiliğin reformu meselesi 26.10.2025 Tüm Yazıları
































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
25.10.2025
18.10.2025
17.10.2025
11.10.2025
6.10.2025
3.10.2025
2.10.2025
30.09.2025
24.09.2025
20.09.2025