Ali Saydam
Bu baş belası işin azıcığı bir Türk bankasının, hatta bu durumda mesela Vakıf, Halk ya da Ziraat’ın başına gelseydi, yer yerinden oynamıştı. Haber, “Dev bankaya manipülasyon cezası! Deutsche Bank 240 milyon dolar ödeyecek” diye geçti. Devamında şöyle deniliyor:
“Deutsche Bank, Libor gösterge faiz oranında (Londra Bankalar arası Faiz Oranı) manipülasyon davası için 240 milyon dolar ceza ödemeyi kabul etti.
Yatırım Bankası, özel ABD anti-tröst davasında diğer bankalarla gizli anlaşmalar yaparak gösterge Libor’u manipüle etmekle suçlanıyordu.
Deutsche Bank ile yapılan ön anlaşma, Manhattan’da bulunan ABD Bölge Mahkemesi dosyalarında açıklandı. Karar hakim onayı bekliyor.
Daha önce aynı kapsamda Citi 130 milyon dolar, Barclays 120 milyon dolar ceza ödemeyi kabul etmişti.”
Bu türden bir banka skandalının daha küçük volümlü bir benzeri bizde yaşansaydı, hiç kuşkunuz olmasın, derhal olayın, Cumhurbaşkanı sayın Erdoğan ile, hatta AK Parti ile bağı üzerine ateşe körükle giden yazılar yazılacak, TV didişme programlarında konuyu katmerlendirecek tartışmacılar ekranlarda ağızlarından ateşler saçarak itişip kakışacaklardı. Sadece Türkiye’de mi? Batı basını da sorun yaşayan bankanın içine düştüğü durum üzerine, her zamanki özel network kaynaklarının önde gelen muhalif isimlerinden alacağı görüşlerle iktidarı bombardımana tutacak, Türkiye ve ülkenin finansal sistemi ile ilgili tezviratın odağına da, Türkiye bankacılık sistemine güvenilemeyeceği iddiası oturtulmaya çalışılacaktı.
Oysa konu Deutsche Bank olunca bir hoşgörü, bir anlayıştır, sormayın gitsin... Olay oysa hiç de küçümsenecek ya da anlayışa karşılanacak bir ‘hikâye’ye işaret etmiyor. Bilerek isteyerek düzenlenmiş bir tür sahtekârlık girişimi… Ama neresinden bakarsanız bakın, bunca saçaklı iş sonuçlarına rağmen, meslekî açıdan bakıldığında mükemmel yönetilmiş bir kriz hikâyesi… Bize nasıl yansıdığına bakarak, bu krizin iletişimini nasıl yönettiklerini tahmin edebilir ve sonuçta küresel ölçeklerde bu haberin sinir uçlarını nasıl alarak sunmayı ve neredeyse âdiyattan bir bankacılık serüveni gibi algılanmasını sağlamayı başardıklarını görebiliyoruz.
Tabii ki şu gerçeği de görebiliyoruz:
Amerikan bankacılık sistemi sallanıyor ama çökmüyor… Çünkü kapitalizm krizine karşı sistem, aşılı… Yol yordamı ona göre devreye sokuyorlar…
Kurumsallık, etik kodlar, yönetişim ilkeleri, müşteri ilişkileri yönetimi, stratejik planlama vb. kocaman kocaman laflar mebzul miktarda bulunur bu şirketlerde.
Bu konuda mesela gümbür gümbür batmış olan Enron firmasının vizyon ve değerleri (İngilizce’de kısaca V&V, deniyor Vision and Values karşılığı) ibretliktir. İnternette hemen bulmak mümkün…
Deutsche’ninki de öyle… Bundan bir yıl kadar 02.02.2017’de önce CEO’ları John Cryan demiş ki:
“Ekonomik büyümeye ve topluma katma değer getiren bir banka olmak istiyoruz… Müşterilerine, çalışanlarına, yatırımcılarına ve topluma etkileyen bir banka…”
Bu nedenle, demek ki bu türden kurumların vizyon ve değerlerine dair açıklamalarına, ürettikleri lâfa değil, itibarlarını oluşturan parametrelerin tamamına bakmak gerektiğini sık sık hatırlamakta yarar var.
Hani danışmanlık hizmeti verenlerin, birlikte çalışmaya başladıkları bir firmaya ilk söyledikleri şey, “Size bir Vizyon, Misyon ve Strateji oluşturalım”dır ya… Hani bu firmaların neredeyse CEO’ları dahil hiçbir çalışanı o vizyonu, misyonu ve stratejiyi bilmezler ya… İşte onlara takılmamak gerekiyor pek… “Ayinesi iştir kişinin lafa bakılmaz”, sözü her zaman olduğu gibi bir kez daha kendini doğrulamakta…
Buna rağmen bu bankaların oluşturdukları ısı kalkanlarının nasıl çalıştığını, nasıl olup da bu krizleri atlattıklarını incelemekte yarar var…
Deutsche Bank’ın başına bunlar gelirken, Orka Holding’in İtalya’da bir bankaya kredi başvurusu yaptığında, banka müdiresi hanımefendinin verdiği yanıtı da sinek pislemedik bir yere yazalım:
“Türk olduğunuz için sizinle çalışmak istemiyoruz.”
Geçiniz efendim geçiniz.
Yazarlar
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilGüvenlikten kimliğe, inkârdan yurttaşlığa 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKomisyonda uzlaşma çıkmazsa süreç yine de ilerler mi? 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSekülerleşme sorunu veya Müslümanlar nasıl modernleşecek? 23.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEYüzdük yüzdük 22.12.2025 Tüm Yazıları









































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
8.09.2020
15.10.2019
24.09.2019
12.09.2019
10.09.2019
25.06.2019
7.05.2019
11.04.2019
4.02.2019