Mehmet Ali ALÇINKAYA

Mehmet Ali ALÇINKAYA
Mehmet Ali ALÇINKAYA
Tüm Yazıları
Tarihi Fırsata Sahip Çıkalım...
29.10.2025
596

Kürt Halk Önderi Sayın Abdullah Öcalan’ın 27 Şubat’ta başlattığı “Barış ve Demokratik Toplum Süreci”, bu topraklarda halkların ortak yaşamı, özgürlüğü ve eşitliği için tarihi bir adımdır. Bu süreç, yalnızca tarafların niyet beyanı değil; hukuksal, siyasal ve toplumsal düzeyde somut adımlar gerektiren bir inşa sürecidir.

26 Ekim 2026’da yapılan açıklama, Kürt Özgürlük Hareketi’nin sürecin ikinci aşamasına geçiş için beklenen adımların henüz tamamlanmadığını ve bu nedenle sürecin bir süreliğine gözden geçirilmesi gerektiğini ortaya koydu. Bu açıklama, sürecin durduğu anlamına gelmemektedir; aksine, barışın güvenli, inandırıcı ve kalıcı biçimde ilerleyebilmesi için bir uyarı ve yeniden değerlendirme çağrısıdır.

KCK Yürütme Konseyi Üyesi Sabri Ok’un açıklamaları, sürecin en kritik noktalarını ortaya koymaktadır. “Hukuksal adımlar atılmalı” vurgusu, barışın kalıcı olabilmesi için hukukun merkezde olduğunu gösteriyor. Süreç, sadece politik bir müzakere değil; demokratik hukuk ve toplum sözleşmesinin inşasıdır. Sabri Ok’un dile getirdiği “sürece özgü özel yasal düzenlemeler” talebi, demokratik bir geleceğin inşasında vazgeçilmez bir gerekliliktir.

Açıklamanın en önemli yönlerinden biri, hareketin artık “af” kavramının ötesine geçerek tanınma, eşitlik ve dönüşüm temelli bir hukuksal zemini önceliklendirmesidir. Yarım yüzyılı aşkın mücadele, devletin hukuk sisteminde köklü bir paradigma değişikliğini zorunlu kılmaktadır. Bu nedenle barış süreci, yalnızca politik değil, hukuksal bir dönüşüm sürecidir.

Önder Apo’nun fiziki özgürlüğü, sürecin merkezinde yer alıyor. Abdullah Öcalan’ın özgürlüğü, yalnızca bireysel bir hak talebi değil; siyasal muhatabın tanınması ve barışın inandırıcılığı açısından belirleyici bir koşuldur. Öcalan’ın özgür koşullarda sürece katkı sunabilmesi, hem barışın güvenceye alınması hem de demokratik toplumun temellerinin güçlenmesi açısından kritik önemdedir.

Sabri Ok’un Meclis Komisyonu çağrısı, sürecin demokratik meşruiyetine işaret ediyor. Komisyonun Önder Apo ile doğrudan görüşmesi, parlamenter siyasetin demokratik sorumluluğunu yerine getirmesi açısından kaçınılmazdır. Bu adım, sürecin toplumsal meşruiyetini güçlendirecek ve siyasal alanı militarizmin gölgesinden çıkaracaktır.

Bugün barışın önündeki en büyük engel artık savaşın kendisi değil; devletin cesaretsizliğidir. Halkların barış iradesi güçlüdür; süreç toplumsallaşmış, demokratikleşmiş ve halkın vicdanında meşruiyetini kazanmıştır. Devletin bu gerçeği görmemesi, yalnızca Kürt sorununun değil, Türkiye’nin demokratik geleceğinin de önünü tıkamaktadır.

Benim kişisel ve politik değerlendirmem şudur:
Bu ülke, barışın hukukunu kurmadan gerçek anlamda demokratikleşemez. Barış, devletin bir lütfu değil; halkların ortak iradesidir. Bu irade, Önder Apo’nun tarihsel çabaları, Kürt halkının bedelleri ve Türkiye toplumunun vicdanında büyüyen taleple bugün yeniden gündemdedir.

Atılması gereken adımlar artık bellidir:

Önder Apo’nun fiziki özgürlüğü sağlanmalı,

Sürece özgü özel hukuksal düzenlemeler yapılmalı,

Demokratik anayasa süreci, barışın kurucu zemini olarak hayata geçirilmelidir.


Sabri Ok’un bu çağrısı, yalnızca bir hareketin değil; bu coğrafyada onurlu ve kalıcı bir barış isteyen herkesin çağrısıdır. Halkların kardeşliği, demokratik toplumun inşası ve barışın kalıcılaşması için bu tarihsel fırsatın heba edilmemesi, hem devletin hem toplumun geleceğine duyulan saygının en temel göstergesidir.

Cesaret, kararlılık ve samimiyetle sahip çıkılırsa, bu topraklarda kalıcı barış ve demokratik bir gelecek mutlaka mümkündür.

Tarihi fırsata sahip çıkalım.

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yazarlar