Mehmet Ali ALÇINKAYA
Kürt Halk Önderi Sayın Abdullah Öcalan’ın 27 Şubat’ta başlattığı “Barış ve Demokratik Toplum Süreci”, bu topraklarda halkların ortak yaşamı, özgürlüğü ve eşitliği için tarihi bir adımdır. Bu süreç, yalnızca tarafların niyet beyanı değil; hukuksal, siyasal ve toplumsal düzeyde somut adımlar gerektiren bir inşa sürecidir.
26 Ekim 2026’da yapılan açıklama, Kürt Özgürlük Hareketi’nin sürecin ikinci aşamasına geçiş için beklenen adımların henüz tamamlanmadığını ve bu nedenle sürecin bir süreliğine gözden geçirilmesi gerektiğini ortaya koydu. Bu açıklama, sürecin durduğu anlamına gelmemektedir; aksine, barışın güvenli, inandırıcı ve kalıcı biçimde ilerleyebilmesi için bir uyarı ve yeniden değerlendirme çağrısıdır.
KCK Yürütme Konseyi Üyesi Sabri Ok’un açıklamaları, sürecin en kritik noktalarını ortaya koymaktadır. “Hukuksal adımlar atılmalı” vurgusu, barışın kalıcı olabilmesi için hukukun merkezde olduğunu gösteriyor. Süreç, sadece politik bir müzakere değil; demokratik hukuk ve toplum sözleşmesinin inşasıdır. Sabri Ok’un dile getirdiği “sürece özgü özel yasal düzenlemeler” talebi, demokratik bir geleceğin inşasında vazgeçilmez bir gerekliliktir.
Açıklamanın en önemli yönlerinden biri, hareketin artık “af” kavramının ötesine geçerek tanınma, eşitlik ve dönüşüm temelli bir hukuksal zemini önceliklendirmesidir. Yarım yüzyılı aşkın mücadele, devletin hukuk sisteminde köklü bir paradigma değişikliğini zorunlu kılmaktadır. Bu nedenle barış süreci, yalnızca politik değil, hukuksal bir dönüşüm sürecidir.
Önder Apo’nun fiziki özgürlüğü, sürecin merkezinde yer alıyor. Abdullah Öcalan’ın özgürlüğü, yalnızca bireysel bir hak talebi değil; siyasal muhatabın tanınması ve barışın inandırıcılığı açısından belirleyici bir koşuldur. Öcalan’ın özgür koşullarda sürece katkı sunabilmesi, hem barışın güvenceye alınması hem de demokratik toplumun temellerinin güçlenmesi açısından kritik önemdedir.
Sabri Ok’un Meclis Komisyonu çağrısı, sürecin demokratik meşruiyetine işaret ediyor. Komisyonun Önder Apo ile doğrudan görüşmesi, parlamenter siyasetin demokratik sorumluluğunu yerine getirmesi açısından kaçınılmazdır. Bu adım, sürecin toplumsal meşruiyetini güçlendirecek ve siyasal alanı militarizmin gölgesinden çıkaracaktır.
Bugün barışın önündeki en büyük engel artık savaşın kendisi değil; devletin cesaretsizliğidir. Halkların barış iradesi güçlüdür; süreç toplumsallaşmış, demokratikleşmiş ve halkın vicdanında meşruiyetini kazanmıştır. Devletin bu gerçeği görmemesi, yalnızca Kürt sorununun değil, Türkiye’nin demokratik geleceğinin de önünü tıkamaktadır.
Benim kişisel ve politik değerlendirmem şudur:
Bu ülke, barışın hukukunu kurmadan gerçek anlamda demokratikleşemez. Barış, devletin bir lütfu değil; halkların ortak iradesidir. Bu irade, Önder Apo’nun tarihsel çabaları, Kürt halkının bedelleri ve Türkiye toplumunun vicdanında büyüyen taleple bugün yeniden gündemdedir.
Atılması gereken adımlar artık bellidir:
Önder Apo’nun fiziki özgürlüğü sağlanmalı,
Sürece özgü özel hukuksal düzenlemeler yapılmalı,
Demokratik anayasa süreci, barışın kurucu zemini olarak hayata geçirilmelidir.
Sabri Ok’un bu çağrısı, yalnızca bir hareketin değil; bu coğrafyada onurlu ve kalıcı bir barış isteyen herkesin çağrısıdır. Halkların kardeşliği, demokratik toplumun inşası ve barışın kalıcılaşması için bu tarihsel fırsatın heba edilmemesi, hem devletin hem toplumun geleceğine duyulan saygının en temel göstergesidir.
Cesaret, kararlılık ve samimiyetle sahip çıkılırsa, bu topraklarda kalıcı barış ve demokratik bir gelecek mutlaka mümkündür.
Tarihi fırsata sahip çıkalım.
Yazarlar
-
Mehmet Ali ALÇINKAYATarihi Fırsata Sahip Çıkalım... 29.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünTürkiye üstündeki baskı artar mı? 29.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNESiyasî casusluk suçu 29.10.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMami, IKE ve Hüseyin-1 29.10.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolCumhuriyetin evrimi 29.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZPKK’nın son açıklaması: Süreç devam ediyor, ama nasıl ? 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUTrafik, yargı ve casusular 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞHamdi Ulukaya (Çobani) en zengin Türkiyeli seçilmesi üstüne... 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİREN“İnsanın ümüğüne bu kadar çökülmez…” 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUÇözümün kolaylaşması isteniyorsa… 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBu bir haber değildir: Türkiye, doğal alan kaybında birinci 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİİmamoğlu'na casusluk tutuklamasının akla getirdikleri 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBürokrasi, tarımın gerisinde kaldı 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpFed mi, TCMB mi? Çetrefilli bir soru, ironik bir cevap 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciFaizi MB’mi yoksa Adliye mi belirliyor? 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselMerkez Bankası zor bir viraja girdi 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMenzile doğru bir adım daha 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm süreci… Yüzlerde hâlâ niye kaygı ifadesi var? 27.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanBöyle giderse bu tren bu tünelden çıkmaz 27.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNPKK’nin çekilme hamlesi ne anlama geliyor? 27.10.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRBatı’nın krizi, küresel düzenin çözülüşü: Türkiye için dönüm noktası üzerine senaryolar ne? 27.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞALTINA, DÖVİZE BAK GÖR HALİNİ… 27.10.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçYoğurtsuz, tereyağsız ve tavuk etiyle iskender kebap olur mu? Olur ama… 26.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit Akçayİstikrarsızlık üreten istikrar programı 26.10.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANNereye doğru gidiyoruz? 26.10.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye’de milliyetçiliğin reformu meselesi 26.10.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet Berkan‘Büyük iddialar, büyük kanıtlar gerektirir’ 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKronik siyaset bunalımı… 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalProtestolar Amerika’yı sallıyor (mu?) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKDünyanın araf dönemine denk gelen Türkiye’nin çözümü 25.10.2025 Tüm Yazıları
































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
26.10.2025
22.10.2025
19.10.2025
15.10.2025
12.10.2025
9.10.2025
8.10.2025
6.10.2025
3.10.2025
1.10.2025