Mensur Akgün

Türkiye üstündeki baskı artar mı?
29.10.2025
28

Amerika giderek daha da yaptırım sever bir devlet oldu. Özellikle Soğuk Savaş sonrasında çıkarına gelmeyen her şeye bir yaptırım uydurdu. Koyduğu yaptırımlarına uymayan, diyelim ki İran’la ticaret yapan ülkeleri de bir yolu bulup cezalandırdı. 2017’de de Amerika’nın Düşmanlarına Yaptırımlarla Karşı Koyma Yasası (CAATSA) ile de hukuken hiç hakkı olmadığı halde üçüncü ülkelere, şirketlere ve kişilere karşı ikincil yaptırımlar uygulamayı “kurumsal” hale getirdi.

Yapılan araştırmalar dünyada geçerli olan tek taraflı yaptırımlardan dörtte üçünün Amerika tarafında uygulamaya konduğuna işaret ediyor. En çok ikincil yaptırımı da tabii ki Amerika uyguluyor. Yani kendi egemen iradesini diğer tüm egemen iradelerden üstün görüyor, kabaca ben doğru buluyorsam, çıkarıma diyorsam size söz düşmeze getiriyor. Dünyayı bir tür feodal cendereye sokmaya çalışıyor. Kimse memnun olmasa da ABD başkanları ve yasama organları bildiğinden vazgeçmiyor.

ABD’nin bu tavrından en başta AB mutsuz ama aynı zamanda çaresiz. Başkaları gibi onların da ABD pazarına ve koruyucu, caydırıcı askeri desteğine ihtiyaçları var. Diğerleri ise bir yandan pazarlık edip öte yandan yeni bir düzen kurma peşinde. Mesela BRICS dolar hegemonyasını aşmaya dönük bir adım. Dünya Ticaret Örgütü’ne alternatif yapı kurmak da gündemde. AB güvenlik mimarisinin önemli ayağı olacağı anlaşılan SAFE de sonuçta bu amaca, Amerika’dan otonomi kazanmaya hizmet edecek.

Belli ki Türkiye de bu karmaşık küresel denklemler içinde kendine çıkarlarını optimum düzeyde koruyacak bir yer edinmek zorunda kalacak. Yaptırımlara, Hindistan gibi yüzde 500’lük gümrük vergilerine maruz bırakılmadan, Amerika pazarından dışlanmadan, fakat Amerika’nın keyfi müdahalelerinden kendini elinden geldiğince koruyarak hareket etmek durumunda olacak.

İşi hiç kolay değil. Çünkü hem bundan sonrası hem de geçmiş için çaba harcaması, CAATSA başta olmak üzere yaptırımlardan kurtulması gerekiyor. Şansı küresel güvenlik mimarisi içinde artan askeri teknolojik gücü, diplomasisi, siyasi ağırlığıyla Trump Yönetimi’nin bölgesel vizyonunda kendine yer bulması. Gazze’den Suriye’ye, Libya’dan Somali’ye çoğumuz farkında olmasa da kilit ve oyun kurucu bir ülke haline dönüşmesi, Ukrayna ve Rusya arasında arabuluculuk yapması.

Şansızlığı ise Avrupa’nın belli başlı devletlerinin teşviki, Rusya’nın Ukrayna’da uzlaşmaya yanaşmamasıyla Amerika’nın geçtiğimiz günlerde iki Rus petrol şirketine, Rostneft ve Lukoil’e yaptırım uygulamaya başlaması, başkalarından da bu yaptırımlara uymalarını talep etmesi, hepsinden önemlisi de bu tür yaptırımlardan petrol fiyatlarındaki artış ve pazar sapması nedeniyle Amerikan sermayesinin doğrudan karlı çıkması, rekabet gücünü arttırması.

Neyse ki hedefte şimdilik Çin ve Hindistan var. Guardian’ın yazdığına göre Ukrayna saldırısının başladığı 24 Şubat 2022’den bu yana Çin Rusya’dan 152 milyar dolarlık petrol ve petrol türevi almış. Onu 119 milyar dolarla Hindistan, 60 milyar dolarla da Türkiye takip etmiş. Hindistan geçen haftaki yaptırımları duyar duymaz alımlarını azaltmış ama Çin pek oralı olmamış. Eğer Rusya’nın bu yılki petrol ihracatının yüzde 86’sını oluşturan Çin ve Hindistan pazarı kapanırsa savaşın finansmanı Moskova için daha zor olacakmış.

Amerika’nın hesabı tutar mı, Trump yarın buluşup uzlaşacağı Çin devlet başkanına yeni bir sorun daha sunar mı bilinmez ama bana yakında üstümüzdeki baskının artabileceğini, Trump-Erdoğan buluşmasındaki “şakanın” gerçeğe dönüşebileceğini, petrol yaptırımlarına gaz yaptırımlarının da katılabileceğini, tek taraflı yaptırımlarımıza artık uyun deneceğini hesaba katmamız gerekir gibi geliyor. Zaten Ukrayna’daki savaş da pek biteceğe benzemiyor.

Umarım Türkiye zor seçimler yapmak zorunda kalmamak için veriye dayalı, ekonomisi kadar güvenliğini de dikkate alan rasyonel ve hukuki zemini güçlü bir yaklaşım benimser. Duygusal tepkilerden uzak bir politika izler. Dünyada olan biteni bundan sonra da yakından takip eder. İç siyasetindeki anlamsız çalkantıların, hukukiliğinden zamanlamasına tartışmalı davaların içinde boğulmaz, stratejik vizyonunu köreltmez. Mutlu ve umutlu bir Cumhuriyet Bayramı dileğiyle…

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yazarlar