Ali Saydam
Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek, “Türkiye ekonomisini bir kelimeyle özetleyin derseniz, 'yüksek direnç' derim. Büyük bir direnç gösterdi Türkiye ekonomisi" demiş. Referandum belirsizliği ortadan kalkar kalkmaz da toparlanma sürecine tekrar girileceğini belirtmiş.
Mehmet Şimşek, Meclis'teki Anayasa değişikliği görüşmelerinin 'önemli bir eşik' olduğunu, 'sistemin küresel normlara uygun dizayn edildiğini' ifade etmiş. Demiş ki:
“Anayasa iyi tasarlanmış, Meclis denetim yapacak, yasama görevini yapacak. İcra, cumhurbaşkanlığı liderliğinde hızlı karar verecek, esnek olacak, güçlü ve istikrarlı olacak. Yargı, sadece bağımsız olmayacak tarafsız da olacak. Ben inanıyorum ki muhtemelen nisan başı gibi bakılıyor, bir referandumla milletimizin 'evet' demesiyle birlikte Türkiye'nin önü açılacak. Çok güçlü bir yol haritamız var. 2016 gibi zor bir yılda bile birçok konuda reform yaptık. Şimdi bizim vergi reformundan, yargının devamına, eğitim reformunun köklü bir şekilde uygulanmasına kamu personel rejimine bütün bu reform çabalarına güçlü bir şekilde devam etmemiz lazım. Şu anda anayasa değişikliği esas gündemdir, bu da başlı başına reformdur."
Gerçekten de şu anda esas gündemi teşkil eden Anayasa değişikliği safhasının pozitif düşünmekle rehavet arasındaki hassas çizgiye kaymamasına hizmet edecek sıkı bir iletişim gündemine ihtiyacı var. Türkiye'nin önünü açacak olan bu safhada, 'Sonuçta nasılsa evet çıkacak' algısının yaratılmasının ciddi bir tehlike olduğunun altını bir kez daha çizmemiz gerekiyor. 'Evet' oyu kullanacakların, doygun bir iyimserlikle, “Bu iş tamamdır" duygusuyla sahaya çıkan favori takım oyuncusunun sonuçtaki hüsranının boyutlarını akıllarından çıkarmamalarında yarar var.
Bu sorunu atmamızın nedeni 'endişeli muhafazakâr' ('endişeli modern' deyiminden üretme) tavrına düşmemiz değildir. Kime sorsak, “Referandum halktan %51'i havada karada alır" cevabını almamızdan kaynaklanan somut endişedir…
Salı günkü “'Çantada Keklik' duygusundan uzaklaşmak gerek"başlıklı yazımızda Meclis kürsüsünün işgal edilmesi sırasında ve sonrasında, 'Evet' oyu kullanmaya kararlı milletvekillerinin şu davranış içine girmelerinin daha doğru olacağına işaret etmeye çalışmıştım:
“Hiç seslerini çıkarmadan yerlerinde oturup, 1980 öncesi üniversiteleri işgal eden sol ya da ülkücü gençleri hatırlatırcasına, kol kola girerek kürsü ve çevresini kordon altına almış vekillerin o manzara içinde kendi algılarını yerle bir edişlerini seyredeceklerdi. (…) Şöyle bir 10 dakika o işgalci milletvekillerini yapayalnız bıraksalardı kürsünün etrafında. O zaman lafın ortada bırakılmasını, meselenin genellenmesini, 'Milletvekilleri ilkel bir şekilde birbirlerine saldırdılar' yorumlarını engellemiş olurlardı…"
Kendisini Meclis kürsüsüne kelepçeleyen hanımefendiyi de kendi haline bırakmalarında sayısız yarar vardı. Nasıl? Meclis Başkanı oturuma ara verecek ve eylemciyi idari görevlilerle baş başa bırakacaktı. Bir saat kadar beklenmiş olması bile çok olumlu bir tutum elbette ancak süreyi daha da uzatmak lazımdı. Bu kadar itiş kakışa meydan verilmemesi, haber saatlerinin bu haberle işgal edilmemesi ve sağlık sorunlarından başlayan, hastane ziyaretlerine uzanan gelişmelerle eylemi yapanın istediği sonuçların önüne geçilmesi için, idari görevlilerle baş başa bırakılan milletvekili hanımın direnç gücü ne kadarsa o kadar tepkisiz kalmakta yarar vardı.
Kürsü işgal etmekten kelepçelenerek kürsüye yapışmaya kadar gözlerini karartırcasına eyleme geçenlere verilecek en iyi yanıt, 'gel gel' yapılan kulvara girmemek ve hemen her seçimde uygulanmış iç disiplin ve stratejik iletişim yöntemlerinin gereğini yaparak hedefe kilitlenmek, rehavete meydan vermemektir.
'Bundan daha kötüsü olamaz'
Trump'ın yemin töreniyle Başkanlığına ilk adımı attığı gün o ünlü Bektaşi fıkrasını bir kez daha hatırladık:
Malum, Bektaşi'nin masasına iki şişe şarap koymuşlar. Sormuşlar:
-Erenler, şunların tadına bir bakıver. Sence hangisi daha iyi?
Bizimki şişelerden birini lıkır lıkır içip bitirdikten sonra ağzını eliyle şöyle bir silip demiş ki:
-Öteki şişe daha iyi.
Diğerinin tadına bakmadan nasıl bu kadar kesin kanaate vardığını merak etmişler:
-Henüz diğerinin tadına bakmadın ki… Nerden bildin?
Cevap anında gelmiş:
-Gerek yok ki. Bu içtiğimden daha kötüsü olamaz!”
Trump her şıkta Obama'dan daha iyi olacaktır. Kendisinin meşru iktidarını sarsmak için komplolor düzenlendiğine, özellikle GeorgeSoros'un finanse ettiği söylenen bir kuruluş tarafından protestoculara ciddi tutarda maddi destekler sağlandığına dair haberler yayılsa da, iktidar bundan böyle Trump'ındır ve Türkiye açısından bakıldığında her koşulda Obama'dan daha kötü bir durum oluşmayacağı söylenebilir. ABD ve dünya için, insanların alışmak durumunda kalacakları farklı bir dönemin başlayacağı kesin… Hayırlısı olsun diyelim…
Yazarlar
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA“Masada Milyonlar Var” 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazKılıçdaroğlu, Erdoğan’a hizmet etmeye hazır 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYZindanın kapıları açıldı ve muhalif lider serbest bırakıldı 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERÖzgür Özel CHP’de neyi değiştirdi? 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Sahur Pilavı… 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUBu çağda harita böyle değişiyor 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasTrump niçin İran’ı vurdu? 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluSiyasi belirsizlik rüzgarıyla, ‘erken’ seçime doğru… 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
8.09.2020
15.10.2019
24.09.2019
12.09.2019
10.09.2019
25.06.2019
7.05.2019
11.04.2019
4.02.2019