Mümtazer TÜRKÖNE

Mümtazer TÜRKÖNE
Mümtazer TÜRKÖNE
Tüm Yazıları
Çözüm süreci iktidar bilmecesini nasıl çözecek?
1.11.2025
29

Üst üste binen yığınla sorunun göbeğinde, sorunların nasıl çözüleceğiyle değil, çözecek gücün kendisinin derin bir sorun kaynağına dönüşmesiyle meşgulüz. Bu bir denklem değil, bir bilmece. İktidar makinesi çalışmıyor. Güç AK Parti’nin veya Saray’ın elinde; ancak iktidar düzeneği işlemiyor. Tavuk kümesine girmiş ama çıkmayı başaramayan bir tilkiyle karşı karşıyayız.

Mümtaz'er Türköne yazdı: Çözüm süreci iktidar bilmecesini nasıl çözecek?
Mümtaz’er Türköne yazdı: Çözüm süreci iktidar bilmecesini nasıl çözecek?

MHP ne düşünüyor?

Çözümün mimarı ve lokomotifi Bahçeli olduğuna göre, bu sorunun cevabı çok önemli:

Bahçeli’nin sözleri her zaman tefsire muhtaçtı. Bu sefer ortada tefsir edilecek bir söz de yok; bir pasif eylem hâliyle tavır koydu. Yine inceliği olan bir eylem veya eylemsizlik hâli. Bahçeli, Cumhuriyet resepsiyonuna katılmadı ama Erdoğan’a kendi resminin yer aldığı bir hediye göndererek sempati köprüsünü açık tuttu. Sonra, dün Komisyon üyeleri Bahçeli’yi ziyaret ediyor ve çıkışta sürecin MHP’li aktörü Feti Yıldız sosyal medya üzerinden bir açıklama yaparak meseleyi vuzuha kavuşturuyor.

Cumhur İttifakı içindeki güç rekabeti, eylül sonunda Bahçeli’nin emniyet müdürleri atamaları üzerinden “paralel yapı” iddiasıyla tırmanmıştı. Yine İçişleri Bakanlığı kaynaklı, vali atamalarının resepsiyondaki pasif tavrın sebebi olduğu iddia edildi. Kuzey Kıbrıs seçimi de bu iddiaya eklendi. İki farklı parti, iki farklı kadro, iki farklı kimlik ve kişilik, koalisyon içinde kadrolaşma sorunları yaşayabilir. Feti Yıldız, bütün bu rekabetin ötesinde çözüm süreci konusunda bir saplamada bulunuyor. “Saplama” lafını mecazî anlamda kullanmıyorum. Kalemin veya sözün kitabın tam ortasına bıçak gibi saplanması durumu söz konusu.

Yıldız’ın açıklamasındaki kritik cümle şu: “Toplumun tamamını kucaklayan, temel hak ve özgürlük alanını genişleten, vatandaşın ülkeye aidiyetini ve devlete güvenini pekiştiren adımlara uygun şekilde bir dil inşa edelim.”

Konu çözüm süreci olduğuna göre bu cümlenin açık muhatabı Saray’dan başkası olamaz. Cümle, kamuoyuna yönelik bir tavsiye veya telkin olarak da okunabilir; ancak seçilen kalıplar çok belirleyici. “Temel hak ve özgürlük alanını” genişletmesi gereken, ancak bu konuda milim hareket etmeyen kim? “Ülkeye aidiyet ve devlete güven” problemi yaşayanlar kimler? Çözüm sürecinin muhatabı olan Kürtler değil mi? Kısa açıklamanın sonunda yer alan “Toplumsal sorunlara yaptığımız önerilerin pratik bir değer ifade etmedikçe zihin jimnastiği olmaktan öteye gidemeyeceğini bilelim.” cümlesi de muhatabı ve anlamı itibarıyla önceki hükmü takviye ediyor. Bu söz kemiksiz söylense: “Saray, çözüm süreci adına fiilen adım atmıyor, lafla top çeviriyor.” anlamına geliyor.

MHP, kurumsal bir politik mesaj şeklinde, kamuoyunun gündemini oluşturan “çatlak” iddialarına, “Doğru, bir çatlak var ama konu çözüm süreci.” cevabını vermiş oluyor.

Elbette bu benim yorumum. Bu yorumu “İktidar içinde çatlak var mı?” sorusunun cevabı olarak değil, “Çözüm süreci ne durumda?” sorusuna açıklama bulmak adına yapıyorum. Vardığım sonuç şu:

MHP’nin kanaati: Saray ayak sürüyor, çözüme yanaşmıyor.

AYM Başkanı’nın müdahalesi

Anayasa Mahkemesi Başkanı Kadir Özkaya’nın, İspanya’da düzenlenen Dünya Anayasa Yargısı Konferansı’nda yaptığı konuşma, farklı bir pencereden konuya ışık tutuyor.

AYM, sıradan bir yargı organı değil; devletin üzerine kurulu olduğu esasları korumak ve kollamakla görevli bir siyasî içtihad mercii. Orada görev yapan bir yargıç, Merih’ten gelip o koltuğa yerleşmiş olsa bile meslekî olarak bu misyona sahip çıkmak zorunda. AYM Başkanı da devlet katında devlet aklı veya devlet ruhunun hukuk esaslarını temsil etmekle mükellef. Bu yüzden sözlerini, devleti devlet kılan ve bu hâlini sürdürmekle özel olarak görevli birimler arasında ne tür bir aklın ve muhakemenin deveran ettiğine dair bir gösterge olarak görmek gerekir.

AYM Başkanı, “İnsanlığın Kültürel Mirasının Korunması” başlıklı oturumda konuşuyor ve meseleyi “insan onuru ve kimliği”ne bağlıyor. Bu bağlam, çözüm sürecinin temel bağlamı. Kürtlerin onurlu ve eşit vatandaşlık talepleri ve arkasından gelen kimliklerinin (dillerinin) korunması dışında Türkiye’de onur ve kimlik talebi olan bir kesim yok. Çok açık olmasa da ben bu ayrıntıyı, devletin zirvesinin çözüm süreci konusunda kemal mertebesine ulaştığı şeklinde yorumluyorum.

Sürece itiraz eden kurumsal bir güç yok. Cihet-i askeriyeden dolaylı bir itiraz bile gelmedi. Özel sektör, bilhassa büyük sermaye topa girmese de gelişmelerden memnun görünüyor.

İYİ Parti, Zafer Partisi gibi siyasî olarak kendilerini sürecin tam karşısına yerleştiren partiler, CHP içindeki ulusalcılar bile “bağcı dövmek” derdi dışında ölçülü ve dikkatli bir muhalefet yürütüyor.

Kısaca, İYİ Partili Erhan Usta dışında, sürece ateşli bir şekilde muhalefet etmekten öte “bağcıyı dövmekte” ısrar eden kimse yok.

AK Parti ve Saray hariç.

İktidar iradesinin pozisyonu

“Otokrasiden vazgeçmeden, demokrasiye ve hukuka bulaşmadan çözüm sürecini idare etmek”, iktidar iradesinin bir türlü çözemediği en büyük açmazı ifade ediyor. Pirinçsiz veya bulgursuz pilav olursa, demokrasisiz veya hukuksuz çözüm pekâlâ mümkün. İnce bulguru bol baharata, salçaya bulayıp çiğ köfte diye satanları örnek alabilirler; ama ruhu demokrasi ve hukuk olan çözümü, tencerede taş kaynatıp halka çorba diye servis edemezsiniz.

Devletin egemen gücüne sahip olarak ülkeyi yöneten iktidarın önüne gelen malzemeyi kullanırken başvurduğu tek ölçü, gözettiği tek hedef var: İktidarını sürdürmek. Bunun için rakiplerini yok etmesi, önüne gelen sorunları da bu gözle yönetmesi lâzım. “Bu işten benim menfaatim ne olacak?” iktidar için her gündem hakkında sorulan ilk soru. Belediye operasyonları ve casusluk ithamlarına varıncaya kadar Ekrem İmamoğlu’nu yok etme hamleleri de çözüm süreci de iktidarı korumak adına dokunulmazlık zırhı diken terzilerin kullandıkları kumaşların tersi ve yüzünden ibaret. Hepsi aynı amaca hizmet ediyor.

Çözüm süreci demek, eşit ve serbest demokratik rekabet ortamına dönmek ve hukuk dışı iktidar ayrıcalıklarından ve keyfî zorbalıklardan vazgeçmek demek. Üstelik, iktidarlarını koruyan zırhlardan sıyrılmak anlamına geliyor. Kötü ekonomik performans içinde bu hukuk dışı araçlardan vazgeçmek, doğrudan iktidardan vazgeçmek anlamına gelir. Hangi iktidar elindeki gücü kendi iradesiyle teslim eder?

Demokrasi ve hukuk olmadan çözüm süreci yürümez, yerinden kıpırdamaz. Zamanında Saddam’ın Barzani ve Talabani ile pazarlık yaparak Irak Kürtlerini idare etmesi gibi, sadece Öcalan ile görüşerek Kürt sorunu çözülemez. Nitekim Öcalan da iktidarın önüne demokrasiyi koyuyor. Daha ötesi, bağımsız olarak ele alsanız bile, hukuku askıya alan CHP’ye yönelik imha harekâtı devam ederken çözüm sürecini, ancak cehennem sıcağında küçük bir buzhaneye dondurup koyabilirsiniz; yani çözemezsiniz.

Otokrasi, kendi yeteneği ve araçlarıyla baş edemeyeceği bir sorunla yüz yüze. Kişiselleşmiş bir yönetim, bu çapta bir ulusal sorunun muhatabı bile olamaz. Kişisellikten uzak kurumların, kuralların, haklar düzeninin ve garantilerin hâkim olmadığı bir alanda elinizde kocaman bir havan, su dövmek dışında bir şey elinizden gelmez.

Feti Yıldız’ın, kitabın tam ortasına bıçakla yaptığı saplama tam olarak bu durumu ifade ediyor.

İktidarın “yukarı tükürsen bıyık, aşağı tükürsen sakal” açmazı, hemen ülke için koskoca daha büyük bir açmaza dönüyor. Bu iktidar mimarisinin taşıyıcı kolonlarıyla çözüm sürecini yüklenip sonucuna götürmek mümkün değil. Bir çağ kapandı, yeni bir çağ başladı. Çözüm süreci bu ülkenin kaderi; hiçbir güç bu kasırganın önünde duramaz. Çözüm sürecini artık değişmez bir sabit nokta olarak görebilirsiniz.

Açmazı çözmek için elimizde tek seçenek var: İktidarın değişmesi.

Kim bilir, belki de çözüm sürecinin kalıcı ve ısrarlı rüzgârı bu iktidarın sonunu getirecek temel dinamiklerden biri olacak.

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yazarlar