Ali Türer
ZİHİNSEL ENGELLİ AİLELERLE
ZİHİNSEL ENGELLİ ÇOCUKLARLA KURULACAK İLİŞKİLER ÜZERİNE
BİR SÖYLEŞİ
Bu söyleşimizde, zihinsel engelli çocuklarımızın gelişimlerine yardımcı olabilecek ilişki biçimimizin nasıl olması gerektiğini konuşacağız.
Bu söyleşiye katılmakla her şeyden önce çocuğunuzu olduğu gibi kabul ettiğinizi göstermiş oluyorsunuz. Bu nedenle sizi kutluyorum; çünkü sorunun çözümü yolunda atılacak ilk belirleyici adım sorunu tanımlamakla atılır.
Fakat şu kabul konusunu biraz açalım. Çocuğumuzun zihinsel engelli olduğunu nasıl kabul ediyoruz? Kabul edişten edişe fark var. Örneğin içimizden bazıları yüzüne baktığında yaptığı hataları ona hatırlatan biri olarak görüyor çocuğunu. Eğer “ben ne halt yedim” suçluluğu içinde yaşıyor; size bunu hatırlattığı için çocuğunuza kızıyorsanız bu kabul ediş sorunludur. Çocuğunuzu katlanılması zorunlu baş belası olarak gören bir ruh haliyle ona da kendinize de yardımcı olamazsınız.
Örneğin doğru bir evlilik yapamamış ya da hamilelik sırasında kendinizi koruyamamış olabilirsiniz. Ama artık bu çocukla birlikte olgunlaşmak zorundasınız. Sadece çocuğunuz için değil en başta sizin için bu çok önemli. Artık kendiniz dahil, eşinizi, çocuğunuzu hiç kimseyi suçlamamalısınız. Kendinizle ailenizle çocuğunuzla barışık olabildiğinizde, geleceğinizi bugünden hazırlama fırsatını da yakalamış olacaksınız.
Bunu yapabilirsiniz, aslında bunu yapmaktan başka da çareniz de yok.
Bir anne olarak çocuğunuzu seviyorsunuz, o sizin için her şeyden önemli, o sizin yaşamınızın anlamı, var olma nedeniniz. Yaşadığınız onca sorunla baş ederken, öz bakım becerilerinden tutunda, dil gelişimine, sosyal gelişimine kadar bütün boyutlarda çocuğunuzun gelişimine katkıda bulunurken gücü buradan alıyorsunuz.
Öyle anneler tanıyorum zihinsel engelli çocuğunu çevreden gizliyor. Ondan utandığından, birlikte insan içine çıkmaktan kaçınıyor. Onu eve hapsediyor. Onu toplumdan uzak tutuyor. Ya da onunla ilgili konuşmamaya çalışıyor. O çocuk bunu anlamaz mı, hissetmez mi?
Zihinsel engelli çocuklar normal çocuklardan daha fazla özgüven sorunları yaşar. Annesinin-babasının kendisine güvendiğini, kendisine saygı duyduğunu, kendisinin ailesi için çok önemli, değerli olduğunu bilmeye bu tür çocukların herkesten daha fazla ihtiyaçları var. Anne-babasının ona güvenmediğini, ona önem vermediğini, ona saygı duymadığını, hatta ondan utandığını fark eden çocuk hayatın bin bir zorluğuna nasıl göğüs gersin, neyi nasıl öğrensin.
Peki, sizin için önemli, değerli olduğunu, ona saygı duyduğunuzu çocuğunuz nasıl fark edecek. En başta onun fizyolojik, biyolojik ihtiyaçlarını, güvenlik ihtiyaçlarını zamanında ve yetince karşılamanız çok önemli.
Diyelim çocuğunuz altını ıslattı, siz bunu biliyorsunuz; fakat “ne olacak 3-5 dakika öyle duruversin” tavrı içindesiniz. Ya da örneğin komşunuzla dedikodu yaparken, çocuğu unuttunuz. Aç mı, susuz mu? İster zihinsel engelli, ister normal olsun; çocuk bunu anında anlar, mutlaka hisseder. Bunu hisseden çocuk kendisini güvende hissedemez, huzursuz olur. Dolayısı ile gelişmesi durur, körelir.
Bazen, davranışlarımızın çocukta ne gibi duygulara yol açabileceğini, hangi davranışları ya da duyguları tetikleyeceğini bilmiyoruz; ya da hesap edemiyoruz. Önemsemediği, pek dikkat de etmediği pek çok hareketin çocukta ciddi sorunları tetikleyebileceğini bilse; anne de baba da kuşkusuz daha dikkatli olur.
Bilinçli anne-baba çocuğun hangi hareketlerinin ne anlama geldiğini, bu hareketlerin ileride ortaya çıkabilecek hangi sorunların habercisi olduğunu, bunların nerelerden kaynaklanabileceğini düşünür, bilir. Davranışlarına ona göre çeki düzen verir.
Diyelim çocuğunuz aşırı hareketli ve dikkati dağınık. O zaman mümkün olduğunca öğrenmesine ket vuracak uyaranları odasından uzak tutacaksınız. Odasında parlak, dikkat çekici malzemeler bulundurmayacaksınız. Sadece kendisine ve çevresine zarar vermeyecek eşyalar bulunduracaksınız. Bunu yapmayan annenin, çocuğu vazoyu kırdığında ona bağırmaya hakkı var mı?
Öte yandan çocukla ilişkimiz sadece onun ihtiyaçlarını karşılamaya yönelik de olmamalı; aynı zamanda onu bir yandan da bağımsız kendi kendine yeten bir birey olacak şekilde yetiştirmek gibi bir amacımız olmalı. Burada da sabır, tekrar ve kurallar çok önemli.
Önce çocuğunuzun gerçek durumunu bilmek durumundasınız. Zihinsel engelli kavramının içine geç öğrenenlerden tutunda en ağır zihinsel engellilere kadar geniş bir yelpaze giriyor. Çocuğunuzun gerçek durumunu bilmelisiniz. Bu konuda tabiî ki rehberlik servisinden, öğretmenlerden yardım alabilirsiniz, almalısınız da. Ama bir anne olarak çocuğunuzun durumunu, nelere nasıl tepkiler verdiğini, duygusal durumlarını, gelişme hızını, öğrenme hızını en iyi siz bilebilirsiniz, bilmelisiniz; bunu unutmayın.
Sabırlı olmanız çok önemli. Söylediğiniz bir şeyi anlamadı diye çocuğunuza kızmayın. Nasıl söylersem daha iyi anlar, diye düşünün. Yapmasını istediğiniz şeyi açık basit sözcüklerle, kısa cümlelerle ortaya koyun. Örneğin “eşyalarını ortadan kaldır” çocuk için anlaşılması zor olabilir. Oysa “oyuncağını sepete koy” derseniz daha çabuk anlayacaktır. Anlamaması onun suçu değil. Çocuğunuzu kısa basit komutlara alıştırmalısınız.
Söylediğinizi mutlaka gösterin, somutlaştırın; onunla birlikte yeniden yeniden yapın. Çocuğunuzun durumuna göre acele etmeden kavramları tek tek öğretin. Bir kavramı iyice öğrenmeden bir diğerine geçmeyin. Sürekli bıkmadan usanmadan tekrar edin. Davranış alışkanlık haline gelinceye kadar bıkıp usanmadan tekrar yaptırın.
Söylediğinizi yaptığında, beklentinizi yerine getirdiğinde mutlaka onu ödüllendirin. Bu tür çocukların kendilerine güveni normal çocuklardan daha düşüktür. Bağımsız hareket etmekte güçlük çekerler, sorumluluk almaktan kaçınırlar, sebat etmezler. O nedenle öz güvenini arttırıcı ifadeler kullanmanız, başarı beklentisi içinde olduğunuzu onlara hissettirmeniz, bu çocuklar için çok çok önemli. En küçük başarılarını ödüllendirin. Sakın atlamayın. “Aferin” deyin, maddi küçük ödüller verin; onunla gururlandığınızı, ona güvendiğinizi, yapabileceğini, başaracağını bildiğinizi, onu sevdiğinizi söyleyin. Bunu ona hissettirin. Bu tür davranışlar çocuğunuzu öğrenmeye teşvik edecektir.
Başarısızlığa düştüğü her durumda kendine olan güvenini hemen yitireceğini aklınızdan çıkarmayın. O nedenle ona başaramayacağı görevler vermeyin. Bir işi başaramadığı zaman üzülmemesini, tekrar tekrar denemesini, mutlaka başaracağını söyleyin. Sakın onları beceriksizlikle suçlamayın, arkadaşları ile, diğer kardeşleri ile karşılaştırmayın, örseleyici yargılarda bulunmayın. “Şu çocuk kadar bile olamıyorsun, utan, tembel, beceriksiz çocuk, işe yaramaz çocuk” Bu tür ifadeler, çocuk için son derce örseleyici, kırıcı, öğrenmeyi engelleyici ifadelerdir.
Bir taraftan son derece sevecen, anlayışlı, güven verici davranırken bir taraftan son derece de ilkeli olmalısınız. Bir takım kurallarınız olmalı. Ve çocuk bu kurallara uyunca işlerin daha kolay yürüyeceğini, yaşamının kolaylaşacağını hissetmeli. Kuralları yerleştirirken cezadan çok ödüllendirmeyi kullanın. Şunu yaparsan bunu yapmana izin vereceğim deyin. Bu kuralların onun iyiliği için konulduğunu bilmesini sağlayın. Diğer yandan çocuktan sizin koyduğunuz kurallara uymasını isterken kendi yaşamınızda kural tanımaz davranırsanız, inandırıcı olamazsınız. Söylediklerinizle yaptıklarınız tutarlı olmalı.
Çocukla ilişki kurarken kendinizden emin, güven verici, rahat, sakin görünmeniz de çok önemli. Telaşlı stresli, her şeye zorlayan, her şeyde sürekli ısrar eden, sürekli inatlaşan bir tutumu sürdürürken çocuğunuza yardımcı olamazsınız. Komut verirken sakin olmalısınız; sarsıcı söz ve isteklerden kaçınmalısınız.
Zihinsel engelli çocuklar gerek aile içinde, gerekse okulda normal çocuklara göre daha fazla şiddete maruz kalıyorlar. Neden böyle davranıyorsun bu çocuğa diye soruyorum: “Hocam başka türlü başa çıkamıyorum, ne yapayım” diyor. Ben ise bundan “çocuğumla ilişki kurmayı beceremiyorum” anlamını çıkarıyorum. Aslında kendi yetersizliğini açıklamış oluyor.
Şiddet uygulayarak, çocuğu tehdit ederek, ya da dayak atarak belki bazı davranışları yapmasının önüne geçebilirsiniz. Ama çocukla ilişkinizi bozarsınız; onu dışlarsınız, yalnızlığa, kendine güvensizliğe itmiş olursunuz. Böylece onun kendini geliştirmesini, kendi deneyimi ile sağlıklı bir öğrenme süreci içine girmesini de engellemiş olursunuz. Her gün daha fazla şiddete maruz kalan çocuk ya daha fazla içe dönük olacak, etrafında kendisine ulaşılmasını engelleyen bir duvar örecek ya da daha fazla saldırgan olacak, kırıp dökecek.
Bir kere sakin, kararlı ve tutarlı olmak gerekiyor. Çocuğa ceza verecekseniz bile bunu bağırarak, çağırarak, tehdit ederek yapmayın. Kuralları önceden belirtin, kurala uymazsa ne ceza vereceğinizi de söyleyin. Örneğin sevdiği, yapmak istediği bir uğraştan onu men edebilirsiniz. Ama önce vereceğiniz cezanın sonuçlarını, bu cezanın çocuğun davranışlarına nasıl yön vereceğini iyice bir düşünün.
Ödül ve cezadan başka araçlar da kullanabilirsiniz. Örneğin ilk kez yaptığı olumsuz bir davranışsa görmezden gelebilirsiniz. Bazen görmezden gelmek o davranışın sönmesine, daha fazla hizmet edebilir. Bazen de yön değiştirme tekniği kullanabilirsiniz. Ona oyalanacağı başka bir şey vererek, olumsuz davranıştan uzaklaşmasını sağlayabilirsiniz.
Çocuğunuzla mümkün olduğunca olumlu ifadelerle iletişim kurun. Örneğin “yapma” diyeceğinize, başka bir şeyi yapmasını önerin. Bazen de davranışı bir ihtiyacını karşılamaya yönelik olabilir; o zaman ihtiyacını daha doğru bir yoldan karşılayabileceğini ona açıklayın, yol gösterin.
Fakat diğer yandan aşırı kollayıcı davranışlardan da uzak durun. Aşırı koruyucu kollayıcı olursanız, örneğin aman başına bir şey gelecek diye arkadaşlarıyla yalnız başına oynamasına izin vermez; çocuğu evin dışına bırakmazsanız, farkında olmadan bağımsız gelişmesini de engellemiş olursunuz.
Unutmayın! Bu tür çocuklar daha çok görerek, işiterek, yaparak öğrenirler. Çocuğunuzun evdeki işlere katkıda bulunmasına izin verin. Örneğin yapabiliyorsa bırakın yatağını düzeltsin, yemek masasına bardakları, tabakları yerleştirsin. Çorbayı dibi tutmasın diye o karıştırsın. Sizin kısa zaman da bıkıvereceğiniz, sürekli tekrar etmek gerektiren işleri, hayranlık verecek bir sabırla bıkmadan usanmadan yaptıklarını, ve bundan zevk aldıklarını göreceksiniz.
Bir de çocuğunuzla konuşmaya özel zaman ayırın. Zihinsel engelli çocukların normal çocuklara göre kendilerini ifade etmeleri daha zordur. Kendilerini ifade edebilmeleri için onlara günlük yaşamdaki olay ve olgularla ilgili ne düşündüklerini, ne hissettiklerini sorun. Hayal kurmaya teşvik edecek sorular sorun. Basit masallar anlatın ya da uydurun, onlara da anlattırın. Başından geçen olayları anlattırın, daha düzgün cümleler kurmalarına yardımcı olun.
Özetleyecek olursak: Her şeyin başı sevgi. Çocuğunuz sizin için ne kadar önemli, ne kadar değerli? Onun ayakları üzerinde durabilmesi, kendine yeten bir birey haline gelebilmesi sizin için ne kadar önemli? Önce buna kendi içinizde karar vermek durumundasınız. Çocuğunuz sizin için gerçekten çok önemliyse, her türlü fedakârlığı yapmayı göze almışsanız; o zaman çocuğunuzla doğru ilişki kurmayı, onun ihtiyaçlarını zamanında karşılamayı, özelliklerine göre davranmayı er ya da geç öğrenirsiniz. Yeter ki kendinizi geliştirmeye hazır olun. Kompleks yapmayın. Kendinizle barışık olun. Sabırlı, ilkeli, tutarlı olun. Bu konuları eşinizle kavga etmeden aranızda tartışın. Çocuğunuzu doğru geliştirmek eşinizle aranızdaki ortak payda olmalı. Gerisi mutlakla gelecektir.
İşinizin kolay değil. Ama bu çocuk sizin, bu hayat sizin. Bu hayatı çocuğunuzla birlikte daha anlamlı yaşamak sadece sizin elinizde, size bağlı.
Ali TÜRER
[1]Necatibey Eğitim Fakültesi, Balıkesir. Email: [email protected].
Yazarlar
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNECumhurbaşkanı adayını suç örgütü liderine dönüştürmek mümkün mü? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİREN“Boğazımdan tek kuruş geçmedi” 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolCHP nereye? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU‘Masumiyet karinesi’ mi, o da ne ki? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasDüşmanımız kimdir bizim? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKürtler davete icabet ediyorlar 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRAK Parti’nin 23 yılı: Kitle partisinden devlet partisine, siyaset dilinden güvenlik diline bir dönüş 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞİŞ CİNAYETLERİ VE CİNAYET EKONOMİSİ… 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilModernlik, gelenek ve Türkiye’nin zihinsel coğrafyası 9.11.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanEğer tuz da koktuysa ne yapmalı? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBaşkanlık monarşisi (presidential monarchy) meselesi: Teorik bir izah 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTZohran Mamdani Türkiye’de neye denk düşer? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞSelahattin Demirtaş’ın yazısı, zihnimiz ve zihniyet labirenti 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Önerisiz veya bizzat öneriyle eleştiri” 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselVahim bir gelişme: İşgücü piyasasında daralma 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KUR3 MART 1924 YASALARI 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezMor-yeşil ekonomi: Ara dönem fırsat yaratabilir 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpFiyat istikrarı mı, finansal istikrar mı? 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayTrump, Fed ve para politikası: Sol, merkez bankası konusunda neyi savunmalı? 2.11.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRSÜREÇ VE "DİLİN KEMİĞİ"! 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMenzile doğru bir adım daha 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKDünyanın araf dönemine denk gelen Türkiye’nin çözümü 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİki din, iki tanrı tasavvuru 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENAK Parti 2.0’a Hazır Mıyız? 17.10.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYBaşkalarının acısı… 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezGüvenli Liman: Altın ve Gümüş 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaSüreç yönetmenin sorumluluğu 11.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarSosyal medya çürümüşlüğü 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları










































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
6.09.2025
18.07.2025
12.06.2025
22.12.2024
3.12.2024
26.09.2024
2.09.2024
5.08.2024
7.07.2024
4.05.2024