Ali AYDIN
Heidegger, varsayımlarımıza karşı meydan okumaların olduğu, bir şeylerin yanlış gittiği, iflasın eşiğine sürüklenildiği, alışık olmadığımız şeylerin gerçekleştiği bir aralıkta; ‘şeyleri’ ancak gördüğümüzü, onların farkına ve bilincine vararak bütün dikkatimizi yoğunlaştırabildiğimizi ve maksatlı eylemlerin bir amacı haline getirebildiğimizi söyler.
Çoğu zaman insanı harekete geçiren ve eylemlerini güdüleyen şey zaferden çok bozgun, kahkahadan çok gözyaşı, umuttan çok hayal kırıklıklarıdır. Birisi bir şeylerin muhakkak yapılması gerektiğini söylediğinde, kazanımlardan çok kayıpları konu etmek gerekir. Bu tür bir çağrıyı, ele geçenin hazzından çok yitip gidenin geride bıraktığı yoksunluğun tetiklediği söylenebilir.
Küreselleşen dünya, nimetlerini dağıtırken seçici riskleri pay ederken ise son derece cömert davranıyor. Küresel sorunlar, yerel çözümlerin üstesinden gelemeyecekleri karmaşıklıkta ve hızda yayılıyor. Eklemlenmek için can atılan bütün, sizi parça parça edecek olanı da bünyesinde barındırıyor. Toplumlar tek biçimli modern yaşamın farklı katmanları ile muhatap kılınsalar da baş etmeleri gereken sorunlar aynı yaşam tercihleri tarafından önlerine konuluyor.
Max Weberkapitalizmin yarattığı ilk kırılmanın işin evin dışına çıkarılması ile başladığını söyler. Böylece ekonomi ev, aile, mahalle gibi kontrol birimlerinden sıyrılarak ahlak dâhil her şeyden azade kılınmıştı. Modern toplumlar için ise ev, modern ulus-devletlerdi. Küreselleşme ile ikinci kırılma yaşandı ve ulus-devletler küresel olana adapte olmanın dışında fazlaca bir tercih hakkı bulunmayan yerel düzeneklere indirgendi. Yeni teknolojilerin ayartıcılığı ve küreselleşmenin basıncı statik olan her şeyi takatten yoksun bırakırken ‘kültür’ Ulrich Beck ‘in kavramını ödünç alarak söylersek bir ‘zombi terim’ haline geldi. Yani sözcük olarak var; lakin gerçekte bir karşılığı yok.
Değer için membaı olan kültürün çaptan düşen, iş göremez bu hali bugün ‘değerler eğitimi’ tartışmasında yankılanıyor. Görüldüğü kadarıyla endişe ve kaygının paylaşımında hemen hemen toplumun tüm kesimlerinin ittifakı var. Çocukların ve gençlerin kötücül karakteri baskın olan mevcut insanlık durumu içerisinde nasıl bir insan olacakları belirsiz bir cevap olarak kaldıkça başta anne-babaların ve eğitimcilerin tedirginlik düzeyi artıyor. Kuşkusuz devletler de çok endişeli.
Şimdi, endişenin mevcudiyeti her şeyden önce bir sıhhat belirtisi. Yani yanlış giden, ters giden bir şeylerin olduğu görülüyor tedbir ve çare üzerinde düşünülüyor. En azından burada sözünü ettiğimiz ‘endişe’ elimizden kayıp gittiğini düşündüğümüz değerlerin aktarımı ile ilgili oldukça sahici ve anlamlı bir duruma karşılık geliyor. Ne var ki sahici ve anlamlı durum çelişkileri ortadan kaldırmaya yetmiyor.
Mesela Milli Eğitim Bakanlığı devletin bu husustaki endişesi üzerinden değerler eğitimi ile ilgilenmeye çalışıyor. Ancak bu ilgiye neden olan ve bu ilgiyi zorlayan koşullar Milli Eğitim Bakanlığının hem kurumsal hem kuramsal içeriğinin baş edebileceği türden değil.
Tüm dünyada Eğitim Bakanlıkları birer ‘Hakikat Bakanlığı’ olarak kuruldular ve faaliyet gösterdiler. Prusya’dan Rusya’ya Avrupa’dan Türkiye’ye durumları bu oldu. Lakin bu düzeneğin kurumsal ömrü sona erdi. Uzatmaları oynuyor ve bu gerçeğin ortaya çıkardığı açmaz daha fazla ders, daha fazla sınıf, daha fazla öğretmen ile de çözülecek değil.
Bireylerin ve toplumun kolektif bir sorumluluk hissi ve yaratıcılıkları ile şekillenecek her türden girişimlerine muhtacız. Hâl böyleyken sanki karşımızda lokal, arızi, teknik bir sorun varmış gibi hareket edemeyiz. Meseleyi bir hizmetçi eğitim, müfredata iliştirilen birkaç ders mesabesinde ele almak hakikaten içinde olunan durumdan bîhaber olmak anlamına gelir.
Italo Calvino Marco Polo’nun ağzından şunları kaydeder, “Yaşayanların cehennemi ileride olacak bir şey değil; eğer bir cehennem varsa, bu cehennem zaten burada, her gün içinde yaşadığımız, bir arada bulunuşumuzla oluşturduğumuz cehennem. Bu cehennemin ıstırabını çekmekten kurtulmanın iki yolu var. İlk yol pek çok kişiye göre basit: cehennemi kabullen ve onun öyle bir parçası haline gel ki artık cehennemi göremez ol. İkinci yol riskli ve sürekli ihtiyatlı ve tedirgin olmayı gerektiriyor: cehennemin göbeğinde kimler ve neler cehennem değil araştır ve bunları tanımayı öğren, sonra da yaşamalarını sağla, onlara alan ver. “
Eğer mevcut insanlık durumu kötücül karakteri baskın ve çocuklarımız için endişe ve korkunun kaynağı olarak görünüyorsa gözümüze, çocuklarımıza aktarmak istediğimiz değer ve kazandırmak istediğimiz davranışların televizyon ve internetin sabotajına açık olduğunu görüyorsak, sorunumuz nasıl ki bize özgü değil çözümü de birilerinin sandığı kadar basit değil. Öncelikle bunu görmemiz gerekiyor. Cehennemim bir parçası olmak istemiyorsak eğer.
twitter: @_aydinali
Yazarlar
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMehmet Ali Sebük’ü neden kimse hatırlamıyor? 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUAnayasa engeli olduğu halde yeniden seçilmek isteyen başkan ne yapar? 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTefessüh… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet Berkanİktidar ülkeyi yönetebiliyor mu ki? Tek kişi ne kadar yönetebilirse o kadar işte… 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBüyük Aldatmaca: Popülizmin (Halkçılığın) Yolsuzluk Ve Eşitsizlik Konusundaki Yalanları 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit Akçay2025’in kalanı nasıl geçecek? 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDemokratlar, ümmetçiler, ırkçılar 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞMeslek liseleri tartışmaları (1) 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTerörsüz Türkiye hedefi: Hukukun ve siyasetin rolü 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNESiyasî kimlikler panayırı kapandı 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKUVVETLER AYRILIĞI YOK İSE… 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanBatı artık Kiev’de Zalujni’yi görmek istiyor gibi 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarış ve Demokratik Toplum Çağrısı; Hasta Tutsaklar 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciÇürüme! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNMisak-ı Suriye! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRGüvensizliğin gölgesinde siyaset: Geçen yıla kıyasla korku düzeyimiz yükseldi, peki neden? 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
17.04.2021
10.04.2021
31.01.2021
26.01.2021
31.12.2020
21.12.2020
12.10.2020
17.09.2020
11.09.2020
5.08.2020