Ali Türer
Bu coğrafyada tarihte eğitim ile ilgili ilk sistemli düşünceler ileri sürmüş bilim insanı Farabi’dir (870-890). İslam Tarihinde Meşşaîlikolarak adlandırılan hareketinin kurucularından Farabi Aristo’dan ilham aldı, akıl ile iman yolunu birleştirmeye çalıştı.Ona göre her insan mutlu olmak ister, mutluluğun anahtarı ise bilgidedir. İnsan bu mutluluğa akla dayalı bir yetkinleşme çabası içinde maddi olan her şeye karşı ruhunu bağımsızlaştırarak ulaşabilir. “Mutluluğu Kazanma” (Kitâb-ü tahsil-il saâde) adlı kitabında eğitim, öğretim ayrımı yaparFarabi. Ona göre öğretim araştırma ve inceleme yolu ile nazari bilgileri elde etme çalışmasıdır. Eğitim alanında ise ahlaki erdemler temin edilir.
Gazali (1058-1111) Sünni akideyi bulandıran Bâtıni propagandası olarak değerlendirdiği Meşşaîlikhareketine karşı çıkar. İslam Tarihinde “aydınlanma dönemi” olarak adlandırılan dönem İslam âlimleri arasında uç veren bu ikilikle sona erecek, İslam Tarihi Gazali’nin açtığı yoldan ilerlemeye devam edecektir.
İslam Düşüncesine göre iki tür bilgi mevcuttur. Gayb âlemi bilinemez ve algılanamaz, onu ancakAllah bilir, ona ancak Allah hâkimdir. Peygamberlerine ve sevgili kullarına bir iç görü olarak bu alanı belli ölçüde açabilir. Şehadet âlemiise isteyenin üzerinde inceleme, araştırma, gözlem yoluyla nazari bilgi elde edebileceği bir alandır. Ancak asıl gerçek olan Gayb âlemine iman etmeden bir Müslüman olarak şehadet âleminde her hangi bir işlem yapamazsınız, yapsanız da onu anlayamaz, anlamlandıramazsınız. Halife toplumun önde gelen en iyi inananı olarak toplumun velayetini (velayet-i Amme) üstlenme yetkisini, ulema içtihatta bulunma yetkisini (takva), her ikisi de otoritelerini Gayb alanına bağlanmış olmaktan alırlar. Bu düşünceye göre bilgi sonuçta İslamidir.
Oysa bilim insanı açık görüşlü olmak, kuşku duymak, bağıntılı düşünmek, özgür, bağımsız, tarafsız karar vermek zorundadır. Bütün bunlar bilim üretmenin, bilim insanı olmanın olmazsa olmaz ölçütleridir. Var oluşunu bir otoriteye bağlı olmaktan alan “ulema” bu yüzden bilim değil “ilim” insanıdır. O yüzden bir İslam devleti olarak Osmanlı Devleti’ni meşrulaştıranları (haklı kılanları) yetiştiren medrese içinden bilim insanı yetişmemiştir. Medrese eğitiminde hafızaya dayalı ezber, tekrar, derlemecilik ve bunlara bağlı olarak da gönül eğitimi öne çıkar. Analiz, sentez, tartışma, inceleme, araştırma ve deney bu eğitim içinde kendine yer bulamaz.
Milliyetçi düşünceyi bu topraklarda olgunlaştıran, düşünsel sistem haline getiren ise Ziya Gökalp’tir. Kültür ve Medeniyet kavramlarına dayalı talim (öğretim) ve terbiye (eğitim) ayrımı yapar. Ona göre Terbiye (eğitim) bir kavmin vicdanında yaşayan değer yargılarını (yani kültürü) bireylerde ruhi melekeler haline getirme işidir. Gökalp’e göre bu sorumluluğu lise eğitimi üstlenmelidir. Talim (öğretim) ise bir kavmin zihninde yaşayan gerçeklik hükümlerinin (yani bilim ve teknolojinin) bireylerde ruhi alışkanlıklar haline getirme işidir. Bu ise asıl olarak İlköğretimle yapılır. Tedris (yani öğretme, program) bu ikisini de kapsamalıdır.
Eğitim “milli” olunca gelişigüzel Batı’dan ya da Doğu’dan alınan beynelmilel gerçeklik hükümlerinin milli karakteri bozmasına izin vermek olmaz. Medeniyet uluslar üstüdür, medeniyet içinde belirleyici olacak kadar henüz gelişmediyseniz içine girdiğiniz medeniyet sizi pekâlâ bozabilir, o yüzden uzak durmak gerekir. Garb’ın afakını saran çelik zırhlı duvar karşısında iman dolu kalbinizi sağlam tutmayı bilmezseniz medeniyeti temsil eden uluslar üstü gücün kontrolü altına girersiniz, yani Millet olamazsınız. Bilime dayalı öğretim kabul edilebilir olanı, pratik çalışmayı sürdürmeye yetecek kadar olanı milletin kafasına koymak ile ilgili olmalıdır.
Buradan da hem Milliyetçi hem de bilim insanı olunamayacağı açıkça görülür. Çünkü Milliyetçilik bilimle uğraşan insanın özgür, açık görüşlü, tarafsız ve kuşkucu olmasına izin vermez, veremez. Bunu yapamadığınız yerde kendinize ait bilimsel bilgiye de, teknolojiye de sahip olamazsınız. Çağdaş ülkeler içinde yerinizi de alamazsınız.
Gelin eğitim ve öğretim kavramlarında ifadesini bulan bu iki çalışma alanını biz “Yetenek eğitimi” ve “Amaç eğitimi” olarak tanımlayalım.
Yetenek eğitimi yaşama bağlanmak için ihtiyacı olan araç gerece sahip olmak, bunları ustalıkla kullanmak, giderek alışkanlık haline getirmek için bireyin almaya ihtiyaç duyacağı eğitimdir. Yazma, konuşma, dinleme, okuma alanlarında beceri sahibi olmak; sözel düşünme, sayısal düşünme, görsel düşünme yeteneği geliştirebilmek; bir konu üzerinde yoğunlaşabilmek, zamanı yönetebilmek, doğru çalışma alışkanlıkları edinmek; gerekli aletleri beceri ile kullanmak, çevrenizdekiler ile iletişim kurabilmek, çatışmaları yönetebilmek; bir mesleği hakkıyla icra edebilmek için gerekli inceliklere, beceriye sahip olabilmek yetenek eğitimi kapsamına girer.
Fakat sadece bu tür bilgi ile yetinerek kendinizi gerçekleştiremezsiniz. Sizi siz yapan düşünce ve istekler üzerinde de yeterince kafa yormak durumundasınız; yoksa kendinizi geliştirme fırsatı bulamaz, bir makine haline gelir, iş içinde boğulur gidersiniz. Amacınızı doğru belirlemediyseniz yaşamdan doyum sağlayamazsınız. Yeteneklerinizi toplumun yararına kullanmıyorsanız, sadece kendinizle ilgili çalışmayla mutlu da olamazsınız. Bütün bunları size amaç eğitimi verir.
İnsan kendisi ile ve çevresi ile barışık olmayı, öz güvene, ideal benliğe sahip olmak için deneyimden, modelden öğrenmeyi; kendini motive edebilmeyi, başarılarından haz duymayı sonuçta amaç eğitimi içinde öğrenir. Böylece problemlerini daha iyi görür, problemlerini çözme iradesine sahip olur, çevresindeki fırsatların farkında olur, bu fırsatları daha iyi değerlendirebilir. Dürüstlük, insana saygı, empatik yaklaşım, canlı olana zarar vermeme gibi temel etik değerlere sahip olur. Bu sayede çevresindekilerle daha sağlıklı ve gerçekçi ilişkiler kurar, bu ilişkilerden doyum sağlar. Yeteneklerini ortak yaşamın sürdürülmesi yolunda kullandığı ölçüde toplum içinde bir yeri bir değeri olur; sevilir, sayılır. Bütün bunlar amaç eğitimi içinde öğrenilir.
Yetenek eğitimini belirli programlara, belirli zamana ve mekâna bağlı olarak düzenler, formal eğitim içinde örgütler ve yürütürsünüz. Fakat amaç eğitimi bir ders konusu olmaktan öte, daha fazla bir şeydir. Bunu din ve ahlak bilgisi dersleri ile klasik rehberlik anlayış içinde belirlenmiş belirli saatler içinde de öğrenciye kazandıramazsınız.
Amaç eğitiminin merkezinde sizin felsefeniz, eğitim anlayışınız yer alır. Okullarda öğrenci kişilik hizmetleri, rehberlik hizmetleri kapsamında uzmanların yönetiminde merkezinde öğretmenin bulunduğu, yöneticiler, eğitim çalışanları ve ailelerin desteği ile başarılı başarısız, sorunlu sorunsuz bütün öğrencilere bütünsel bir süreç içinde verildiğinde ve yürütüldüğünde bu eğitimde başarı elde edilebilir. Bunun için okulda, sınıfta ortak moral değerlerle ayakta tutulan olumlu, etkileşimli, özerk bir psikolojik ortama, öz denetimli doğal disiplin ortamlarına ihtiyaç vardır.
Öğrenci ancak böyle bir ortamda kendini güven içinde hissedebilir, sevme, sevilme, ait olma, öz güven duyguları geliştirebilir, kendini gerçekleştirebilir.
Eğitim sisteminin önüne “dindar gençlik yetiştirmek” gibi bir hedef koyduğunuz yerde; eğitim sistemini kendi değerlerinizi, inancınızı dayatacak araç haline getirdiğiniz yerde, eğitici ve yönetici kadroları bu amaca göre özel olarak seçtiğiniz ve yönettiğiniz yerde amaç eğitimi de sağlıklı yürümez, yetenek eğitimi de; bilim de gelişmez teknoloji de. Ne ülkenin ihtiyacı olan mesleki yetkinliğe sahip nitelikli insan gücü yetişir ne de bu ülke huzur bulur. Kamplaşma ve çatışma yaşam biçiminiz haline gelir.
Korkarım eğitim sistemimizin içine girdiği süreç bu, istediğiniz buysa bu yolda devam edin.
Yazarlar
-
Fehmi KORUÇevremiz çok bilinmeyenli bir denklem gibi, yoksa bilinebilir mi? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYargı niye böyle? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMehmet Ali Sebük’ü neden kimse hatırlamıyor? 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞMeslek liseleri tartışmaları (1) 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDemokratlar, ümmetçiler, ırkçılar 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTerörsüz Türkiye hedefi: Hukukun ve siyasetin rolü 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRGüvensizliğin gölgesinde siyaset: Geçen yıla kıyasla korku düzeyimiz yükseldi, peki neden? 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKUVVETLER AYRILIĞI YOK İSE… 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciÇürüme! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarış ve Demokratik Toplum Çağrısı; Hasta Tutsaklar 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNMisak-ı Suriye! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanBatı artık Kiev’de Zalujni’yi görmek istiyor gibi 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’de istikrarı sağlamak mümkün mü? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBeyaz Toroslu savcı olayına iktidar nasıl bakıyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANTartışmayı kazanmaktan önce becermek gerek 21.07.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYABeşiktaş düzene karşı çıktı: Sessiz devrimin adı olacak 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerULUSAL KİMLİK DAVASI 18.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTaşıyıcı koalisyonlar ve ormanın içindeki CHP 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENKürt ulusunun kavgasında bir sosyalist lider 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
12.06.2025
22.12.2024
3.12.2024
26.09.2024
2.09.2024
5.08.2024
7.07.2024
4.05.2024
1.04.2024
26.03.2024