Abdurrahman Dilipak
Ayasofya konusu ile ilgili birileri UNESCO üzerinden bu süreci bulandırma çabasında.. Türkiye karşıtı lobi de buna destek verecek. Birileri de gayrimüslim vakfiyeleri konusunu gündeme getirmeye çalışacak. Aslında bu konu daha önce büyük ölçüde çözüldü. Bu mevzunun ucuz polemiklere bahis edilmeden bir şekilde tartışılması birçok bakımdan faydalı.
Dönemin hukuk anlayışı, dine bakışı zaten biliniyor. Burada asıl önemli olan “Fethin anlaşılması”, “Bizans”, “Doğu Roma”, “Bizantinizm” ve “Ortodoks”luğun yeniden konuşuluyor olması önemli. Ortodokslukta kilise - devlet ilişkisi, “teokratik” ve “laik” karakter göstermez. Bu ilişkinin şekli “Bizantoloji”dir. Bunu bilmeden Ayasofya’nın statüsünü anlayamayız.
İnşallah bu süreç, ülkemizde de Bizantoloji’nin bir bilim olarak ele alınmasına zemin hazırlar. Ortodoks Üniversitesi de kurulur, Ortodoks Bankası da. Ülkemizde dini kurumların anayasal statüde özerk bir şekilde yeniden tanımlanması için bir hukuki süreç başlatılmasına vesile olur.
Katoliklik ve Protestanlık karşısında zayıflatılan Ortodoksluğun yeniden anlaşılması, ihyası ve inşası yönünde yeni birtakım adımlar atılmalı, bundan sonra, Hz. Ömer’in “millet sistemi” ve “eminlik beyannamesi” istikametinde.
Ayasofya üzerinde “Fetih Hakkı”, “Kılıç Hakkı”, “Egemenlik Hakkı”, “Mülkiyet Hakkı” gibi tanımlamalarla konunun başka yönlerine çekilmesine gerek yok. Ayasofya daha önce de bir mabeddi. Latin işgalinden sonra tahrip edildi. Fatih tahrip edilen mabedin parasını vererek, kendisi için satın alıp, sonra mabed olarak vakfetmedi. Çünkü mabedlerin yurt edilmesi bizim geleneğimizde haramdır. Eski bir mabed, ancak yeniden mabed yapılmak üzere, o niyetle alınır ve onun üzerinde hiçbir şekilde hak ve mülkiyet iddia edilmesi, Allah’a sunulur. Orası artık “Allahın evi”dir. Onun için mülkiyeti bizde gibi, bizim mülkümüz gibi bir ifade, ne özel bir kişi, ne de devlet dahil tüzel bir kişi için meşru değildir. “Allah’ın evi”nin sahibi olmaz. Fatih’in Rum imparatoru olarak mülkiyetine geçirdiği bir gayrimenkul de sözkonusu değildir. Oradaki satın alma o niyetle ki, “Allah adına” yapılan bir tasarruftur ve sadece kul hakkı ve helallik için bir ödeme söz konusudur.
Öyle birilerinin dediği gibi, Osmanlı sultanları el emin oldukları dönemlerde emaneti altındakilere “Kullarım” diye hitap etmez. Kula kulluk yoktur bizde. Biz “raina” demeyiz, “unzurna” deriz, “bizden olan ve Hakkı emreden” rüesaya!. Yoksa masiyette itaat yoktur. Hazine de padişahın mülkü değildir. Onun emanetindeki mülktür o ki, o “yetim malı” statüsündedir. Yetim malına el uzatan sultan da olsa onun namazı dahi makbul değildir. Kimsenin Osmanlıyı methedeyim derken Osmanlıya bu tür isnatlarda bulunmaya hakkı yoktur.
Arkadaşlar, Fatih İstanbul’u Bizanslılarla savaşarak almadı. Bizans imparatorunun işgalci Latinlerle işbirliği yaparak, Doğu Roma Bizansı ve Ortodoksluğu tasfiye girişimine karşı Fatih, Müslümanlar ve Ortodoks Bizans halkının yardımı ile Latin işgalini sona erdirmiştir. Hakikat bu iken, bize başka bir Fetih anlatılmıştır. Fatih Doğu Roma Bizans’ın imparatoru olmuş, Rum Ortodoks kilisesinin başı olmuş, Ermeni Patrikhanesini kurmuş ve Süryani Patrikliğini himayesine almıştır. Süryani Patrikliği, Hz. Ömer’in emanetidir bu arada. Şimdi birileri karşımıza UNESCO’yu çıkarmaya hazırlanıyor. “Çivi bile çıkamazsınız” demeye getiriyor. Daha önceki yargı kararlarını gündeme getiriyorlar. “Bu siyasi bir karardır” diyorlar. Ertuğrul Günay döneminde yapılan çalışmalar, protokoller ve açıklamaların arkasına saklanarak kafaları karıştırmaya çalışıyorlar.
1985 yılında UNESCO’nun Dünya Kültür Mirası Listesiʼne giren Sultanahmet, Ayasofya Müzesi, Topkapı Sarayı ve Sultanahmet Külliyesi ile ilgili bir protokol var. 2009’da AK Parti döneminde Ertuğrul Günay’ın Kültür Bakanlığı sırasında UNESCO’nun gözetiminde yeni bir protokol yapılmış ve Ayasofya’nın restorasyonunda yeni freskler ortaya çıkarılmış ve bazı freskler restore edilmiş. Bu süreçte The Cemaat da aktif rol almış. O dönemin de iyi bir şekilde incelenmesi gerek.
Danıştay’ın kararı, aslında ilk Bakanlar Kurulu kararının tekemmül etmemiz bir karar olduğunu tesbitle, Kültür Bakanlığının Ayasofya’da “fuzuli şagil” konumunda olduğunu ve sözkonusu şaibeli kararın ke-enlem yekun olduğunu ortaya koyuyor. Vakfiye ortada, tapu ortada, Diyanetin kaydı ortada. Buna karşı bir de tamamlanmamış, yayınlanmamış, ilgili kurumlara tebliğ edilmemiş, hukuki açıdan kendi içinde çelişkili, birçok açıdan malül, şaibeli bir karar taslağı var. Dolayısı ile hukuksuz bir şekilde, oldu bitti şekilde, fiili bir durum sebebi ile bir darbe rejiminin yetkisiz olduğu halde, işgalcisi olduğu bir yapıda uluslararası bir örgütle bir hukuk tesis etmesi mümkün değildir.
Artık Kültür Bakanlığı ve hükümet bu konuda yetkili bir taraf değildir. Yetki Diyanet İşleri Başkanlığındadır ve Ayasofya aslına döndürülmüştür ve camidir. Şimdi bu duruma göre, asıl taraf olan Diyanet ile UNESCO’nun, asli yapı olan caminin evrensel bir kültür mirası olarak yeniden tanımlanması gerekir. Çünkü daha önceki taraf teşkilinde de yapının niteliğinde de sorun vardır. Diyanetin de bunu hem kendi halkımıza, hem İslam dünyasına ve tüm dünyaya efradına cami, ağyarına mani hem kitap, hem de video belgesel olarak anlatması gerekir.
Bakalım bizim ilahiyatçılar, hukukçular, İslam tarihi, Osmanlı tarihi, insan hakları ve Bizantoloji üzerinde çalışanlar bu konuyu gündemlerine alacaklar mı? Basını, STK’sı, maarifi ile hepimize düşen görevler var. Şimdi sorumlulukları kuşanma zamanı. Selâm ve dua ile.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
7.09.2025
3.08.2025
26.08.2024
5.08.2024
4.06.2024
27.05.2024
20.05.2024
5.05.2024
29.04.2024
22.04.2024