Ali AYDIN
Konu, 10 Kasım vesilesiyle İslami/muhafazakâr kesimin de dâhil olduğu anma jestlerinin toplamda nasıl bir manzarayı önümüze çıkardığı ile ilgili.
İsmail Kılıçarslan dünkü yazısında 10 Kasım’da hem seküler kesimin hem anma etkinliklerinin yeni katılımcıları olarak İslami/muhafazakâr kesimin sergilemiş oldukları abuklukları özetlemiş. Öte yandan kendi yaklaşımını da ortaya koyarak Kemalizm ile niçin uzlaşamayacağını belirtmiş.
İsmail Kılıçarslan’ın yazısına ve yazıda yer alan tespitlerin çoğuna katılıyorum.
Ne var ki Kılıçarslan’ın yazısına bütünüyle katılmama engel olan önemli bir nokta var!
İsmail Kılıçarslan, 10 Kasım münasebetiyle nükseden ve ilginç biçimde muhafazakâr kesimi de önüne katan Kemalist rüzgâr hakkında hayret ve şaşkınlıkla şu tespiti yapmış: “Memlekette, nasıl derler, “paradigma” değişiyor olsa öyle böyle haberimiz olurdu. Gündelik politikanın dili Kemalizm lehine dönüşüyor olsa onu da ucundan kıyısından bilirdik. Eh, bunlar cari olmadığına göre ne oluyor?”
Bu üç cümleyi tek tek ele almamız gerekiyor.
Birincisi; “Memlekette, nasıl derler, “paradigma” değişiyor olsa öyle böyle haberimiz olurdu.”
Önce şu soruyu sormamız gerekiyor: Paradigma başından beri hiç değişti mi bu ülkede acaba?
Anayasamız ve kanunlarımız ortada!
Kurumlarımız ve işleyiş pratikleri ortada!
Devlet-toplum ilişkimiz ortada!
Bir takım anti-demokratik bariyerlerin kaldırılmış olmasını paradigma değişikliği gibi iddialı bir noktadan kavramıyorsak eğer –ki bana sorarsanız öyle kavramamalıyız– gerçekten bir paradigma değişikliğinden söz edilebilir mi?
28 Şubat’ta Kemalizm’in efelenmesi esasında öldüğünü kabullenemeyen bir bedenin kötü bir hayalet olarak ülke insanına musallat olması gibi görünüyordu. Görünüyordu gibi diyorum, zira bu yaklaşım Kemalizm’i birtakım yasaklar ile eşleştirip yasakların ortadan kalkması ile Kemalizm’in ortadan kalktığını varsayan naif bakış ile maluldü.
AK Parti, Kemalizm’e karşı toplum kesimlerinin yıllara yayılmış itirazlarını söylemine katarak dinamik reformcu bir hüviyet kazandı. Bu reformları hayata geçirebilmek için ise 10 yıl kadar daha beklemesi gerekecekti. AK Parti reformları, esasında temel hak ve hürriyetler önündeki bariyerlerin kaldırılmasıydı. Başörtüsü yasağı ve İmam-Hatipler önündeki katsayı engelinin kaldırılması gibi…
Kemalizm’in en büyük defosu ülke insanın önüne çıkardığı kaba saba anti-demokratik bariyerlerdi. Ne var ki Kemaliz yasaklar demek değildi. Kemalizm devlet-toplum ilişkisinin kurgusu, ikisi arasındaki ilişkinin niteliği ve tüm bir işleyişe yön veren yasal dayanaklar demekti aynı zamanda. Bariyerler ortadan kalkınca işte bunlar görünmez oldu. Sanıldı ki başörtüsü ile paradigma değişebilir. Aksine başörtüsü yasağının kaldırılması ile paradigma kendisini yeniden üretti. 15 Temmuz hain darbe girişimi ile FETÖ, paradigma için ilaç oldu. Kemalizm son olarak FETÖ üzerinden Cumhuriyet tarihi boyunca toplum nezdinde sorunlu görülen din-devlet ilişkisini de temize çekmiş oldu. Böylece Kemalizm tarihinde hiç olmadığı kadar gürbüz, hiç olmadığı kadar meşruydu artık.
Kemalizm’in bu kendisini yeniden üretme becerisi biraz da muarızlarının beceriksizliği ile de alakalı. Antitez idiler; ne var ki tez olamadılar hiçbir zaman. Yasaklara karşıydılar; ne var ki yasaklar kalktığında yapacak bir şeyleri de kalmadı.
Ya inşa edecek bir donanım ve ufka sahip olmanız gerekiyor ya da kısa yoldan “yeni muhafızlık” ile iktifa etmeniz. Üzülerek belirmeliyim ki ikincisi seçildi. Tam bu noktada hatırlamamız gereken bir şey var.
Edward Said Frantz Fanon’u anlatırken onun düşüncesini şöyle özetler: “Cezayirli entelektüelin amacı sadece, beyaz polisin yerine yerli polisi koymak olamaz.”.
Said, Fanon için savaşın en civcivli zamanlarında bile masada duran sorunun şu olduğunu söyler: “Sömürgecilikten kurtulmak için mi savaşıyoruz, yoksa son beyaz polis de çekip gittiğinde ne yapacağımızı mı düşünüyoruz?”
Değişim ufkunun, aktörlerin değişmesinden ibaret olamayacağını bunun ötesinde ve üstünde bir muhayyilenin gerekliliğinin altını fevkalade biçimde çizen bir tespittir Fanon’unki. Ayrıca hayati bir ikaz da! Zira tam da engelleri aştığınız duygusuna kapıldığınız bir sırada, size biçilen rolün aslında “yeni muhafızlık” olduğunu fark ettiğinizde iş işten geçmiş olabilir.
İkincisi; “Gündelik politikanın dili Kemalizm lehine dönüşüyor olsa, onu da ucundan kıyısından bilirdik.”
Gündelik politikanın dilinin Kemalizm lehine dönüştüğünü görmek için daha ne olması gerekiyor? Ben çok merak ettim doğrusu. 15 Temmuz hain darbe girişiminin ardından ülkenin girmiş olduğu atmosferde aklanıp paklanıp 100 yıldır üstüne çökmüş olan rezerv, çekince ve muhalefeti bertaraf eden düşünce Kemalizm olmadı mı?
15 Temmuz’un üzerinden henüz 1 yıl bile geçmemişken bu duruma dikkat çeken “Kemalist Şımarıklık!” başlıklı bir yazı kaleme almıştım. Daha doğrusu kaleme almak zorunda kalmıştım. O günlerde FETÖ ihaneti üzerinden Kemalizm’i temize çekme gayretlerini ve İslami/muhafazakâr kesimin saf saf bu gayretleri huşu içerisinde karşılayan edilgen tutumunu görmemek gayri kabildi.
Üçüncüsü; “Eh, bunlar cari olmadığına göre ne oluyor?”
Bu yargıya sahip birisine yalnızca şunu sorarım:
Üstat, bunların cari olmadığından emin misiniz?
Yazarlar
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMehmet Ali Sebük’ü neden kimse hatırlamıyor? 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTefessüh… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUAnayasa engeli olduğu halde yeniden seçilmek isteyen başkan ne yapar? 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet Berkanİktidar ülkeyi yönetebiliyor mu ki? Tek kişi ne kadar yönetebilirse o kadar işte… 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBüyük Aldatmaca: Popülizmin (Halkçılığın) Yolsuzluk Ve Eşitsizlik Konusundaki Yalanları 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit Akçay2025’in kalanı nasıl geçecek? 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞMeslek liseleri tartışmaları (1) 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDemokratlar, ümmetçiler, ırkçılar 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTerörsüz Türkiye hedefi: Hukukun ve siyasetin rolü 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNESiyasî kimlikler panayırı kapandı 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciÇürüme! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRGüvensizliğin gölgesinde siyaset: Geçen yıla kıyasla korku düzeyimiz yükseldi, peki neden? 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarış ve Demokratik Toplum Çağrısı; Hasta Tutsaklar 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNMisak-ı Suriye! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKUVVETLER AYRILIĞI YOK İSE… 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanBatı artık Kiev’de Zalujni’yi görmek istiyor gibi 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunSuyun akışı ya da meramı barış olmak 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRKÜRT ULUSAL BİRLİK KONFERANSI 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’de istikrarı sağlamak mümkün mü? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBeyaz Toroslu savcı olayına iktidar nasıl bakıyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKİktidarın soğuk matematiği 23.07.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANTartışmayı kazanmaktan önce becermek gerek 21.07.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYABeşiktaş düzene karşı çıktı: Sessiz devrimin adı olacak 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerULUSAL KİMLİK DAVASI 18.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTaşıyıcı koalisyonlar ve ormanın içindeki CHP 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENKürt ulusunun kavgasında bir sosyalist lider 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
17.04.2021
10.04.2021
31.01.2021
26.01.2021
31.12.2020
21.12.2020
12.10.2020
17.09.2020
11.09.2020
5.08.2020