Yıldıray OĞUR
Antik Yunanlar epichairekakia, Romalılar malevolentia, Çinliler xìng-zāi-lè-huò, Ruslar zloradstvo, İngilizler epicaricacy, Papua Yeni Gineliler banbanam diyorlar. Ama bu evrensel duyguyu en iyi ifade eden kelime Almanca’da: schadenfreude...
Başkasının acısından, mutsuzluğundan zevk almak, mutlu olmak demek.
Bu kadar dilde bir karşılığı olması bunun bir hastalık ya da sapma değil, karanlık tarafına ait olsa da insani bir duygu olduğunu gösteriyor.
Tabii bu duygunun Türkçe’de de bir karşılığı var: Şematet. Bugünkü dilde kullanılan haliyle “şamata”. Arapça’dan Türkçe’ye geçen kelime için Lehistanlı bir diplomat olarak 12 yıl Türkiye’de yaşayan Fransız asıllı dil bilimci François Meninski, 1680’de yayınlanan üç ciltlik Türkçe-Latince sözlük Thesaurus’da şöyle demiş: Bir kimesneye bela ve gam ve gussa yetiştüğine şad olüp sevinmek....
Bugün Türkçe’de “Gürültü”, “patırtı” anlamında kullanılan “Şamata” kelimesinde bu olumsuz anlam hala yaşıyor.
Kardeş duygu olan başkasının mutluluğundan mutsuz olmak, maraza çıkarmak, kıskanmayı en iyi karşılayan kelime ise “haset”.
Ama Taksim Meydanı’nda yılbaşı gecesi halay çeken Suriyelilere karşı yılın ilk gününü nefret ve öfke ifade ederek geçirenlerin duygusunu tam olarak bu kelimelerin hiçbiri karşılamıyor.
Bu sözlük karıştırma çabası, ukalalık olsun diye değil, hemen mühür gibi “ırkçı”, “göçmen düşmanı” sıfatlarını basıp geçmemek, bu kadar çok insanın o görüntüleri izlediğinde benzer duygulara kapılmasını anlamak, böylece o duyguyla iletişim kurabilmek için...
Çünkü bütün dünyada göçmen karşıtlığı bir fikir ve duygu olarak yükseliyor ve bu yükselişe karşı göçmenlerin haklarını savunanların, ırkçılık, göçmen karşıtlığı kartlarını çıkarması artık hiçbir işe yaramıyor. Hatta tam tersine bu acele adlandırmalar, tepkiyi büyütüyor, popülist siyasetlere bu duyguları meze ediyor.
Kendinize benzemeyenlerle birlikte yaşamak kolay bir iş değil.
Her ne kadar milliyetçiler, muhafazakarlar ülkemizin bir imparatorluk bakiyesi olduğunu söylemekten, Osmanlı haritasına bakmaktan büyük bir zevk duysalar da, Türkiye yüzyıldan fazladır, birbirine benzeyen insanların bir arada yaşadığı bir ülke.
Ermeni tehciri, imparatorluğun kaybı, mübadele ve gayri-müslim nüfusunun azalmasıyla şehirlerdeki çok renkli çok kültürlü ve çok dilli hayattan geriye tek bir renk, tek bir kültür ve tek bir dil kaldı. Bir de tabii bu çoğullukla ilgili travmatik hatıralar ve korkular.
Bu yüzyılda yaşanan en ciddi krizlerin çoğunun sebebi de bu tek tipçi huzur ortamını bozan itirazlar oldu.
Kürtlerin dilleri, dindar kadınların başörtülüleriyle, Alevilerin inançlarıyla kamusal alanda var olma talepleri tüyleri diken diken etti. Hala bunların yarattığı krizlerin izdüşümleri siyasetin ana fay hatlarını belirlemeye devam ediyor. Neyse ki Kürtçe, başörtüsü, Alevilik artık eskisi kadar tüyleri diken diken etmiyor, alışmak ile zorunda kalmak arasında değişen sebeplerle bir normalleşme yaşandı.
Son dönemde bu tek tipçi huzuruna kasteden esas büyük “tehlike” ise Suriyeli mülteciler.
Evet Türkiye ilk kez mülteci kabul etmiyor. Ama Türkiye ilk kez bu kadar büyük sayılarda, farklı dilleri ve kültürleri olan bir toplulukla birlikte yaşamaya çalışıyor.
Sadece bir şehir ve bölgede değil, neredeyse bütün şehirlerde, daha önce yaşanmamış bir tecrübe bu. Bundan 100 yıl önce Halep kazasına bağlı olan şehirler için bile şimdi Haleplilerle birlikte yaşamak alışılmadık bir durum. Retorik düzeyindeki imparatorluk bakiyesi sözü bu tecrübenin yarattığı sorunlarda işe yaramıyor. Tabii halkın çoğunun Amerikan yapımı Çağrı filminden bildiği ensar-muhacir kavramları da.
İstanbul gibi tarihin her döneminde bir mülteci ve karşılaşma şehri olmuş bir metropol için bile unutulmuş hatıralar bunlar. Kalabalık, bizden farklı ve çoğunluğu işsiz olduğu için sürekli sokaklarda olan Suriyeliler, şehirlerimiz elden gidiyor, azınlıkta mı kaldık korkularını tetikliyor.
Bir de bu Suriyeliler yılbaşı gecesi herkese kapalı olan Taksim Meydanı’nın orta yerinde bayrak açıp, halay çekmesin mi!
Verilen tepkilerin bir kısmı, son yedi yıldır yanı başımızda bütün dünyanın takip ettiği Suriye’de olan biten hakkındaki genel bilgi ve kavrayış düzeyini ortaya koyuyor.
Hayır, Suriye’de bir bağımsızlık savaşı verilmiyor.
40 yıllık bir diktatörlüğe karşı 2011’de sokak eylemleriyle başlayan isyan, bir iç savaşa dönüştü. Ama bu iç savaşta da artık pek çok farklı cephe, örgüt, ülke var. Rus ve İranlı askerlerin yönettiği Suriye rejimi askerleri, dünyanın her milletinden insanların içinde olduğu IŞİD, Türkiye, Suudi Arabistan, Katar’ın destek verdiği muhalif örgütler, ABD’lilerin silah verdiği YPG arasındaki iç savaş bir bağımsızlık savaşı değil. Yani Suriye’den savaştan kaçanlar, ülkeleri için savaşmaktan kaçmadılar. Çoğu ülkelerinde hala süren ve kendilerini bir tarafına ait hissetmedikleri bir iç savaştan kaçtılar.
Büyük bir kısmı muhalifleri desteklese de son dört yıldır muhalifler çok zayıfladı, karşılarındaki ülke ve örgütlerle savaşacak durumları da yok.
O yüzden bu insanlara kendilerini ait hissetmedikleri bir iç savaşta savaşmayıp, canlarını kurtarmak için Türkiye geldikleri için hain diyemezsiniz. Özellikle de orada savaşsalardı onlara “cihatçı” diyecekler demese iyi olur.
Ve yine hayır, “o tosunlar Taksim’de eğlenirken” Türk askerleri Suriye’de, Suriyelilerin değil, Türkiye’nin çıkarları için bulunuyor. PKK ve IŞİD’in elinde bulunan topraklara yönelik operasyonların esas sebebi Türkiye’nin güvenliği. Ayrıca bu operasyonlarda Türk askerlerinin yanında Türkiye’nin desteklediği ve eğittiği Suriyeli askerler ve örgütler de savaşıyor.
Zaten “uzun sakalı adamlar”, “çarşaflı kadınlar”dan sonra yılbaşı kutlayan seküler Suriyeli gençlerin de tüyleri diken diken etmesinin sebebi herhalde esas olarak bu gerekçeler değil
Bundan on üç yıl önce, henüz Suriye’de Esad’a karşı eylem yapma fikri portakal çiçeğinde vitamin bile değilken de yılbaşı gecesi Taksim’de olanlar Türkiye’de konuşuluyordu.
Bu kez rahatsızlık yaratan Suriyeliler değil, meydanı doldurmuş, ‘magandalar’dı. O günlerde şikayet edenler “Suriyeliler her yeri işgal etti” değil, “Esenyurt ve Esenler Taksim’e aktı” diyordu.
Hem dünyadan, hem ülke içinden sürekli göç alan 20 milyonluk bir metropolde, Taksim gibi şehrin merkezi olan bir meydanda yılbaşı akşamı sadece tiplerini, kimliklerini, hallerini beğendiğiniz insanlarla baş başa kalmanız maalesef artık pek mümkün değil.
Yılbaşı geceleri Berlin’de Brandenburg Kapısı etrafını, Paris’te Şanzelize Caddesi’ni, New York’ta Times Square’i de turistler, göçmenler dolduruyor. Bu şehirlerin sakinlerinin de benzer şikayetleri oluyor.
Buraya kadar ırkçı ve mülteci karşıtı dememeyi başararak bu tepkilerin haksız taraflarını anlattık. Ama bu tepkilerde haklı olan bir taraf da var.
Sebep yine insanların mutlu olmasından duyulan başka bir çeşit mutsuzluk.
Türkiye’de bir zamanlar Taksim Meydanı’nda yılbaşı geceleri konserler düzenlenir, İstiklal Caddesi süslenir ve insanlar yeni yıla burada girerlerdi.
Benzer kutlamalar İstanbul’un diğer meydanlarında ve diğer şehirlerdeki meydanlarda da organize edilirdi.
Üstelik bu kutlamaların en görkemlilerini bir zaman AK Partili belediyeler yaparlardı.
Ama artık Taksim’de kutlamayı bırakın, en küçük bir protestonun sonu bile ıslanmadan ve gaz yemeden bitmiyor. Taksim ve İstiklal, uzun süredir şehrin sakinleri tarafından güvenli bulunmadığı ve eğlencesi kaçtığı için terk edildi.
Sadece meydanlar değil, yılbaşı akşamında kuruyemişlerini alıp televizyonların karşısına geçen sıradan insanlar da karşılarında RTÜK sopasıyla sönükleştirilmiş, eğlencesi kaçmış programlar buluyorlar.
Herkesin vergileriyle yayın yapan TRT dışında diğer kanallar da da durum farksız.
Ülkemizde yaşayan insanların önemli bir kısmı yerleşmiş bir gelenek olarak yılbaşını kutluyor. Bu hali hazırda yerli ve milli denen pek çok şeyden çok daha eski bir adet.
Bu akşam içki içenlerin sayısı da bir hayli fazla. Devletin işlettiği milli piyangobiletlerinden alanların oranı ise bir partinin anayasayı değiştirecek sandalyeyi bulmasına dahi yeter.
Bu yılbaşı kültürünü yoz, Batı özentisi bulabilirsiniz. Ama insanların yılbaşı akşamları kamu alanlarında ve kamu imkanlarıyla eğlenme hakkına saygı göstermelisiniz. Mümkünse buna fırsat vermelisiniz.
Ayrıca ülkemizde yaşayan Hristiyanların kutladığı Noel’e karşı da kaş çatmak yerine de, Noel gecesi Gazze’deki bir kiliseyi ziyaret eden Hamas Lideri Haniye kadar hoşgörülü olabilmek gerek...
Yoksa bir taraftan yılbaşı kutlamalarından pek hoşlanılmadığı eylemler ve söylemlerle gösterilirken, yıllardır herhangi bir kutlamaya izin verilmemiş Taksim Meydanı’nda, hükümetle ve onun çizgisiyle özdeşleştirilmiş Suriyelileri halay çekerken görmek, bazılarının ırkçı ve mülteci düşmanlığı hislerinin kabarmasına neden olabiliyor.
Bize yasak olan, onlara serbest itirazı, ‘bize yasaksa onlara da yasak olsun’a dönüşüyor. İktidarın yılbaşına bakışını, onlar da bunu layık görmedikleri Suriyelilerin yılbaşı kutlamasına karşı takınıyor.
Yedi yıldır gün görmemiş Suriyelilerin, yılın bir günü bir kaç dakikalık mutluluğu da hasetle karşılanabiliyor.
Halbuki o kutlamaları izleyip, bunu bir entegrasyon işaret olarak görmek, Türkiye’nin herkes için güvenli ve mutlu bir liman olduğunu hissetmek ve bundan gurur duymak da mümkündü. Tabii bunun için bu ülkenin vatandaşlarının da mutlu ve güvenli hissetmesini sağlamak gerekir.
Belki Taksim’de hep birlikte kutlanabilecek bir yılbaşı organizasyonunda bugün öfkeli laflar edenler de Suriyelilerin halaylarına katılabilirdi.
Kimsenin mutluluğunun mutsuzluk sebebi olmadığı, kimsenin mutsuzluğundan mutluluk duyulmayacak, farklılıklara alışacağımız, bu çoklukta birlikte yaşamanın keyfine varacağımız bir yıl olsun...
Yazarlar
-
Mehmet OcaktanDemirtaş kararı sonrasında iktidar ‘Terörsüz Türkiye’ sınavında… 5.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAAİHM Kararı Kesinleşti; Demirtaş’ın Özgürlüğü, Demokratik Cumhuriyetin Vicdanıdır... 5.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'nin doldurduğu öbür boşluk 5.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolDemirtaş’a tahliye 5.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBahçeli haklı: Ok yaydan çıktı bir kere… 5.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSırada Nijerya mı var? 5.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSiyasetin altın kuralını unutanlara hatırlatırım 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞSelahattin Demirtaş’ın yazısı, zihnimiz ve zihniyet labirenti 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciFiyatı zengin siyaseti de fakir belirliyor 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUZombileşmiş bir toplum 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENTam 16 yıldır beklenen samimiyet! 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZHak, özgürlük mücadelesi – Devletin güvenliği siyaseti 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTYüzde altmış, üç yüz kişi mi? 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİREN“Öcalan misyonu” 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜREmniyet’in yazısı ortaya çıktı! Bahis baronu nasıl kaçtı? 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilModernlik, gelenek ve Türkiye’nin zihinsel coğrafyası 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpFiyat istikrarı mı, finansal istikrar mı? 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMünfesih terör örgütü 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezMor-yeşil ekonomi: Ara dönem fırsat yaratabilir 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞMUHALEFETTE “DEĞİŞİMCİ”, 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KUR3 MART 1924 YASALARI 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRYapay zekâya yatırım yapılıyor, ekonomiyi değiştiriyor ama insanlar neden daha yalnız hissediyor? 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEGemi batarken… 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞEnflasyonun maliyeti daima enflasyonla mücadele maliyetinden büyüktür 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselVahim bir gelişme: İşgücü piyasasında daralma 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Önerisiz veya bizzat öneriyle eleştiri” 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNSudan savaşı, Çinli Wing Loong’a karşı Bayraktar ve savaş ağaları 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayTrump, Fed ve para politikası: Sol, merkez bankası konusunda neyi savunmalı? 2.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKKürt siyasetinin eleştirisi: Pragmatizm ve “kutsal liderlik” arasında sıkışmak 1.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLU31 Mart’tan 19 Mart’a neler değişti? 1.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuYa casus ya kayyım… 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİAkademi hakikatin peşinde midir? 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRSÜREÇ VE "DİLİN KEMİĞİ"! 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraAmalı Fakatlı 30.10.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCumhuriyet 'ilan' ve 'inşa' edilen bir devlet şeklidir 30.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERMea Culpa 30.10.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet Berkan'Casusluk' dosyasında ne var? 30.10.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMenzile doğru bir adım daha 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBu bir haber değildir: Türkiye, doğal alan kaybında birinci 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm süreci… Yüzlerde hâlâ niye kaygı ifadesi var? 27.10.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKDünyanın araf dönemine denk gelen Türkiye’nin çözümü 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalProtestolar Amerika’yı sallıyor (mu?) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHukuk binasını yıkmayın efendiler 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİki din, iki tanrı tasavvuru 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTKürt siyasi temsili sorunu 19.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENAK Parti 2.0’a Hazır Mıyız? 17.10.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYBaşkalarının acısı… 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezGüvenli Liman: Altın ve Gümüş 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar dışarıda güvercin içeride şahin: Neden? 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaSüreç yönetmenin sorumluluğu 11.10.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAMilli takım ışık saçtı: Maçın kahramanını açıkladı 11.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarSosyal medya çürümüşlüğü 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBİR ÖĞRETMEN YETİŞTİRME HİKAYESİ 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCIŞaşıyorum gerçekten… 24.10.2022 Tüm Yazıları
-
Berin UYARONLAR İÇİN... 12.09.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim UsluSeçmen yolsuzluğu önemsiyor mu? 9.09.2022 Tüm Yazıları
-
Hasan GÜRKAN“SEVMEK YİNE DE BİR SARRAF İŞİDİR, YERYÜZÜ KİTAPLIĞINDA” 18.08.2022 Tüm Yazıları
-
Oktay Cansın EMİRALSAVAŞ VE ZAMAN 7.08.2022 Tüm Yazıları
-
Özgül Üstüner COŞKUNİnceden 5.07.2022 Tüm Yazıları
-
Barış SoydanGıda Komitesi’nin ve enflasyonla mücadelede başarısızlığın acıklı öyküsü 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Namık ÇINARBir toplumun geri kalma inadı 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARLASAnkara’yı sel aldı 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Melih ALTINOKAna muhalefet lideri Akşener mi olacak? 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZİKİ MEZAR, İKİ İNSAN ve IRKÇILIK 12.06.2022 Tüm Yazıları
-
Atilla YAYLAKanunlar ve fiyatlar 10.06.2022 Tüm Yazıları
-
Fatma Bostan ÜNSALBu kez Günah Keçisi SADAT mı? 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanBurhan Sönmez’in İstanbul İstanbul’unda Yerin Altı ve Üstünde Ne Yaşanıyor? 15.05.2022 Tüm Yazıları
-
Kübra ParSessiz İstila belgeseli ve sığınmacı meselesi 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Yavuz BAYDARİmamoğlu olayı ardından: ’Altılı Masa’ bir ortak aday çıkarabilecek mi? 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ergun BABAHANTürkiye’nin patlamaya hazır yeni kırılma hattı: Suriyeliler 22.04.2022 Tüm Yazıları
-
Kemal BURKAYİSVEÇ DEMOKRASİSİ VE KURAN YAKMA OLAYI… 17.04.2022 Tüm Yazıları
-
Tarık Ziya EkinciGAZETECİ AYDIN ENGİN VEFAT ETTİ 24.03.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim KaragülBu bir Avrupa savaşı ve çok uzun sürecek. -Batı, Türk-Rus savaşı istiyor! 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
Cengiz AKTARSavaş notları 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
Aydın ENGİNBir MHP’nin 2. Başbuğ’undan, bir benden 7.02.2022 Tüm Yazıları
-
Nezih DUYGUMete Toksöyle (30 Mart 1954 - 02 Şubat 2022) 3.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet KARDAM28/29 Ocak Karadeniz Katliamı'nın 101. Yılı 1.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKAN“Ya herro ya merro” mu dedi?.. 7.01.2022 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇAL2022 yılı karamsarlıklarımızı tersine çevirebilir mi? 4.01.2022 Tüm Yazıları
-
Muharrem SarıkayaOylardaki yükselişin ağırlığı 7.11.2021 Tüm Yazıları
-
Şevki ÇELİKCİKEMAL ARABACI 17.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin GürcanFırat batısı, Suriye, riskler, tespitler: Ufukta bir operasyon mu var? 13.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin MünirErkeğin kadını ezmesi 22.09.2021 Tüm Yazıları
-
Mehmet AcetSon anketler ne diyor? 9.09.2021 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZKONYA KATLİAMI VE GAZETECİLİK MESLEĞİ ÜZERİNE 2.08.2021 Tüm Yazıları
-
Yasin AKTAYTaliban’ın inancıyla ters olma arzusu 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Süleyman Seyfi Öğün2023’e doğru Türkiye 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Cem SANCARHanımefendi diyeceksiniz 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Yusuf KaplanFetih ruhu ve rüyası 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Ali AYDINİşsiz Kalan Antikorlar, Lanetli Pay ve Siyaset 17.06.2021 Tüm Yazıları
-
Ömer F. GergerlioğluMuhafazakârlar çürümeye niye sessiz? 8.06.2021 Tüm Yazıları
-
Mustafa ÖztürkNiyet ve akıbet 29.05.2021 Tüm Yazıları
-
Ayşe BöhürlerTarih büyük harflerle yazılmaz 28.05.2021 Tüm Yazıları
-
Gazi BAŞYURTBir zamanlar sayılamazdık parmak ile, şimdi eksiliyoruz birer birer… 25.05.2021 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENİsrail’in sonu gelmez işgalciliği 15.05.2021 Tüm Yazıları
-
Ömer Ahmet ÖZERENBİR 1 MAYIS Anekdotu… 10.05.2021 Tüm Yazıları








































































































































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
1.11.2025
29.10.2025
27.10.2025
21.10.2025
18.10.2025
13.10.2025
11.10.2025
8.10.2025
6.10.2025
4.10.2025