Ali Türer
Milliyetçiler Türk etnik kimliği altında Türkiye’de siyasi birliği sağlayamadılar. Toplumu yukarıdan aşağıya merkeziyetçi gelenekle düzenleme bayrağını devralan Sünni İslamcılar, ordunun siyasete ayar veren kurucu aktör olmaktan çıktığı yerde Türkiye’yi sonu tehlikeli bir girdaba sürüklüyorlar. Sistemi dengede tutması beklenen anayasal dayanaklar eskisi gibi işlemiyor. Taraflar arasında hakemlik yapması beklenen sistemin taşıyıcı ayakları iktidarın siyaset araçları haline geliyor, getiriliyor.
Sünni İslamcılar Türkçülerden farklı olarak kendi dışındaki kimlikleri yok sayma yoluna gitmiyorlar. Bir yandan kimliklerin karşı itkisini kendi kültürleri içinde hâkimiyeti elde tutmak için kullanıyorlar, diğer yandan ötekileştirdikleri kimliklere, üzerlerindeki kontrolü kabul etmek koşulu ile belirli ve sınırlı bir hâkimiyet alanı (özerlik) veriyorlar. Çözüm diye önerdikleri budur.
Sünni İslamcıların Türkiye’ye getirmek istedikleri sistem, Batı’da tanık olduğumuz klasik parlamenter sistemlere; Başkanlık, Yarı Başkanlık gibi sistemlere benzemiyor. Çoğunluğa sahip kimliği temsil etme yetkisini İcma-i Ümmet (İslam bilginlerinin bir konuda fikir birliği etmeleri) yolu ile ellerinde tutanlar, diğer kimliklerin toplumsal yaşam içindeki yerlerini yukarıdan belirleme ve bu topluluklara bunu dayatma hakkını kendilerinde buluyorlar. Bunu “yeni yapılanma”, “yeni devlet”, “ileri demokrasi” adlarıyla kamuoyuna pazarlıyorlar. Durum bundan ibaret.
İçine sürüklendiğimiz siyasal girdabın ülkeyi sürüklediği yer oldukça karanlık. Bunun farkına varmak için aşiretlere, mezheplere, etnik farlılıklara dayalı mücadelenin en sert yaşandığı Ortadoğu coğrafyasına göz atmak yeter. Bir birine yabancılaşmış, birbirleri ile savaş halindeki kimlikler henüz Orta Doğu coğrafyasında ne yer tutacaklarına, birbirleri ile nasıl ilişki kuracaklarına karar vermiş değiller. Kendilerine bırakılan sınırlar içinde oynamayı kabul etseler bile bu coğrafyaya huzurun, istikrarın, demokrasinin, barışın gelmesini kısa vadede beklemek boş hayal olur.
Çünkü aynı Allah’a, aynı Peygambere iman ediyor olmanın kapsayıcılığı inanca dayalı bağnazlığa, kan davalarının düşmanlıkların sürmesine engel olmuyor. Bu bir yönüyle de İslam’ın iman ile ameli birleştiren, toplumsal olan ile bireysel olanı belirleyen karakterine rağmen tarihsel olarak mezheplere bölünmüş olmasından kaynaklanıyor. Velayeti elinde bulundurduğuna inanan kurtarıcılar eliyle ve biat kültürüne dayalı biçimde siyasetin sürdürülüyor olması bu sürecin en yumuşak karnıdır.
Bu kültürde kurtarıcının, yerini alabilecek bir başka kurtarıcıya tahammülü yok. Toplumun velayetini İcma-i Ümmet yolu ile elinde tutuğuna inanan Halife de, tıpkı bireysel özünü kolektif bilinç içinde eriten Hars’ın taşıyıcısı Milli Şef gibi hep sopa elde tetikte durmak zorunda, arkasını kollamak zorunda.
Fakat sonuçta bu son derece yıpratıcı bir süreç ve sistemi uzun süre dengede tutmak da mümkün değil. Bu tür yapılarda istikrar bıçak sırtındadır ve korkuya dayalı işler. Lider baskısı, lider korkusu sistemde giderek yükselen karmaşanın üstünü ila nihayet örtemez. Gün gelir başka bir kurtarıcı adayı ortaya çıkar, büyü bozulur. Kurtarıcılar arası rekabet ve çatışma hem kimlik kulvarlarında hem de kulvarlar arası arenada sistemi tehdit eden bir rol oynamaya başlar. Her sürecin sonunda kartlar yeniden dağılmak zorundadır. Dost, düşman, müttefik, yandaş, mücadele araçları, taktikler, stratejiler sürecin karakterine bağlı biçimde yeniden belirlenmek durumundadır.
Cumhurbaşkanlığı seçim yarışı sonrasında kimlik mücadelesinin taraflarında tanık olduğumuz gelişmeler bu tespitleri haklı çıkarıyor. Seçim sonuçları AKP, CHP, MHP cephelerinde yeni ittifaklar, yeni mücadele araçları ortaya çıkardı; yeni süreçler, tahkim edilmiş yeni mücadeleler başlattı. Türkiye’de kimlik kavgası, genel seçimlere dönük yeni bir dalga için bu günlerde yeniden güç toplamaya başladı.
Peki, kimliğe dayalı bu iktidar mücadelelerine teslim olmak zorunda mıyız? Kimlik savaşlarının sürüklediği bu girdaptan kurtulmak mümkün değil mi?
Türkiye’de Ezilen Ulus Milliyetçiliği, Ezen Ulus Milliyetçiliğinin ürünü olmuştur, donanım, mücadele araçları konusunda ilhamı oradan almıştır. Fakat türü ne olursa olsun her türlü Milliyetçilik ve kaynağını inançtan alan her türlü toplum mühendisliği hedef toplum kesimlerine verdiği zarar kadar, belki de daha fazla ait olduğu topluluğa zarar verir, kendi insanını zehirler. Böyle de oldu.
Bireysel boyutta da bu böyledir: Aşağılık kompleksi ile üstünlük kompleksi bir birini besleyen ve zehirleyen ikiz kardeştir. İnanca dayalı tahakküm peşinde koşan da, tahakküm altındaki kadar özgür değildir. O nedenle at gözlüklerinden kurtulma mecali olmayanların içinden bir arada yaşamın öncüllerinin ortaya çıkmasını beklemek beyhudedir. Bir zamanların eski solcuları, bu günün mahcup Milliyetçileri yani Ulusalcı içinde yerini alanlar bunun somut örneğini veriyorlar.
Bir arada yaşama kültürünü tesis edecek huzurun, istikrarın, barışın taşıyıcıları; kimlik mücadelesinin çilesini, acısını en fazla çekenlerin içinden sol açınımla ortaya çıkacak, başka çare yok. Bu yeni yolculuğa çıkmayı göze alanlar Mezhepçiliğin, Milliyetçiliğin, Ulusalcılığın zehirli atmosferi dışına çıkabilenler, kimliğin dar sınırlarını aşabilenler içinden çıkacak. Sonucu bu belirleyecek.
Cumhurbaşkanlığı seçiminde Sayın Demirtaş ve Halkların Demokratik Partisi böyle bir kulvar açtı. Bütün kimlik mağdurlarına el ele verme, süreci birlikte belirleme çağrısı yaptı. Bu girişimin ne kadar yerinde olduğunu, Türkiye’nin böyle bir çağrıya ne kadar hasret olduğunu seçim sonuçları gösterdi. Kendini solda görenler, sosyal demokratlar, demokratlar bu çağrıyı gördüler. Gün bu çağrıyı güçlendirme, süreci genişletme, derinleştirme günüdür.
Sayın Demirtaş’ın bu çağrısı seçimin muhasebesinin yapıldığı şu günlerde CHP içinde karşılık buluyor. CHP İzmir Milletvekili Rıza Tüzmen, “Aslında Selahattin Demirtaş’ın söyledikleri CHP’nin söylemi olmalı” diyor. CHP İstanbul Milletvekili Melda Onur, Selahattin Demirtaş’ı “Solun yeni lideri” olarak selamlıyor.
Ne vardı Demirtaş’ın Türkiye tasavvurunda? Farklılıklara saygı, emeğe saygı, Türk’ü, Kürdü, Ermeni’si, Laz’ı, Çerkez’iyle, bütün renklerin el ele gönül gönüle Türkiye Cumhuriyeti’ne birlikte sahip çıkmaları vardı. Yerel yönetimlere yetki devri vardı. Yani aşağıdan yukarıya katılımcılık temelinde işleyen karar alma mekanizmaları üretmek, yaşamı birlikte kurmak vardı.
Sol hareketin değişik saflarında bir zamanlar yer tutmuş birileri güçlerini tüketen, gerçekleri görmeye engel olan Ulusalcı bağımlılıktan yakayı kurtarabilecekler mi?
CHP içindeki Yenilikçiler, Ulusalcıların direnicini kıracak gücü kendilerinde bulabilecekler mi?
CHP Selahattin Demirtaş’ın Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde ortaya koyduğu programın benzerini 2015 Genel Seçimlerinde seçim programına taşmaya cesaret edebilecek mi, kendini gerçekten yenileyebilecek mi?
Aynı ilkeler, benzer programlarla seçime giden sol, sosyal demokrat, sol liberal ve demokrat parti ve gruplar genel seçimlerde seçim ittifakı yapabilecekler mi?
2015 genel seçimi sonrasında nasıl bir Türkiye’ye uyanacağız? Nasıl bir parlamento ortaya çıkacak?
Bu soruların yanıtları gelecekte nasıl ortaya çıkar bilmiyorum, ama bildiğim bir şey var: Köyden kente göçün yol açtığı kasabalılaşmadan kurtulmadan, yani olması gerektiği gibi kentleşemeden; yaşadığımız yere, ortak yaşama birlikte sahip çıkmayı becermeden hayallerimizi gerçekleştiremeyeceğiz.
Kimlik siyasetinin her türüne bu gün kafa tutanlar güçlerini birleştirmek, kafa kafaya verip uzun bir mücadeleye hazırlanmanın gereğini yapmak durumundalar. Yarını kazanmak için çıkılacak yolda nasıl bir örgütlenmeye, desteğe, donanıma, moral dayanağa ihtiyacımız var? Belki de sorulması gereken asıl soru budur.
Yazarlar
-
Taha AkyolYargı niye böyle? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUÇevremiz çok bilinmeyenli bir denklem gibi, yoksa bilinebilir mi? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMehmet Ali Sebük’ü neden kimse hatırlamıyor? 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDemokratlar, ümmetçiler, ırkçılar 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞMeslek liseleri tartışmaları (1) 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTerörsüz Türkiye hedefi: Hukukun ve siyasetin rolü 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNMisak-ı Suriye! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciÇürüme! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarış ve Demokratik Toplum Çağrısı; Hasta Tutsaklar 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKUVVETLER AYRILIĞI YOK İSE… 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanBatı artık Kiev’de Zalujni’yi görmek istiyor gibi 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRGüvensizliğin gölgesinde siyaset: Geçen yıla kıyasla korku düzeyimiz yükseldi, peki neden? 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBeyaz Toroslu savcı olayına iktidar nasıl bakıyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’de istikrarı sağlamak mümkün mü? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANTartışmayı kazanmaktan önce becermek gerek 21.07.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYABeşiktaş düzene karşı çıktı: Sessiz devrimin adı olacak 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerULUSAL KİMLİK DAVASI 18.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTaşıyıcı koalisyonlar ve ormanın içindeki CHP 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENKürt ulusunun kavgasında bir sosyalist lider 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
12.06.2025
22.12.2024
3.12.2024
26.09.2024
2.09.2024
5.08.2024
7.07.2024
4.05.2024
1.04.2024
26.03.2024